› Sözlük
|
Saray Nakkaþlarý |
Abdullah Buhari |
|
|
 |
|
Abdullah Buhari
Daha çok minyatür ustasý olarak tanýnan sanatçý, güçlü bir çiçek ressamýdýr. Þemselerinde manzara resimleri bulunan lake ciltler en önemli eserleridir. |
|
|
|
|
|
|
Ahmed Nakþi |
|
|
 |
|
Ahmed Nakþi
Þairliði ile ün kazanmýþ nakkaþlardandýr. XVI.yy sonu ve XVII.yy. baþlarýnda þehnameci Nadiri ile birlikte çalýþmýþtýr.
Doðaya sadýk kalan bir gerçekçilik benimseyerek figürleri portre karakterinde resmetmesi, kompozisyonlarýna derinlik katmaya çalýþmasý; üç boyutlu kale ve kent betimlemeleri onu XVI. yy. nakkaþlarýndan farklý kýlmýþtýr. Bu açýdan Osmanlý minyatürünün geliþiminde ayrýcalýklý ve önemli bir yere sahiptir.
Banu Mahir, Osmanlý Minyatür Sanatý, Ýstanbul, 2004 |
|
|
|
|
|
|
Ahmet Karahisari |
|
|
 |
|
Ahmet Þemseddin Karahisârî, h.875 (1470)'te Afyonkarahisar'da doðmuþtur. Karahisârî , Yâkût el-Müsta'sýmî üslûbunu yeni bir yorumla canlandýrmýþ, celî ve müsennâ yazýlarda Fâtih devri hattatlarýndan Yahyâ Sûfî ve Ali b. Yahyâ Sûfî'nin yazýlarýný örnek alarak harf ve kompozisyon bakýmýndan daha güzel bir âhenge kavuþturmuþ, kendi adýyla anýlan bir üslûp ortaya koymuþtur.
Karahisârî, Mushaf, en'âm, dua mecmuasý ve murakka olarak pek çok eser vermiþtir. Kanûnî Sultan Süleyman için yazdýðý Mushaf-ý Þerif, yazýsý, tezhibi, cildi ve ebadý ile devrinin medeniyet aksettiren en ünlü eseridir. Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan bu Mushaf-ý Þerif (Hýrka-i Saâdet nr. 5) 61,5 x 42,5 cm ebatýnda olup benzerlerinin en muhteþemidir. |
|
|
|
|
|
|
Ali Üsküdari |
|
|
 |
|
Ali Üsküdari
XVIII.yy.da çiçek ressamlýðý alanýnda en büyük ustalardan biridir. Tezhip ve lake ustasý olarak da bilinir.
S.Ünver, Müzehhip ve Çiçek Ressamý Üsküdarlý Ali, Ýstanbul 1954 |
|
|
|
|
|
|
Baba Nakkaþ |
|
|
 |
|
Baba Nakkaþ, Fatih Sultan Mehmet tarafýndan Ýstanbul’un fethinden sonra nakkaþbaþýlýðýna getirilmiþ, çok önemli bir sanatkardýr. Asýl adý Muhammed Þeyh Bayezid olan Baba Nakkaþ’ýn doðum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Muhtemelen 1430 – 35 lerde doðduðu tahmin edilmektedir.Ýstanbul’un fethinden sonra Saraya kabul edilmiþ olmasý tarihsel açýdan uygun düþer. Görevinde yükselmesi ve Nakkaþ Baþý olmasý ise, 1466 ya tarihlenebilir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet tarafýndan kendisine mülk olarak Çatalca’daki Nakkaþköy’ün (o günkü adýyla Kutlubey köyü) verilmesini belgeleyen Vakýflar Genel Müdürlüðündeki “temlikneme” suretindeki tarih; 1466 dýr. Yaklaþýk 10 Sene sonra Saraydaki konumu ve Padiþahýn takdirlerine mazhar olduðunu kanýtlayan ikinci bir belge ise, Padiþah tuðralý, 1475 tarihli, Ýnceðiz nahiyesinden birçok emlak ve Nakkaþköy de yaptýrdýðý mescit’in Baba Nakkaþ’a verilmesini belgeleyen vakfiyedir. |
|
|
|
|
|
|
Hüseyin Istanbuli |
|
|
 |
|
Hüseyin Istanbuli
Sultan IV.Mehmed (1648-1687) ve II. Süleyman (1687-1691) dönemlerinde eserler veren Hüseyin Ýstanbuli, Osmanlý minyatür sanatýnýn geliþmesinde etkin bir rol oynayan usta bir nakkaþtýr.
|
|
|
|
|
|
|
Kapýdaðlý Konstantin |
|
|
 |
|
Kapýdaðlý Konstantin
XVIII.yy. sonlarýndan özellikle III.Selim (1789-1807) döneminde etkin olan Rum asýllý Konstantin, kaðýt üzerine guaj boya ve tuval üzerine yaðlý boyayla büyük boyutlu resimler yapmýþtýr. I.Osman’dan III.Selim’e kadar hüküm sürmüþ Osmanlý padiþahlarýnýn portrelerini yapan sanatçý, III.Selim’den önceki sultanlarýn fizyonomisi ve giysilerini doðru yansýtabilmek için Levni’nin Silsilename’sine baþvurmuþtur. Yeni anlayýþ ve tekniðin ürünü olan bu dizi portreler II.Mahmud döneminde Londra’da gravürlenerek ‘Young Albümü’ adýyla basýlmýþtýr.
Banu Mahir, Osmanlý Minyatür Sanatý, Ýstanbul, 2004 |
|
|
|
|
|
|
Karamemi |
|
|
 |
|
Karamemi Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde saray nakýþhanesinin baþ müzehhibi olan Karamemi XVI.yy. ýn en önemli tezhip ustalarýndan biridir. Natüralist uslubun doðmasý ve yerleþmesinde önemli bir sanatçýdýr. S.Ünver, Müzehhip Karamemi, Ýstanbul 1951 M.Cunbur, Kanuni Süleyman’ýn Baþmüzehhibi Karamemi, Önasya C.’, Ankara 1967 |
|
|
|
|
|
|
Levni |
|
|
 |
|
Levni (1680-1732)
Minyatür geleneðinin son temsilcilerinden biri olan Levni, ayný zamanda ünlü bir halk þairidir. Derinlik kazandýrýlmýþ kurgularý ve ifadeli çehrelere sahip figürleriyle XVIII.yy. Osmanlý minyatürüne yeni bir soluk katmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Matrakçý Nasuh |
|
|
 |
|
Matrakçý Nasuh ( ….. -1564)
Osmanlý minyatüründe topografik ressamlýk adý verilen bir tasvir türünün yaratýcýsý sayýlan Matrakçý Nasuh’un asýl adý Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el Bosnavi’dir.
II.Beyazýd döneminde Enderuna giren ve Sai Çelebi’nin öðrencisi olan Nasuh, nakkaþlýðýnýn yaný sýra iyi bir tarihçi, matematikçi, hattat ve silahþördür.
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde tarih yazýmcýlýðýyla görevlendirilen ve yazdýðý tarihleri bizzat resimleyen Matrakçý Nasuh’un önemi menzilleri,fethedilen kentleri, kale ve limanlarý resmederken farklý bir form dili kullanmasýndan kaynaklanýr. Sanatçý tasvirlerini figürsüz, þematik kent betimlemeleri þeklinde yapmýþtýr.
Banu Mahir, Osmanlý Minyatür Sanatý, Ýstanbul, 2004
|
|
|
|
|
|
|
Nakkaþ Hasan |
|
|
 |
|
Nakkaþ Hasan
Ayný zamanda usta bir müzehhep olan sanatçý, 1581 yýlýndan itibaren nakkaþbaþý Osman’ýn yanýnda çalýþmaya baþlamýþtýr.
Dairesel kompozisyonlarýnýn yaný sýra kalýn kaþlý, tombul yanaklý figürleri ve kullandýðý canlý renkler kiþisel uslubunun belirgin özellikleridir. Yirmi kadar yazmanýn resimlendirilmesinde çalýþmýþtýr.
|
|
|
|
|
|
|
Nakkaþ Osman |
|
|
 |
|
Nakkaþ Osman
Osmanlý minyatürüne yön veren ilk büyük sanatçýdýr. Ehl-i hiref kayýtlarýndan nakkaþlar arasýna, Kanuni Sultan Süleyman döneminin (1520-1566) son yýllarýnda (1558 de)katýldýðý ve 1596 tarihlerine kadar çalýþtýðý anlaþýlmaktadýr. Dizi Padiþah Portreciliði olarak bilinen yeni bir geleneðin yaratýcýsý olmuþtur. Pastel renkler kullanmýþ, Sürname-i Hümayun adlý eserinde nakkaþlýk konusunda tüm hünerlerini sergilemiþtir. Ýstanbul günlük hayatý, esnaf özellikleri, törenler, gösteri tasvirleri belge deðeri taþýmasý bakýmýndan önem taþýr.
Sanatçýnýn kiþisel uslubu, özellikle resimlediði tarihi konulu yazmalarda kendini gösterir.
Banu Mahir, Osmanlý Minyatür Sanatý, Ýstanbul, 2004
|
|
|
|
|
|
|
Nigari |
|
|
 |
|
Nigari (Haydar Reis) (1494-1572)
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) ve II.Selim (1566-1574) dönemlerinde eserler vermiþ Osmanlý minyatür sanatýnýn önemli bir portre sanatçýsý ayný zamanda usta bir þairdir. |
|
|
|
|
|
|
Refail |
|
|
 |
|
Refail
Sultan I. Mahmut (1730-1754), III.Osman (1754-1757), III.Mustafa (1757-1774) ve I. Abdülhamid (1774-1789) dönemlerinde eserler veren Refail, ermeni asýllý bir ressamdýr. Kalýn guaj boyayla renklendirilmiþ portrelerinin yaný sýra yaðlýboya çalýþmalarýnýn olmasý onun kitap resminden tuvale geçen ilk Osmanlý sanatçýsý olarak anýlmasýný saðlamýþtýr.
Banu Mahir, Osmanlý Minyatür Sanatý, Ýstanbul, 2004
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hattatlar ve Yazý Örnekleri |
celi |
|
|
 |
|
CELÝ
Lügatte "aþikâr, iri, büyük" manalarýna gelen celî, ýstýlah olarak hat sanatýnda bir yazý cinsinin, meþk kaleminden daha kalýn kalemle yazýlan iri þekline verilen isimdir.
Kalem kalýnlýðý üç katýna ulaþýnca yazý artýk celî olur. Celî yazýnýn kalýnlýðýnýn sýnýrý yoktur. Ayrýca, celî kelimesi bir yazý çeþidini deðil, karakterini ifade eder.
Sülüs ile celî sülüs harflerinin yapýlarý arasýnda fark olmamakla birlikte, celî sülüs harfleri daha olgun bir yapýdadýr. Harfler büyüdüðünden, bünyeleri ve ayrýntýlarý çok iyi bir þekilde belirginleþmiþ ve olgunlaþmýþtýr. Bu sebeple özelliklerini içermeyen celî yazýlarda hatalar olduðu gibi ortaya çýkar.
Sülüs yazý, celîsine nisbetle daha narin, kývrak ve hareketlidir. Dik çizgiler, celîye nisbetle sola daha yatýktýr; celîde ise sülüse nisbetle daha diktir. Bu durum sülüs yazýya fazlaca iþlerlik kazandýrmýþtýr.
Sülüs yazý sadece büyütülmekle celî elde edilemeyeceði gibi, celî sülüs yazý da sadece küçültülmekle sülüs elde edilmez. Celî yazýdaki incelik-kalýnlýklar, harf aralýklarý mesafeye ve mekâna göre ayarlanýr. Bu sebeple celî yazý hayli maharet ister. |
|
|
|
|
|
|
Hafýz Osman |
|
|
 |
|
Hafýz Osman 1642 (H.1052) senesinde Ýstanbul'da doðdu. Osmanlý Devletinin en meþhur hattatý Þeyh Hamdullah Efendi'den yüz sene sonra gelip, onun gibi yeni bir çýðýr açtýðý için; Þeyh-i sânî (Ýkinci þeyh) namýyla anýldý. 1698 (H.1110) senesinde öldü. |
|
|
|
|
|
|
Mehmet Þevki Efendi |
|
|
 |
|
Mehmet Þevki Efendi (1829 – 1887)
XIX. yüzyýlýn en büyük sülüs ve nesih yazý hattatlarýndan olan Þevki Efendi, çalýþmalarýna, eski ustalardan Hafýz Osman, Ýsmail Zühdî ve Mustafa Rakým gibi büyüklerin eserlerine bakarak sürdürmüþtür.
Rakým'ýn Tophane'de Nusretiye Camii ile Fatih'te Nakþýdil Sultan Türbesi'ndeki celî sülüs yazýlarýný göz önünde bulundurarak onlarý sülüs olarak ayný güzellikte yazmýþtýr.
Bir levhasý Aksaray Valide Camii'ndedir. Bir hilyesi de Topkapý Sarayýndadýr.
Þevki Efendi'nin en tanýnmýþ öðrencileri Filibeli Hacý Arif [ö. 1327/1909] ve Mehmed Hulusi ö. 13267/1908] Efendilerdir. |
|
|
|
|
|
|
Muhakkak Yazý Örneði |
|
|
Mustafa Rakým Efendi |
|
|
 |
|
Mustafa Rakým Efendi (1757-1826)
Mustafa Rakým, daima yeniliðe açýk ve cesur bir sanatkârdýr. Her yazýsýnda farlý bir nükte denemesine giriþmiþ, bunda da baþarýlý olmuþtur.
Fatih devrine kadar celî sülüs, mimarî'de bir süs unsuru olarak görüldüðü için baþiýbaþýna ele alýnmamýþ, bu sebeple de celî sülüste, gerek harf yapýsý, gerekse istif yönünden aklâm-ý sitte derecesinde baþarý saðlanamamýþtýr.
Mustafa Rakým Efendi, XIX. yüzyýla kadar celî sülüste bir türlü gerçekleþtirilemeyeni baþarmýþ, Þeyh Hamdullah ve bilhassa Hafýz Osman ýn yazýlarýný dikkatle inceleyerek, bu üstadýn sülüs harflerindeki gövde ve duruþ güzelliklerini, canlýlýðýný celîye tatbik etmiþtir.
Rakým, harflerin bünyesini ýslah ederek, harf kalýnlýðý ile kalem kalýnlýðý arasýndaki uyumu yakalamýþtýr.
Celîde kalem hakimiyetini saðlayarak, harfleri en güzel, ideal ölçülerine kavuþturmuþtur. Bu sebeple Râkým'ýn celî sülüs harfleri canlý ve hareketli bir yapýya sahiptir.
Rakým, harflerinin diðer bir özelliði, uzaktan rahatça görülebilecek toklukta oluþlarýdýr. Yazdýðý Fatih, Nakþýdil türbesi yazýlarý ile Eyüp, Çelebi Mustafa Reþîd Efendi mezartaþý kitabe yazýlarý, olgunluk döneminin en önemli eserleridir.
Yazý istifinde de, Osmanlý hattatlarýnýn öncüsü olmuþtur. Padiþah tuðralarýndaki hat ve þekil bozukluðunu gidererek estetiði yakalamýþtýr. Celî sülüste "mektep" sahibi olan Rakým, kendinden sonra gelenlerce yegâne üstad olarak kabul edilmiþtir. |
|
|
|
|
|
|
Nesih Yazý Örneði |
|
|
Rikaa Yazý Örneði |
|
|
Sülüs Yazý Örneði |
|
|
Talik Yazý Örneði |
|
|
Þeyh Hamdullah |
|
|
 |
|
Þeyh Hamdullah Amasya'da doðmuþtur. (H. 840). Devrin hat üstadý Maraþlý Hayreddin'den ders alýr. II.Bayezid sarayda kendisine bir meþkhane tesis eder. Böylece Þeyh'in "saray kâtibi" ve "yazý muallimi" olarak çalýþmasýný saðlar.
O güne kadar "aklâm-ý sitte" denilen altý cins yazýda daima Yakutu'l-Musta'simi"nin geliþtirdiði uslup makbul sayýlmaktadýr. Þeyh Hamdullah, Sultan Bayezid’ýn isteðiyle büyük sanatkâr Yakut'un eserlerini estetik deðerlendirmeye tabi tutup bunlara kendi sanat zevkini ve uslubunu katmak suretiyle yepyeni orijinal bir tarz ortaya çýkarma yolunda çalýþýr. Yaklaþýk 1485 yýlýnda yeni bir çýðýr olarak ortaya çýkan "Þeyh Hamdullah Üslubu" ile Osmanlý hat sanatýnda Yakut devri kapanýr.
Þeyh Hamdullah yazýlarýna ahenkten baþka teknik alanda kalem-i eðri keserek o devre kadar alýþýlmýþ olan yazý kalýnlýklarýný harf ve kelimelerin yatay ve dikey kýsýmlarý ile baþ ve sonlarýna çeþitli bir kalýnlýk ve hareket vermiþtir. Bu usul beþ asýr Osmanlý yazýsýný bütün Ýslam âleminin yazýlarýndan ayýran bir özellik olarak kalmýþtýr.
Hattatlýðýnýn yanýnda okçuluðu ile de çok meþhurdur. |
|
|
|
|
|
|
|
|
Kitap Sanatý Terimleri |
aharli - mühreli |
|
|
 |
|
Mukavva - Murakka / Aher / Mühre
Murakka
Ýstenen kalýnlýðý saðlayacak kadar sayýda kaðýdýn, birinin suyu diðerinin aksi yöne gelecek þekilde, ayrýca hazýrlanan bir karýþýmla yapýþtýrýlmasý ile elde edilen mukavvadýr.
Yapýþtýrmak için kullanýlan karýþým, niþasta, jelatin ve þapýn kaynatýlmasýyla hazýrlanýr.
Kaðýtlar aralarýna hazýrlanan karýþým sürülerek düz bir zemin üzerine yapýþtýrýlýr ve kurumaya býrakýlýr. Kuruduktan sonra doðal bitki çaylarý ile renklendirilir ve suntadan kesilerek alýnýr.
Direkt marakka üzerine çalýþýlacaksa üzeri aherlenir ve mührelenir.
Üzerine, aherli kaðýda yazýlan hatlar, minyatür ve tezhip’li kaðýtlar yapýþtýrýlýr.
Cilt kapaðýnda kullanýlýr.
Hattatlarýn ayrý ayrý kaðýtlara yazdýðý ve bir araya toplanarak mecmua haline getirildiði yazýlara verilen isim de ‘murakka’ dýr.
Aher
Yazý yazarken meydana gelen hatalarýn düzeltilmesinde silintinin belli olmamasý , iz býrakmamasý ve diðer taraftanda kaðýdýn dýþ etkenlerden korunmasý, daha uzun ömürlü olmasý amacý ile kaðýdýn üzerine sürülen bir mayidir. Aher sayesinde pürüzlü, kaba, delikli ve kalemin yürümesine müsait olmayan ham kaðýdýn ýslah edilmesi ve bu sayede kalem veya fýrçanýn kolay yürümesi saðlanmýþ olur. Hata durumlarýnda hatanýn düzeltilmesi ve izlerinin yok edilmeside çok kolaylaþýr.
3 çeþit aher vardýr.
Yumurta aheri: Yumurta aký ve þap ile elde edilir.
Niþasta aheri; toz jelatin, þap ve niþasta ile elde edilir.
Gomalak aheri; saf alkolde gomalak bekletilmesi ile elde edilir.
Mühre
Gerçekte pürüzsüz bir yüzeyi olan akik taþý, günümüzde ise bu amaçla çeþitli büyüklüklerde üretilmiþ mühre araçlarý ile aherlenmiþ yüzeyin üzerine bastýrýlarak sürtünme þeklinde gerçekleþtirilen yüzeyi düzeltme iþlemidir. |
|
|
|
|
|
|
halkar |
|
|
 |
|
Hâlkâr; Tezhip sanatýnýn bir tekniðidir. Kelime anlamý; "yalnýz altýnla yapýlan süsleme"dir. Halkar; ezilmiþ altýnýn jelatinli su ile karýþtýrýlmasý ve fýrça ile sürülmesiyle yapýlýr. Motiflerin uçlarýnda yoðun altýn býrakýlarak uygulanýr.
|
|
|
|
|
|
|
hatayi |
|
|
 |
|
Hatayi Tezhip sanatýnýn ana motiflerinden biridir.Muhtelif çiçeklerin dikine kesitinin, anatomik çizgilerinin usluplaþtýrýlmasýyla ortaya çýkan þekildir. Örnek eser: Semih Ýrteþ
|
|
|
|
|
|
|
Hilye |
|
|
 |
|
Hilye
Peygamberin vasýflarýný ve Allah’ýn adlarýný ihtiva eden yazýlardýr. Levhanýn ortasýndaki daireye sülüs yazýyla besmele, yuvarlak olarak ve besmelenin saðýndan baþlayarak 4 halifenin isimleri (Ebubekir, Ömer, Osman, Ali) yazýlýr. Göbek adý verilen dairenin orta kýsmýna nesih yazýyla peygamberin vasýflarý yazýlýr. Etek denilen alt kýsýmda ise ayet ve hilye-i þerifin devamý ile yazarýn adý kaydedilir. Sað ve solunda Peygamberin torunlarý Hasan ve Hüseyinin adý yazýlýdýr.
Örnek eser: Birsen Malkoç
|
|
|
|
|
|
|
Levha |
|
|
 |
|
Levha
Hüsn-i hatla yazýlan ve çerçevelenip duvara asýlan yazýlardýr. |
|
|
|
|
|
|
mukavva / murakka |
|
|
 |
|
Mukavva - Murakka / Aher / Mühre
Murakka
Ýstenen kalýnlýðý saðlayacak kadar sayýda kaðýdýn, birinin suyu diðerinin aksi yöne gelecek þekilde, ayrýca hazýrlanan bir karýþýmla yapýþtýrýlmasý ile elde edilen mukavvadýr.
Yapýþtýrmak için kullanýlan karýþým, niþasta, jelatin ve þapýn kaynatýlmasýyla hazýrlanýr.
Kaðýtlar aralarýna hazýrlanan karýþým sürülerek düz bir zemin üzerine yapýþtýrýlýr ve kurumaya býrakýlýr. Kuruduktan sonra doðal bitki çaylarý ile renklendirilir ve suntadan kesilerek alýnýr.
Direkt marakka üzerine çalýþýlacaksa üzeri aherlenir ve mührelenir.
Üzerine, aherli kaðýda yazýlan hatlar, minyatür ve tezhip’li kaðýtlar yapýþtýrýlýr.
Cilt kapaðýnda kullanýlýr.
Hattatlarýn ayrý ayrý kaðýtlara yazdýðý ve bir araya toplanarak mecmua haline getirildiði yazýlara verilen isim de ‘murakka’ dýr.
Aher
Yazý yazarken meydana gelen hatalarýn düzeltilmesinde silintinin belli olmamasý , iz býrakmamasý ve diðer taraftanda kaðýdýn dýþ etkenlerden korunmasý, daha uzun ömürlü olmasý amacý ile kaðýdýn üzerine sürülen bir mayidir. Aher sayesinde pürüzlü, kaba, delikli ve kalemin yürümesine müsait olmayan ham kaðýdýn ýslah edilmesi ve bu sayede kalem veya fýrçanýn kolay yürümesi saðlanmýþ olur. Hata durumlarýnda hatanýn düzeltilmesi ve izlerinin yok edilmeside çok kolaylaþýr.
3 çeþit aher vardýr.
Yumurta aheri: Yumurta aký ve þap ile elde edilir.
Niþasta aheri; toz jelatin, þap ve niþasta ile elde edilir.
Gomalak aheri; saf alkolde gomalak bekletilmesi ile elde edilir.
Mühre
Gerçekte pürüzsüz bir yüzeyi olan akik taþý, günümüzde ise bu amaçla çeþitli büyüklüklerde üretilmiþ mühre araçlarý ile aherlenmiþ yüzeyin üzerine bastýrýlarak sürtünme þeklinde gerçekleþtirilen yüzeyi düzeltme iþlemidir. |
|
|
|
|
|
|
Yazma Kitaplarda Süsleme Alanlarý |
|
|
 |
|
Yazma Kitaplarda Süsleme Alanlarý
Yazma eserlerde, metinden önce gelen ve zahriye adý verilen baþ sayfa, hatime diye adlandýrýlan son kýsým, baþlýk (serlevha), Kuran’da bölüm baþlarý (sure baþý, fasýl baþý), secde kenarlarý, sure, cüz ve hizip gülleri, ayetlerin baþ ve bitim noktalarý ( vakfe, durak), bazý deðerli eserlerin yazý dýþýnda kalan bütün kenarlarý, nadiren de arada bir boþ sayfa tezhiplenmiþtir.
Zahriye Tezhibi
Yazma eserlerde kitabýn baþladýðý ilk sayfanýn arka yüzüne ‘zahriye’ denmektedir. Burada kitabýn adý, yazarý, kitaba sahip olan kiþi veya kiþiler, tarih, bir ya da birkaç beyit, vakýf kaydý vb. gibi yazýlarla mühür bulunur. Memlükler ve bazý Selçuklu eserlerinde zahriye tam sayfa olarak süslenmiþtir. Çoðunda yuvarlak bir madalyon bulunur. Fatih dönemine ait bazý kitaplarda, XVI-XVII.yy. bazý Kur’an’larýnda zahriye tezhibi çift tam sayfa halinde yapýlmýþtýr.
Fihrist Tezhibi
Zahriyeden sonra gelen fihrist sayfasýnýn baþ tarafý ve çevresi tezhiplenmiþtir.
Baþlýk Tezhibi
Yazma kitabýn tezhiplenen baþlýk bölümüne ‘serlevha’ denir. Serlevha tezhibi, metni içine alacak þekilde tam sayfa tezhipli ya da karþýlýklý iki tam sayfa tezhipli olabilir.
Ara Baþlýk ve Koltuk Tezhibi
Kitaplarýn fasýl ve söz baþlarýna , divanlarda her tür þiirin baþýna, Kur’an-ý Kerim’de surelerin baþýna ince tezhip yapýlmýþtýr. Bunlar bazen dikdörtgen bir süsleme biçiminde, bazen de’ koltuk tezhibi’dir. Koltuk tezhibi, baþlýðýn iki yanýndaki uygun dikdörtgen boþluklara yapýlan simetrik veya benzer süslemelerdir.
Sure, cüz, Hizb, Aþr ve Secde Gülleri
Kur’an da genellikle surelerin baþladýðý sayfa kenarlarýna konulan içi boþ , bazen de surenin adý yazýlý yuvarlak süslemeye ‘gül’ denir. Bu güllerin çok deðiþik ve güzel, yüzlerce örneði vardýr.
Durak (Vakfe) Tezhibi
Bazý yazmalar ve Kur’an ayetlerinde cümleleri ayýrmak, noktalarý belirtmek için küçük yýldýz, çiçek ve yuvarlak süslemeler kullanýlmýþtýr. Bunlara ‘vakfe’ ya da ‘durak’ denir. Düzgün geometrik desenlilere mücevher, altý köþelilere þeþhane, üç yapraklýlara seberk, beþ yapraklýlara pençberk nokta denilmiþtir. Geçme ve helezonik olanlarý da vardýr. Çapý 1 cm yi geçmeyen bu süsleme alanýnýn içindeki motiflerin çeþitliliði þaþýrtýcýdýr.
Sayfa Kenarý Tezhibi,
Bazý deðerli yazmalarýn ara sayfalarýnda da yazý kenarlarý süslenmiþ; bunlara daha çok halkar ve zerefþan süsleme uygulanmýþtýr. Halkar; ezilmiþ altýnýn jelatinli su ile karýþtýrýlmasý ve fýrça ile sürülmesiyle yapýlýr. Zerefþan ise püskürtme altýnla yapýlan süsleme çeþididir.
Hatime Tezhibi
Hatime, yazma kitaplarda müellifin eserini bitirirken yazdýðý dualarý, hattatýný, yazýldýðý tarihi, varsa müzehhibini belirten açýklamalarý kapsayan son sayfanýn adýdýr. Ketebe sayfasý da denir. Ketebe bir hattatýn yazdýðý yazýya adýný koymasý demektir. Ketebe yazýsý, tepesi aþaðýda bir üçgen gibidir. Bazen bu yazýnýn iki yanýnda ki boþ köþelere üçgen þeklinde süsleme yapýlmýþtýr. Bazen de sayfanýn boþ kalan alt kýsmý çeþitli formlarda süslenerek yazma eserin tezhibi tamamlanmýþtýr.
Mine Esiner Özen, Türk Tezhip Sanatý/Turkish Art of Illumination , Ýstanbul 2003 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Dokuma Terimleri |
argeç |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
argeþ |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
atký ve çözgü |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
atký ve çözgü iplikleri |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
bezayaðý |
|
|
 |
|
Bezayaðý: Çözgü ve atký ipliklerinin her harekette birbirine baðlandýðý en basit kumaþ örgüsüdür. Örgünün her bir raporu (en küçük tekrar birimi) iki atký ve iki çözgü ipliðinden oluþur. Bezayaðý örgüsü en çok kullanýlan kumaþ örgüsüdür.
|
|
|
|
|
|
|
çift düðüm tekniði |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (düðüm) Ýlme ipliði, halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü / Çift Düðüm Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr..
Ýran Düðümü / Tek düðüm Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir. |
|
|
|
|
|
|
çukur ve yüksek tezgahlar |
|
|
 |
|
Yüksek Tezgah
Ülkemizde el dokumacýlýðýnda yaygýn olarak kullanýlan bir tezgah tipidir. Tamamen aðaçtan yapýlmýþ olan yüksek tezgahlar iki adet gücü, mekik, uzatma tahtasý, baðlaç, elgeç, ayak pedalý, bir adet üst denge tahtasý ve tarak kýsýmlarýndan oluþur.
Çukur tezgahýn yüksek tezgahtan farký dokuyucunun oturduðu yer ve pedallarýn bulunduðu kýsmýn bir çukur içinde olmasýdýr. Bunun dýþýnda yüksek tezgahtan hiçbir farký yoktur. |
|
|
|
|
|
|
desen ipi |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
düðüm |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (düðüm) Ýlme ipliði, halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü / Çift Düðüm Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr..
Ýran Düðümü / Tek düðüm Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir. |
|
|
|
|
|
|
eriþ |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
Gücü |
|
|
 |
|
Gücü
Tezgahta dokuma yapabilmek için aðýzlýk açma iþleminin gerþekleþmesini saðlayan sistemdir. Bu sistem, halý ve düz dokuma tezgahlarýnda gücü aðacý ve gücü ipinden oluþur. Çözgülerden birisi serbest býrakýlýp, diðeri gücü ipiyle gücü aðacýna baðlanarak gücüleme iþlemi yapýlýr.
Gücü ipliði: Dokuma iþleminde, aðýzlýk açmak için tezgah üzerinde çözgülerin birini serbest býrakýp, diðerini gücü aðacýna baðlayan ipliktir. Ýsmail Öztürk, Dokumaya Giriþ, Ankara 2007 |
|
|
|
|
|
|
ilme |
|
|
 |
|
Çözgü Ýpliði (Arýþ)
Dokumacýlýkta dokumadan önce hazýrlanan dokumanýn iskeletini oluþturan boyuna ipliklerdir.
Atký Ýpliði (Argaç)
Çözgü iplikleri arasýnda enine geçirilen ipliktir.
Desen Ýpi (yüz ipi, organtý)
Üç iplik sistemine göre göre dokunan düz dokumalarda çözgü ve atkýdan baþka deseni oluþturmak üzere kullanýlan ipliktir. Ancak halý dokumalarda deseni oluþturan ilme (düðüm) ipliðidir.
Ýlme ipliði (düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. |
|
|
|
|
|
|
ilme ipi |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (Düðüm) Halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü (Çift Düðüm) Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr.
Ýran Düðümü (Tek düðüm) Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir.
|
|
|
|
|
|
|
kamçýlý tezgah |
|
|
 |
|
Kamçýlý Tezgah
Kamçýlý tezgahlarda diðerlerinden farklý olarak mekik el ile deðil kamçý aracýlýðý ile atýlýr. Bu sistem el tezgahlarýna büyük bir hýz kazandýrýr. Gücülerin çelik tel ve taraklarýn demir olmasý dýþýnda, sökülüp takýlabilir olmasý taþýnabilme kolaylýðý saðlar. |
|
|
|
|
|
|
Mezekçilik |
|
|
 |
|
Mezekçilik
Mezekçilik olarak tabir edilen iþlem üç aþamadan oluþur. Bunlar haþýllama, elle açma-tarama ve kavuktur.
Haþýllama: çözgü ipliðinin daha saðlam olmasý, dokuma esnasýnda iplik kopmalarýnýn önlenmesi, ipliklerin parlaklýk kazanmasý için yapýlýr. Yörede ‘niþeleme’ denilen haþýllama iþleminde, boyalý veya boyasýz haldeki çileler büyük bir leðende haþýl sývýsýna batýrýlýr ve ipliklere iyice nüfuz etmesi saðlanýr.
Elle açma-tarama; çözgü ipliklerinin haþýldan sonra aralarýný açmak ve düzgünleþtirmektir.
Kavuk; taranan çözgü ipliklerini sararak yumak haliine getirmektir. Kavuk yumaðýn yöredeki kullaným þeklidir.
|
|
|
|
|
|
|
tek düðüm |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (düðüm) Ýlme ipliði, halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü / Çift Düðüm Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr..
Ýran Düðümü / Tek düðüm Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir. |
|
|
|
|
|
|
Türk düðüm tekniði |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (düðüm) Ýlme ipliði, halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü / Çift Düðüm Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr..
Ýran Düðümü / Tek düðüm Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir. |
|
|
|
|
|
|
Türk düðümlü |
|
|
 |
|
Ýlme ipliði (düðüm) Ýlme ipliði, halýnýn havlý yüzeyini meydana getirmek üzere kullanýlan ipliktir. Ýki tür düðüm vardýr.
Türk Düðümü / Çift Düðüm Simetrik, hekim, kapalý, Gördes ve çift baðlama gibi adlarla da anýlan Türk düðümü, Türk halýlartýna özgü bir düðüm tekniðidir. Ýlme ipliði, halýnýn her iki çözgü ipliðine baðlanarak uçlarý bu iki çözgü ipliðinin arasýndan çýkartýlýr..
Ýran Düðümü / Tek düðüm Ýran düðümünde ilme ipliði ön çözgü teline baðlanarak, diðer ucu arka çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr. Buna mesnetli düðüm denir. Bunun tersi olarak, ilme ipliði arka çözgü teline baðlanarak, ilme ipliðinin diðer ucu diðer ön çözgü telinin arkasýndan önüne geçirilerek serbest býrakýlýr Buna mesnetsiz düðüm denir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
Desenler |
bordür |
|
|
 |
|
Geometrik Motifler Geometri kurallarýna ve ölçülerine uyularak stilize edilen kesin motifler bu grubu oluþturur. Özellikle Anadolu Selçuklularý döneminde yaygýn olarak kullanýlmýþtýr. Osmanlýlarda ise motiflerin kökenlerindeki sembolik anlam yavaþ yavaþ kaybolarak salt bir süsleme haline dönüþmüþlerdir. Geometrik desenler kara, dikdörtgen, üçgen, daire, poligon, baklava ve yýldýzlar gibi bir çok yalýn formlarýn birleþmesinden oluþmakta ve anlam olarak evrenin sonsuzluðunu simgelemektedir. Genellikle sýnýrlarý katý çerçevelerle belirlenmeyen yerlerde uygulanarak, baþlangýç ve bitiþ noktasý göstermezler. Örneðin dini mimarinin iç ve dýþ noktalarýnda, maden, taþ, kitap süslemeciliðinin uygulandýðý alanlarda olduðu gibi... Bazen rumi ve bitkisel motiflerle birlikte kullanýldýðý da görülür. Bazende tersine, geometrik desen bitkisel motifler için dolgu olarak da kullanýlmýþtýr.
Geçmeler(ZENCEREK): Eski adý ile zencerek olan bu desenlerin binlerce çeþidi vardýr. Zincirleme halkalarýn devamý þeklinde oluþurlar. Her yüzyýlda sevilmiþ, kullanýlmýþ ve zamanýn modasýna göre üsluplanmýþlardýr. Kenarsuyu (bordür) ve yalýn hallerde olmak üzere iki bölüme ayrýlýrlar. Bu desenler genellikle bordürlerle uyum halindedir. En estetik þekillerini Selçuklu türkleri, mimari dekorlarýnda ve el yazmasý kitap süslemesinde kullanmýþlardýr. Çalýþmalar milimetrik veya kareli kaðýda yapýlýr.
Bordürler: Süslememizin en zengin bölümünü teþkil eden ve hemen hemen her dekorda kendisini göstermiþ bir ifade tarzýdýr. Bütün motif çeþitleri ile birlikte, deðiþik boyutlarda uygulandýðý, dekore edilmiþ dar ve uzun satýhlardýr. Yerine göre pervaz, ulama, kenar suyu gibi isimler alýrlar. Uygulanan motiflere görede tasnif edilebilirler. Bordürlerin öz çizimleri ‘’ana iskelet ‘’ olarak anýlan þemalar üzerine kurulur. 16 ana þema tespit edilmiþtir ancak üzerine sayýsýz örnek de kurulabilir. Bordürler süsleme amacý güttüðü kadar, diðer süsleme bölümlerini birbirinden ayýrmak için de uygulanýrlar.
Temel Prensipleri Sonsuzluk Sonsuzluk Türk bezeme sanatlarýnda en geçerli prensiptir. Yüzeyin bütününü kaplayan desenlerde sonsuzluk iki boyut üzerinde sürer. Bordür veya merkezi gibi görünen motiflerin bile çoðu böyle desenlerden kesilerek elde edilmiþtir. Bordürlerde çoðunlukla sonsuz desenlerin parçasý olmasýna karþýlýk gerçek bordürler bu kuralýn dýþýnda kalmaktadýr. Bu tür bordürler ancak tek boyutta sonsuza kadar sürdürülebilir.
Simetri Türk sanatýnýn mimarlýk dahil, hemen bütün dallarýnda simetriye geniþ ölçüde uyulmuþtur. Simetri sevgisi bazen öylesine aðýr basmýþtýr ki; motifler, tam simetrik olmadýklarý ilk bakýþta anlaþýlamayacak þekilde yerleþtirilmiþtir. Böyle durumlarda karþýlýklý eþitlik deðil, eþ aðýrlýlýk söz konusudur; buna görünüþte simetrik yada sözde simetrik denebilir. Geometrik desenler simetrinin uygulamasýna en yatkýn olanlardýr. Tekrarlanan desenlerde ekseni etrafýnda dönüþ yapan, fýrýldak düzenindekiler dýþýnda simetrik düzen, hemen hemen kural oluþturmaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
çintemani |
|
|
 |
|
Çintemani
Tezhip sanatýnda kullanýlan orta asya kaynaklý bir motiftir. Üçgen þeklini hatýrlatan, ikisi altta biri üstte üç yuvarlak ve iki dalgalý çizgiden meydana gelir. Tezyinatta, üç yuvarlak benek bazen yalnýz olarak da bulunur. Bu beneðin içine çizilen daireler motife hilal þekli verir. Osmanlý sanatçýlarý bu motifi güç, kuvvet ve saltanat sembolü olarak kabul etmiþlerdir.
Çintemani motifi, dokumalarda (çatma, kaftan, kumaþ), halý ve çini sanatýnda, tezhipten daha geniþ bir kullaným alaný bulmuþtur.
Ý.Birol-Ç. Derman,Türk tezyini sanatlarýnda Motifler/Motifs in Turkish Decorative Arts, Ýstanbul 2001 |
|
|
|
|
|
|
geometrik desenler |
|
|
 |
|
Geometrik Motifler Geometri kurallarýna ve ölçülerine uyularak stilize edilen kesin motifler bu grubu oluþturur. Özellikle Anadolu Selçuklularý döneminde yaygýn olarak kullanýlmýþtýr. Osmanlýlarda ise motiflerin kökenlerindeki sembolik anlam yavaþ yavaþ kaybolarak salt bir süsleme haline dönüþmüþlerdir. Geometrik desenler kara, dikdörtgen, üçgen, daire, poligon, baklava ve yýldýzlar gibi bir çok yalýn formlarýn birleþmesinden oluþmakta ve anlam olarak evrenin sonsuzluðunu simgelemektedir. Genellikle sýnýrlarý katý çerçevelerle belirlenmeyen yerlerde uygulanarak, baþlangýç ve bitiþ noktasý göstermezler. Örneðin dini mimarinin iç ve dýþ noktalarýnda, maden, taþ, kitap süslemeciliðinin uygulandýðý alanlarda olduðu gibi... Bazen rumi ve bitkisel motiflerle birlikte kullanýldýðý da görülür. Bazende tersine, geometrik desen bitkisel motifler için dolgu olarak da kullanýlmýþtýr.
Geçmeler(ZENCEREK): Eski adý ile zencerek olan bu desenlerin binlerce çeþidi vardýr. Zincirleme halkalarýn devamý þeklinde oluþurlar. Her yüzyýlda sevilmiþ, kullanýlmýþ ve zamanýn modasýna göre üsluplanmýþlardýr. Kenarsuyu (bordür) ve yalýn hallerde olmak üzere iki bölüme ayrýlýrlar. Bu desenler genellikle bordürlerle uyum halindedir. En estetik þekillerini Selçuklu türkleri, mimari dekorlarýnda ve el yazmasý kitap süslemesinde kullanmýþlardýr. Çalýþmalar milimetrik veya kareli kaðýda yapýlýr.
Bordürler: Süslememizin en zengin bölümünü teþkil eden ve hemen hemen her dekorda kendisini göstermiþ bir ifade tarzýdýr. Bütün motif çeþitleri ile birlikte, deðiþik boyutlarda uygulandýðý, dekore edilmiþ dar ve uzun satýhlardýr. Yerine göre pervaz, ulama, kenar suyu gibi isimler alýrlar. Uygulanan motiflere görede tasnif edilebilirler. Bordürlerin öz çizimleri ‘’ana iskelet ‘’ olarak anýlan þemalar üzerine kurulur. 16 ana þema tespit edilmiþtir ancak üzerine sayýsýz örnek de kurulabilir. Bordürler süsleme amacý güttüðü kadar, diðer süsleme bölümlerini birbirinden ayýrmak için de uygulanýrlar.
Temel Prensipleri Sonsuzluk Sonsuzluk Türk bezeme sanatlarýnda en geçerli prensiptir. Yüzeyin bütününü kaplayan desenlerde sonsuzluk iki boyut üzerinde sürer. Bordür veya merkezi gibi görünen motiflerin bile çoðu böyle desenlerden kesilerek elde edilmiþtir. Bordürlerde çoðunlukla sonsuz desenlerin parçasý olmasýna karþýlýk gerçek bordürler bu kuralýn dýþýnda kalmaktadýr. Bu tür bordürler ancak tek boyutta sonsuza kadar sürdürülebilir.
Simetri Türk sanatýnýn mimarlýk dahil, hemen bütün dallarýnda simetriye geniþ ölçüde uyulmuþtur. Simetri sevgisi bazen öylesine aðýr basmýþtýr ki; motifler, tam simetrik olmadýklarý ilk bakýþta anlaþýlamayacak þekilde yerleþtirilmiþtir. Böyle durumlarda karþýlýklý eþitlik deðil, eþ aðýrlýlýk söz konusudur; buna görünüþte simetrik yada sözde simetrik denebilir. Geometrik desenler simetrinin uygulamasýna en yatkýn olanlardýr. Tekrarlanan desenlerde ekseni etrafýnda dönüþ yapan, fýrýldak düzenindekiler dýþýnda simetrik düzen, hemen hemen kural oluþturmaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
Haliç iþi |
|
|
 |
|
Haliç iþi 16.yüzyýl baþýnda Ýznik mavi-beyaz seramiklerinde görülen "Haliç iþi" (Helezoni Tuðrakeþ üslubu) , spiral kývrýk dallarýn üstünde kullanýlan küçük yaprak ve çiçek motiflerinden oluþmaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
Mühr-i Süleyman |
|
|
 |
|
Mühr-i Süleyman Mühür, altýna basýlan yazýya resmi bir içerik kazandýrýan, üstünde kiþinin adý yazýlý, metalden, deðerli ya da yarý deðerli taþlardan yapýlan küçük damgalardýr. Hz. Süleyman’ýn üst üste yerleþtirilmiþ biri ters, biri düz iki eþkenar üçgenden oluþmuþ, altý köþeli yýldýz biçiminde bir iþaret taþýyan yüzüðü, Mühr-i Süleyman (Süleyman Mührü), bilinen en eski mühürdür.
Mühr-i Süleyman’ýn inglizce kullanýmý ‘Seal of David’, ‘Star of David’, ‘David’s Shield’ ve ‘Magen David’ þeklindedir.
Mühr-i Süleyman, Ýslam sanatlarýnda tezyini bir unsur olarak mimari yapýlarýn taþ, ahþap, cam, çini ve mermer satýhlarýnda, yazma eserlerin cilt kapaklarýnda, kumaþ yüzeylerinde nakýþ olarak kullanýlmýþlardýr.
Anadolu Selçuklularý, Artukoðullarý ve Ýlhanlýlar eserlerinde özellikle kubbelerin kilit taþlarýnda da bu motife rastlanmaktadýr.
Osmanlýlar da ise mezar taþlarýnda, hamamlarda, cami tezyinatýnda, zehirlenmeye karþý týlsým niyetine; mutfak eþyalarýnda, çeþme ve sebillerde, güç sembolü olarak ; serpuþ ve sancaklarda, derde deva gerektiðinde; inanýlan çifalý taþlarýn üzerinde sayýlar, semboller ve dua yanýnda bu motif sýkça kullanýlýr.
Mühr-ü Süleyman motifi hk. geniþ bilgi için bkz. Z.Kuþoðlu, Türk Motifinde Mühr-i Süleyman, Ýlgi, S.61, 1990 N.Çam, Türk Ýslam Sanatlarýnda Altý Kollu Yýldýz (Mühr-ü Süleyman), Selçuk Ünv.,Konya 1993 T.Yýlmaz, Saray Mutfak Eþyalarý, Sanat7, 1982 T.Yýlmaz, Topkapý Sarayý Müzesindeki Kabe Kilit ve Anahtarlarý, ICICA yayýnlarý, Ýstanbul 1993 |
|
|
|
|
|
|
Penç |
|
|
 |
|
Penç
Hatayi grubundan, penç ismiyle bilinen bu motifler, bitki kaynaklý olup, herhangi bir çiçeðin kuþbakýþý görüntüsünün, stilize edilerek çizilmesiyle elde edilmiþtir. Geliþmiþ bir çiçeðe kuþbakýþý bakýldýðý zaman, önce göze görünen renkli taç yapraklarýdýr.
Model üsluplaþtýrýlýrken, yapraklarýnýn sayýsýna göre Farsça isimler almýþ ve zaman içinde, en çok kullanýlan beþ yapraklýsý olacak ki, penç berk deyim haline gelerek, bütün motifleri kendi ismi altýnda toplamýþtýr.Fakat daha sonralarý bu da kýsaltmaya uðramýþ, berk kelimesi atýlmýþ ve bu motiflere sadece penç denilmiþtir.
Penç motifi daireseldir. yalýn ve katmerli olarak ikiçeþittir.
Desen içinde büyüklüðüne göre, ana motif olarak da, yardýmcý motýf olarak da kullanýlýr.
Ý.Birol-Ç.Derman, Türk Tezyini Sanatlarýnda Motifler, 2001 |
|
|
|
|
|
|
rumi |
|
|
 |
|
Rumi
Ruminin kelime anlamý 'Anadolu'ya ait ' demektir.
Stilize edilmiþ kanat ve gaga benzeri formlardan oluþan hayvansal motiflerdir. Uygurlarda hayvan figüründe bir motif olarak görülen rumi, bu devirde helezon þebekeler üzerinde, desen haline gelecek kadar geliþmiþ ve süsleme sanatýnda bir uslup veya bir tarz olmuþtur.
Rumi motifi, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu abidelerinde önemli süsleme unsuru haline gelmiþ, Osmanlý döneminde mükemmelliðe varmýþtýr.
Tezyinatta önemli bir yeri olan rumi motifi, her devirde, her uslupta, baþlangýcýndan günümüze kadar taþta, çinide, ahþapta, madende, kumaþta, tezhipte çok kullanýlmýþtýr. Rumi, zengin ve itibarlý kullanýlýþ sahasýnda hem uslup hem de temel unsur kabul edilir.
Rumi motifi XV. ve XVI. yy. lardaki en geliþmiþ haliyle ele alýnýrsa, pek çok çeþidiyle karþýlaþýlýr.
Bu nedenle iki türlü gruplandýrýlýr.
1.Çiziliþine göre; -Düz rumi; sade görünüþlü rumi motifidir -Dendanlý rumi; sade ruminin sýnýr çizgisi dendanlý çizilerek süslenmiþ rumidir. -Ýþlemeli rumi; irice bir ruminin içi hatayi motiflerle süslenmiþtir. En güzel örnekleri Topkapý Sarayý Mukaddes Emanetler kýsmýndaki çinilerdedir. -Sencide rumi; simetrik gibi düþünülebiirse de, geometrideki gibi simetrik deðildir. -Sarýlma rumi; üzerine sarýlmýþ çýkmalarla süslü rumi motifidir. -Hurdelenmiþ rumi; iri bir rumi motifinin, küçük rumilerle hurdelenmesi veya süslenmesiyle ortaya çýkmýþtýr.
2.Desen içinde aldýðý göreve göre;
-Ayýrma rumi; tezyinatta hazýrlanan desen paftalara ayrýlýr ve zemin farklý renklendirilir. Bu renk ayrýmý, iplik, bulut, rumi gibi uzayabilen motiflerle yapýlýr. Bu amaçla kullanýlan rumiler, ayýrma rumilerdir. -Tepelik; desen içinde tepe noktalarýna konulan, helezonlarda baþlangýç teþkil eden rumi motifidir. Simetrik bir þekil gösterir. -Ortabað; helezonlarýn baþlama ve birleþme noktalarýnda yer alýr. Desen içinde baðlayýcý bir motif olduðu için iþlevi önemlidir. -Hurde rumi; irice, rumi veya baþka bir motifi süslemekte kullanýlan sade rumi motifidir.
Ý.Birol-Ç.Derman, Türk Tezyini Sanatlarýnda Motifler/Motifs in Turkish Decorative Arts, 2001 |
|
|
|
|
|
|
sonsuzluk prensibi |
|
|
 |
|
Sonsuzluk Prensibi
Sonsuzluk islam bezeme sanatlarýnda en geçerli prensiptir. Yüzeyin bütününü kaplayan desenlerde sonsuzluk iki boyut üzerinde sürer. Bordür veya merkezi gibi görünen motiflerin bile çoðu böyle desenlerden kesilerek elde edilmiþtir.
Bordürlerde çoðunlukla sonsuz desenlerin parçasý olmasýna karþýlýk gerçek bordürler bu kuralýn dýþýnda kalmaktadýr. Bu tür bordürler ancak tek boyutta sonsuza kadar sürdürülebilir.
|
|
|
|
|
|
|
zencerek |
|
|
 |
|
Geometrik Motifler Geometri kurallarýna ve ölçülerine uyularak stilize edilen kesin motifler bu grubu oluþturur. Özellikle Anadolu Selçuklularý döneminde yaygýn olarak kullanýlmýþtýr. Osmanlýlarda ise motiflerin kökenlerindeki sembolik anlam yavaþ yavaþ kaybolarak salt bir süsleme haline dönüþmüþlerdir. Geometrik desenler kara, dikdörtgen, üçgen, daire, poligon, baklava ve yýldýzlar gibi bir çok yalýn formlarýn birleþmesinden oluþmakta ve anlam olarak evrenin sonsuzluðunu simgelemektedir. Genellikle sýnýrlarý katý çerçevelerle belirlenmeyen yerlerde uygulanarak, baþlangýç ve bitiþ noktasý göstermezler. Örneðin dini mimarinin iç ve dýþ noktalarýnda, maden, taþ, kitap süslemeciliðinin uygulandýðý alanlarda olduðu gibi... Bazen rumi ve bitkisel motiflerle birlikte kullanýldýðý da görülür. Bazende tersine, geometrik desen bitkisel motifler için dolgu olarak da kullanýlmýþtýr.
Geçmeler(ZENCEREK): Eski adý ile zencerek olan bu desenlerin binlerce çeþidi vardýr. Zincirleme halkalarýn devamý þeklinde oluþurlar. Her yüzyýlda sevilmiþ, kullanýlmýþ ve zamanýn modasýna göre üsluplanmýþlardýr. Kenarsuyu (bordür) ve yalýn hallerde olmak üzere iki bölüme ayrýlýrlar. Bu desenler genellikle bordürlerle uyum halindedir. En estetik þekillerini Selçuklu türkleri, mimari dekorlarýnda ve el yazmasý kitap süslemesinde kullanmýþlardýr. Çalýþmalar milimetrik veya kareli kaðýda yapýlýr.
Bordürler: Süslememizin en zengin bölümünü teþkil eden ve hemen hemen her dekorda kendisini göstermiþ bir ifade tarzýdýr. Bütün motif çeþitleri ile birlikte, deðiþik boyutlarda uygulandýðý, dekore edilmiþ dar ve uzun satýhlardýr. Yerine göre pervaz, ulama, kenar suyu gibi isimler alýrlar. Uygulanan motiflere görede tasnif edilebilirler. Bordürlerin öz çizimleri ‘’ana iskelet ‘’ olarak anýlan þemalar üzerine kurulur. 16 ana þema tespit edilmiþtir ancak üzerine sayýsýz örnek de kurulabilir. Bordürler süsleme amacý güttüðü kadar, diðer süsleme bölümlerini birbirinden ayýrmak için de uygulanýrlar.
Temel Prensipleri Sonsuzluk Sonsuzluk Türk bezeme sanatlarýnda en geçerli prensiptir. Yüzeyin bütününü kaplayan desenlerde sonsuzluk iki boyut üzerinde sürer. Bordür veya merkezi gibi görünen motiflerin bile çoðu böyle desenlerden kesilerek elde edilmiþtir. Bordürlerde çoðunlukla sonsuz desenlerin parçasý olmasýna karþýlýk gerçek bordürler bu kuralýn dýþýnda kalmaktadýr. Bu tür bordürler ancak tek boyutta sonsuza kadar sürdürülebilir.
Simetri Türk sanatýnýn mimarlýk dahil, hemen bütün dallarýnda simetriye geniþ ölçüde uyulmuþtur. Simetri sevgisi bazen öylesine aðýr basmýþtýr ki; motifler, tam simetrik olmadýklarý ilk bakýþta anlaþýlamayacak þekilde yerleþtirilmiþtir. Böyle durumlarda karþýlýklý eþitlik deðil, eþ aðýrlýlýk söz konusudur; buna görünüþte simetrik yada sözde simetrik denebilir. Geometrik desenler simetrinin uygulamasýna en yatkýn olanlardýr. Tekrarlanan desenlerde ekseni etrafýnda dönüþ yapan, fýrýldak düzenindekiler dýþýnda simetrik düzen, hemen hemen kural oluþturmaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihi Saray, Cami ve Türbeler |
Aksaray Ulu Camii |
|
|
 |
|
Aksaray Ulu Camii
Bu tarihi eserin kitabesine göre 1408-1409 yýllarý arasýnda Alaaddin bey’in oðlu, Sultan Mehmed Bey tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Mimarý Mehmed Firuz Beydir.
Anadolu Selçuklu Beyliklerinin tipik süslemeleri ile bezenmiþ batý portalý ile iç mekana ve doðu kale duvarlarýna girilen, diðer yanda saðlam payandalarla desteklenen cami, yatýk dikdörtgen bir plana sahiptir.
Kýbleye dikey beþ nefi bulunmaktadýr. Mihrap yelpaze pandatifli ve ayný eksende ikikci bölüm kubbesinden baþka neflerin beþer bölümünde çapraz tonozlarla örtülmektedir. Caminin ana giriþi batýdaki bir kapýdan yapýlmaktadýr. Cami Mehmed Bey’in oðlu Ýbrahim Bey zamanýnda 1482-1483 de büyük tamirat görmüþtür.
Cami ile yapýlan minaresi bilinmemektedir. Bugünkü minaresi 1925 de yapýlmýþtýr. Caminin minberi Selçuklu devri ahþap iþçiliðinin þaheser bir örneðidir. Minber abanozdan yapýlmýþtýr kakmacýlýðýn ve ince aðaç iþçiliðinin, süslemenin her çeþidini barýndýrýr. Minber II.Kýlýçaslan’ýn harap olan camisinden getirilmiþtir.
TC Aksaray Valiliði |
|
|
|
|
|
|
Ankara Ahi Elvan Camii |
|
|
 |
|
Ahi Elvan Camii (Ankara) Samanpazarý Ahi Arap Mahallesi’nde bulunan ve çok sade bir dýþ görünüþe sahip olan cami, 1832 yýlýnda Ahi Elvan Mehmet Bey tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. 1413 yýlýnda onarým gören caminin minaresi ve minberi 1423 yýlýnda yapýlmýþtýr. Dört köþeli bazilikal plana sahip caminin duvarlarýnýn alt bölümü taþ, üst bölümü kerpiç, iç konstrüksiyonu ahþaptýr. Ahþap tavaný 12 mermer baþlýklý aðaç sütun üzerine oturmuþtur. Kuzeyde ahþap olarak birinci sütun sýrasýna kadar uzanan bir alt kat ve ikinci sütun sýrasýna kadar uzanan bir üst kat mahfili vardýr. Beþ köþeli motiflerle süslü minberi, Selçuklu üslubu ahþap iþçiliðinin güzel bir örneðidir. Caminin kuzeybatýsýnda duvara bitiþik olarak yükselen tek þerefeli minarenin kare kaidesi taþ, silindirik gövdesi tuðladýr. Ankara Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Ankara Alaaddin Camii |
|
|
 |
|
Ankara Alaaddin Camii Ankara Kalesi içinde yer alan cami 1178 tarihlidir. 1361 ve 1434 yýllarýnda onarým görmüþtür. Duvarlarý kesme ve moloz taþtan yapýlmýþ, üzeri sývalý, kiremit çatýlý bir yapýdýr. Ankara`nýn en eski camilerinden biri olan Alaaddin Camii`nin kýble duvarý iç kalenin zindan kapýsýna bitiþiktir. Giriþ kapýsý üzerinde üç yazýt bulunmaktadýr. Kuzeybatý köþesinde tek þerefeli minaresi yükselir. Alaaddin Camii, özellikle 1178 tarihi taþýyan minberi, son cemaatte bulunan antik sütun baþlýklarý, kapý üzerindeki tamir yazýtlarý ile önem kazanan bir eserdir. 18. ve 19. yüzyýllarda yenilenen cami tarihi karakterini kaybetmiþtir. TC. Ankara Valiliði |
|
|
|
|
|
|
Aslanhane (Ahi Þerafettin) Cami |
|
|
 |
|
Aslanhane (Ahi Þerafettin) Camii (Ankara)
Samanpazan Aslanhane Mahallesi’nde bulunan caminin dýþ görünüþü çok sadedir. Ýlk yapýlýþý 13. yüzyýlýn baþýna, tamiri ise 1289-1290'a rastlar. Planý uzunlamasýna beþ sahýnlý bazilikal tiptedir. Roma ve Bizans’ýn eski yapýlarýndan toplanan taþlarla yapýlmýþtýr ve bugün üzeri sivri kurþun kaplama çatýyla örtülmüþtür. Kýyýlan iþlemeli üç kapýsý kuzey, batý ve doðu yönündedir. Caminin kuzeydoðu duvarýna bitiþik olan tek þerefeli minare, taþ kare kaideli ve silindirik tuðla gövdelidir. 12 pencere ile aydýnlanan caminin içinde, altýþardan dört sýra olarak dizili 24 çam sütundan on altýsý çatýyý, sekizi kadýnlar mahfilini taþýr. Tavaný aðaç oymalýdýr. Tavana kadar yükselen çinilerle süslü mihrabý, Selçuklu dönemi mihraplarýnýn en güzel örneklerinden biridir. Caminin doðusunda bulunan türbe duvarýna gömülü antik aslan heykelinden dolayý Aslanhane Camii olarak anýlýr.
Ankara Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Beyþehir Eþrefoðlu Camii |
|
|
 |
|
Eþrefoðlu Cami (Beyþehir)
Beyþehir Ýlçesinin kuzeyinde, Ýçeri Þehir Mahallesindedir. Beylikler Devrinde Eþrefoðlu Beyi Süleyman Bey tarafýndan . 1296-1299 yýllarý arasýnda yaptýrýlan bu camii, Eþrefoðlu toplu yapýlarý içinde yer alýr . Ülkemizdeki az sayýda bulunan ahþap direkli camilerin en büyük ve orijinalidir. Yüzyýllar boyu kýþ aylarýnda camiinin damýndaki kar, çatýnýn ortasýndaki boþluktan ortadaki havuza atýlmýþ ve ortamý nemlendirerek yakýlan sobalardan ötürü ahþap sütunlarýn çatlayýp kurumasýný engellemiþtir. 1965 yýlýnda karlýðýn üstü camla kapatýlmýþ ve iþlevini yitirmiþtir. Anýtsal bir taç kapýsý vardýr. 6 metre yükseklik , 5.50 m geniþliðinde lacivert ve mor çini mozaik ile kaplý çok görkemli bir mihraba sahiptir. Minberi tamamen ceviz aðacýndan, Oymalý ve çatmalý tutkalsýz yapýlmýþtýr. Dikkat çekici bir düzgünlük ve incelikte yapýlan minber geometrik þekiller ve bitkisel bezemelerle kaplýdýr. Caminin tavaný renkli kalem iþi süslemelere sahiptir. Özellikle konsollardaki kök boyalý motifler dikkat çekicidir. Eþrefoðlu Camii, çoðul ahþap sütunlu, tavaný tamamen ahþap ve kalem iþçliði ile süslenmiþ, minber tamamen ahþap ve Kündekari tekniði ile yapýlmýþ, mihrabý çinili olmasý bakýmýndan Selçuklu Ulu Camiilerinde görülen bütün bu özelliklerin tamamýný barýndýran tek örnektir. Cumhuriyet döneminde 1934ten itibaren zaman zaman tamir edilmiþtir. Bu tamiratlar sonucu toprak çatý, önce kiremitle örtülmüþ; sonra bakýrla kaplanmýþtýr. Kaynak:TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Beyþehir Kubadabad Sarayý |
|
|
 |
|
Kubadabad Sarayý / Beyþehir
Kubad adaleti yerine getiren, Abad da þenlenen yer manasýna gelmektedir. Türkiye Selçuklu Sultaný I. Alaeddin Keykubad, bir süre ikinci baþkent olarak da kullanýlan bu þehir ve saray Vezir Sadedin Köpek denetiminde ve sultanýn çizdiði kroki doðrultusunda 1236 yýlýnda yapýlmýþtýr. Alâeddin Keykubat bu sarayý yaptýrýrken çevresine de bir þehir kurulmasýný emretmiþtir.
Saray deðiþik amaçlý birimlerden meydana gelmiþ bir yapý topluluðudur. Burada büyük ve küçük saray gibi yapýlarýn dýþýnda 16’ya yakýn yapý kalýntýsý, birbirlerinden çitlerle ayrýlmýþ av hayvanlarý için bir park bulunuyordu. Ayrýca büyük sarayýn altýnda göl kýyýsýnda iki de küçük tersane yapýlmýþtý. Bütün bu yapý kompleksi bir surla çevrilmiþtir. Bu yapýlarýn en büyük özelliði de eyvanlarýn yapýlarda ön planda tutulmasýdýr.
Büyük saray 50.00x35.00 m. Ölçüsünde olup, önünde Beyþehir Gölü’ne doðru uzanan geniþ bir terasý bulunuyordu. Sarayýn güney ve doðusu odalarla çevrilmiþ, oldukça düzgün taþ döþeli büyük bir avlusu vardý. Buradan büyük salon ve tuðla döþemeli yüksek taht eyvaný ile harem ve misafirlere özgü odalarýn bulunduðu asýl saray bölümüne geçiliyordu. Sarayýn planý simetrik bir düzen göstermemektedir. Burada yapýlan kazýlarda sarayýn son derece zengin çini süslemelerle kaplý olduðunu gösteren buluntularla karþýlaþýlmýþtýr. Çinilerin bazýlarý duvarlar üzerinde, yerinde kalmýþtýr. Bu çiniler sekizgen yýldýz ve haç biçiminde levhalar halinde 2 m. Yüksekliðe kadar tüm duvarlarý kaplamýþtýr. Ayrýca aralarýna yer yer dört köþe levhalar da yerleþtirilmiþtir.
Buradaki çinilerde ayakta veya oturur vaziyette insan figürleri, büyük olasýlýkla Sultan Alâeddin Keykubat’ýn portresi, sirenler, çeþitli kuþlar, çift baþlý kartal, hayvan ve sembolik figürler bulunuyordu. Bunlarýn yaný sýra ilk defa Kubadabat’ta görülen sýr altýna yapýlmýþ çok renkli dekorlu çiniler perdah tekniðinde yapýlmýþtýr. Yýldýz levhalar halindeki çinilerde ise sýr altý tekniðinde firuze, yeþil, mor ve mavi renkler aðýrlýk kazanmýþtýr. Ayrýca saray kazýlarýnda figürlü alçý kabartmalara da rastlanmýþtýr. Kazýlarda ele geçen çiniler ve þtükolar Konya Çini Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Büyük sarayýn yanýndaki ikinci saray simetrik planlý olup, çok küçük ölçüdedir. Duvarlarý ve tonozlarý kýsmen ayakta kalan bu saray yeterince incelenememiþtir. Bununla beraber sarayýn küçük bir planý çýkarýlmýþ ve bu plana göre dikdörtgen planlý dýþ avlunun iki yanýna odalar sýralanmýþtýr. Dýþ avludan içeriye girilen bölümde küçük taþlýk bir avlunun çevresinde iç içe geçmiþ odalar bulunmaktadýr.
Kubadabat Sarayý’nýn tamamlandýðý yýl Alaeddin Keykubat ölmüþ ve bu sarayda oðlu II.Gýyaseddin Keyhüsrev oturmuþtur. e-tarih.org |
|
|
|
|
|
|
Birgi Ulu Cami |
|
|
 |
|
Birgi Ulucami Ýzmir ili Ödemiþ ilçesi Birgi Bucaðý’nda bulunan Birgi Ulu Camisi medrese, hamam ve türbeden oluþan bir külliye olarak yapýlmýþtýr. Günümüze cami ve Aydýnoðlu Mehmet Bey’in türbesi gelebilmiþtir. Yapý topluluðunu Aydýnoðlu Mehmet Bey h.712 (1312–1313) yýlýnda yaptýrmýþtýr. Bunu belirten iki kitabe caminin kuzey ve doðu giriþ kapýlarý üzerinde bulunmaktadýr. Birgi’nin simgesi durumundaki bu cami, þehrin ortasýndan geçen derenin sol tarafýnda, hafif eðimli bir arazi üzerinde yapýlmýþtýr. Kuzey-güney doðrultusunda, arazinin eðimi dikkate alýnarak yapýlan cami kare planlý olup, mihraba dikey beþ sahýnlýdýr. Kesme taþtan yapýlmýþ olan caminin üzeri çift eðimli bir çatý ile örtülmüþtür. Yalnýzca mihrap önü kubbelidir. Caminin doðu cephesinin ortasýnda Ahþap bir sundurma içerisine alýnan ve yüksekliði çatý seviyesine kadar ulaþan giriþ kapýsý bulunmaktadýr. Giriþ cephesinin güney cephesi ile birleþtiði yerdeki köþelere yerleþtirilmiþ devþirme arslan heykeli vardýr. Mihrap ve mihrap önü mekâný ile orta nefe yönelik kemerin üst bölümü mozaik çini ile kaplýdýr. Kakma tekniðindeki bu çiniler koyu mor, firuze renklerinde olup, geometrik bezemelidir. Mihrabýn yanýndaki ceviz minber Muzaferiddin Bin Abdülvahid’in eseri olup, kündekâri tekniðinde yapýlmýþtýr. Caminin batý cephesinin güney köþesinde yer alan minare kesme taþtan bir kaide üzerine oturtulmuþtur. Silindirik gövdeli tuðla minarenin üzeri firuze renkte sýrlý tuðlalarla kaplanmýþtýr. Minare gövdesinin alt kýsmýný sýrlý ve sýrsýz tuðlalarýn zikzaklý bir örgü, þerefe altýna rastlayan üst bölümün de firuze sýrlý tuðlalardan baklavalý örgü þeklinde yapýldýðý da dikkati çekmektedir. Buradaki baklavalý örgü minarenin petek kýsmýnda da tekrarlanmýþsa da günümüze yalnýzca bezemenin alt kýsmý gelebilmiþtir. Tarihi Birgi kasabasý tanýtým sitesi |
|
|
|
|
|
|
Bursa Yeþil Türbe |
|
|
 |
|
Yeþil Türbe / Bursa
Yeþil Cami'nin karþýsýnda bulunan türbe, 1421 yýlýnda Yýldýrým Bayezýd'ýn oðlu Çelebi Sultan Mehmet tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Türbenin mimarý i Hacý Ývaz Paþa, nakkaþlarý Ali bin Ýlyas Ali, Mehmed el Mecnun'dur. Sekiz köþeli planý ve alt kattaki mezar odasý ile Selçuklu kümbetlerinin devamý görünümündedir. Sekizgen yapýyý, sekiz pencereli, yüksek bir kasnaða oturan kurþun kaplý kubbe örtmektedir. Renkli sýr ve mozaik çini tekniklerinin uygulandýðý çini süslemeleri ile eþsiz bir yapýdýr. Dýþ cepheleri ile iç duvarlarýnýn alt bölümleri firuze renkli çinilerle kaplanmýþtýr. Renkli ve geometrik motifli çinilerle bezenmiþ olan mihrap, bir sanat baþyapýtý olarak kabul edilmektedir. Pencere alýnlýklarýndaki çinilerde hadisler ve ayetler yazýlýdýr. Türbe içinde bulunan Çelebi Sultan Mehmet’in sandukasýnýn üzeri beyaz, mavi, sarý, lacivert çinilerden oluþan yazýlarla bezenmiþtir. Ceviz aðacýndan geçme tekniði ile yapýlmýþ, geometrik motiflerle süslü kitabeli kapý Osmanlý ahþap iþçiliðinin çok güzel bir örneðidir.
Çelebi Sultan Mehmet’in sandukasý çevresinde kýzlarý, dadýsý ve oðullarýndan bazýlarýnýn çinilerle kaplý sandukalarý bulunmaktadýr. |
|
|
|
|
|
|
Çorum Ulucami |
|
|
 |
|
Çorum Ulucami Caminin ilk defa Selçuklu Sultaný III. Alaattin Keykubat zamanýnda, onun azatlý kölesi Hayrettin tarafýndan yaptýrýldýðý deðerlendirilmektedir. Cami, bugünkü halini geçirdiði büyük onarýmlar sonucu almýþtýr. II. Beyazýt zamanýnda 1446 tarihinde meydana gelen büyük depremde harap olmuþ, Mimar Sinan tarafýndan onarýlmýþtýr. Bu onarým Mimar Sinan’ýn Teskiret-i Enbiye isimli kitabýnda da geçmekte olup, kitapta “Çorum’da Alaaddin Camii’ni müceddeden tamir ve inþaa ettiði” yazýlýdýr. III. Murat zamanýnda cami “ Sultan Muradi Salis Cami “ diye anýlmaya baþlamýþtýr. IV. Murat, Erivan Seferine giderken Çorum – Boðacýk Köyünde konaklamýþ, cami bu dönemde tekrar tamir ettirilerek etrafýna medreseler ve akarat yaptýrýlmýþtýr. Cami bu zamanda Sultan Muradi Rabi Camii olarak adlandýrýlarak Evkaf Dairesi kayýt ve sicillerine bu adla geçmiþtir. 1790 yýlýndaki depremde tekrar harap olan cami, Çapanoðlu oðlu Abdülfettah Bey tarafýndan 1810 yýlýnda ahþap, tek kubbeli olarak tamir edilmiþ, bugünkü görünümünü almýþtýr. Caminin son cemaat yeri ve üst katý II. Meþrutiyetin ilanýndan sonra yapýlmýþ, doðu tarafa minare ilave edilmiþtir. Ulu Caminin abanoz aðacýndan yapýlan minberi, kitabelerine göre 1306 tarihinde Davutoðlu Ahmed’in emri ile Ankara’lý sanatçýlar Abdullah oðlu Davut ve Ebubekir oðlu Muhammed tarafýndan yapýlmýþtýr. Bazý onarýmlar görmüþ olan minber orjinalliðini büyük ölçüde korumuþtur. Çorum Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Divriði Ulu Cami |
|
|
 |
|
Divriði Ulu Cami Divriði ve civarýnda en erken yerleþim Hititler Dönemi’ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoðullarýnýn yönetimi altýnda olduðu dönemde Turan Melek Þah tarafýndan 1228-1229 yýllarýnda yaptýrýlmýþtýr. Ýslam mimarisinin bu baþyapýtý iki kubbeli bir türbeye sahip bir cami ve ona bitiþik bir hastaneden oluþmaktadýr. Yapýlar, mimari özelliklerinin yanýsýra, sergilediði Anadolu geleneksel taþ iþçiliði örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesinde yer almaktadýr. Caminin dikdörtgen planlýdýr. Güneyinde bitiþik olarak yapýlmýþ Darüþþifa vardýr. Divriði Ulucami ve Þifahanesi, çevresindeki taþ ocaklarýndan çýkarýlmýþ bir cins tüften inþaa edilmiþtir. Caminin en önemli özelliði kapýlarda ve sütunlarda iþlenmiþ olan motiflerdir. Minare, caminin kuzeybatý köþesinde yer alýr ve silindirik gövdeli bu minare caminin asýl minaresinin yýkýlmasýndan sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafýndan 1523 yýlýnda yenilenmiþtir. Kapýlar; Kuzeyinde genel bir giriþ (Kýble Kapýsý), batýya bakan ikinci bir çarþý kapýsý, doðuya açýlan üçüncü kapý (Þah Kapýsý) vardýr. Kýble Kapýsý kuzey cephenin ortasýnda bütün Selçuklu eserleri nin kapýlarýnda görüldüðü gibi, süslemeleri yönünden üstün bir sanat eseridir. Barok stilde tasarlanmýþ olan Kýble kapýsý (kuzey taç kapýsý), 14,5m. yükseklikte ve 11,5m. eninde,4,5m. Derinliðindedir. Caminin batý yönünde bulunan çarþý kapýsý (çýkýþ kapýsý) üzerinde, 1228 tarihine veren bir kitabe bulunmakta, kapýnýn bütün yüzeyini ince ayrýntýlarla, zengin bitkisel motifler örtmektedir. Bu süsleme, adeta bir halý ve eþsiz desenlerle bezeli bir kumaþa benzetildiðinden bazý bilim adamlarý tarafýndan tekstil kapý denilmiþtir. Kapý çýkýntýsýnýn sað ve solunda çift baþlý birer kartal, niþin yan yüzeyinde ise tek baþlý bir kartal bulunmaktadýr. Doðu yönündeki Þah Kapýsý fonksiyonuna uygun olarak Taht Kapýsý olarak bilinmektedir. Yüzeyi bitkisel, geometrik, yýldýz, düðüm, saç örgüsü motifleri ile bezemelidir. Minber; Ahþap olup 6-7 metre yüksekliði 4,2m. derinliði 103 cm. enidir. Bu minber ahþap geçme iþlemeleri yönünden önemli bir örnektir. Üzerinde ad ve kitabelerin yaný sýra çok sayýda kutsal söz bulunmaktadýr. Hadis ve ayet yönünden Anadolu'nun öteki minberlerinden zengindir. Minberin 22 yazýcýsýndan üçü yaptýrýcý veya sanatkar imzalarý, diðer 19'u kutsal sözlerdir. Üzerindeki yýldýz ve levhacýklar 5 ve 12 köþelidir. Mihrap; Biçimi ve dekorasyonu ile Anadolu'da tektir. Mihrap üstü kubbesi içten süslüdür. Mihrap çok sade, sivri kemerli bir niþ olup kubbesinde dört küçük pencere vardýr. Bunlardan üçü tan aðarýþýnda günün ilk ýþýklarýný içeriye biraz sabah yýldýzý þeklinde ulaþtýran kubbeye gök boþluðu havasý veren ustaca düþünülmüþ yýldýz biçimli deliklerdir. Darüþþifa; Ulucami'ye bitiþik olarak yapýlmýþ halk dilinde medrese diye de adlandýrýlmaktadýr. Divriði Þifahanesi Anadolu daki darüþþifalarýnýn en eski, en saðlam ve en bozulmamýþ olanýdýr. Camiye güney yönünden bitiþik olan darüþþifa, Erzincan Emiri Fahrettin Behram Þahýn Kýzý Melike Turan Melek tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. 18.yy.da medrese haline getirildiði için Þifahiye Medresesi de denilmektedir. Görkemli ve zengin süslemelerle bezeli taþ kapýsý dört eyvanlý, orta avlusu kapalý plan þemasý ile orta asya Türk yapý geleneðine baðlý, benzersiz bir Mengücek anýtýdýr. Günümüze bozulmadan gelen en eski ve en saðlam Selçuklu Týp Merkezlerinden biridir. Sivas Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Edirne Selimiye Camii |
|
|
 |
|
Selimiye Camii / Edirne
H. 892 / M. 1574, Klasik Osmanlý Dönemi
Edirne, Türkiye
Mimar Sinanýn Sultan II. Selim için Edirnede inþa ettiði ve ustalýk dönemi eseri olarak nitelendirdiði Selimiye Camii, iki medrese ve bunlara sonradan eklenen arasta ve darülkurra ile birlikte bir külliye oluþturmaktadýr. Selimiye Camii, sekiz destek üzerine oturan 31.28 metre çapýnda ve yerden 42.25 metre yükseklikteki kubbesiyle sadece Osmanlý mimarisinin deðil, dünya mimarlýk tarihinin de en önemli yapýlarýndandýr.
Mimar Sinanýn Edirnede Kavak Meydaný ya da Sarýbayýr adý verilen alanda inþa ettiði ve “ustalýk dönemi” eseri olarak nitelendirdiði Selimiye Camii, tasarýmý ve anýtsallýðýyla dünya mimarlýk tarihinin en önemli yapýtlarýndan biridir. Cami, güneydoðu ve güneybatýsýndaki iki medreseyle birlikte, 190mX130m boyutlarýnda bir avlu içine yerleþtirilmiþtir. Avlunun batýsýndaki arasta ve darülkurra, külliyeye, Sultan III. Murad döneminde, Mimar Davud Aða tarafýndan eklenmiþtir.
Cami, kareye yakýn dikdörtgen planlý bir harim ve kuzeyindeki revaklý avludan oluþmaktadýr. Avluya kuzey, doðu ve batý cephelerindeki üç açýklýktan girilmektedir. Avlunun ortasýnda, onaltýgen planlý bir þadýrvan bulunmaktadýr. Son cemaat yeri revak birimlerinden ikisi manastýr tonozuyla, diðerleri kubbelerle örtülüdür. Harimin dört köþesine, yaklaþýk 71m. yüksekliðinde, üçer þerefeli birer minare yerleþtirilmiþtir. Kuzeydoðu ve kuzeybatý köþedeki minarelerin þerefelerine üç ayrý merdivenle çýkýlmaktadýr.
Selimiye Camiini dünya mimarlýk tarihinin en önemli yapýtlarýndan biri yapan ana özelliði, ibadet mekanýnýn kurgusudur. Mekaný örten 31.28m. çapýndaki anýtsal kubbe, onikigen kesitli sekiz ayakla taþýnmaktadýr. Kubbenin yerden yüksekliði 42.25m.dir. Kubbeye geçiþ, iri tromplarla saðlanmýþtýr. Doðu ve batýdaki ayaklar, dýþta, revak ve galerilerle gizlenmiþ ikiþer payandayla desteklenmiþtir. Ýçte, duvarlarla ayaklar arasýnda kalan boþluklar galerilerle deðerlendirilmiþtir. Sinan, Selimiye Camiinde, mihrabýn yer aldýðý yarým kubbeli bölüm hariç, merkezi planlý diðer yapýlarýnda uyguladýðý yarým kubbe ya da kubbelerle örtülü ek birimleri terk etmiþ, mekan bütünlüðü sorununu ortadan kaldýrmýþtýr. Harimin ortasýnda, altýnda fýskiyeli havuz bulunan müezzin mahfili, güneydoðu köþesinde ise hünkar mahfili yer almaktadýr.
Yapýnýn beden duvarlarý düzgün kesme taþlarla; taçkapý, mihrap, minber gibi unsurlarý ise mermerle kaplanmýþtýr.
Mihrabýn içinde yer aldýðý yarým kubbeyle örtülü bölümün duvarlarý, hünkar mahfili duvarlarý, pencere alýnlýklarý ve kadýnlar mahfili kemer köþelikleri, sýraltý teknikli Ýznik çinileriyle süslenmiþtir. Hünkar mahfilindeki çinilerin bir bölümü, 1877-78 Osmanlý-Rus savaþýnda sökülerek Moskovaya götürülmüþtür. Müezzin mahfili ve kubbede, bitkisel desenli kalem iþi süslemelere yer verilmiþtir. Bu süslemeler 1982-1984 yýllarý arasýnda onarýlmýþtýr. Zengin geometrik süslemeler içeren minberi ve mukarnaslý kavsarayla örtülü çokgen kesitli bir niþe sahip olan mihrabý, Osmanlý mermer iþçiliðinin en güzel örneklerindendir.
1954-1971 yýllarý arasýnda onarým geçiren Selimiye Camii, bugün halen ibadethane olarak iþlevini sürdürmektedir. Güneydoðusundaki medrese Türk-Ýslam Eserleri Müzesi olarak kullanýlmýþtýr.
www.museumwnf.org |
|
|
|
|
|
|
Gürgüpoðlu Konaðý |
|
|
 |
|
Gürgüpoðlu Konaðý (Kayseri Etnografya Müzesi)
Konaðýn kapýlarýndan birinin üzerindeki mermer kitabeden banisinin Kayseri Emiri Mustafa Bin Abdullah Bey olduðu ve binanýn 1419 ile 1497 yýllarý arasýnda yapýlmýþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Evin eski orijinal bölümleri ekleme ve deðiþiklikler 18.yüzyýla kadar devam etmiþtir.
Konak, Selamlýk ve Haremlik olmak üzere iki ana bölümden oluþmaktadýr. Bugün giriþte sað tarafta bulunan Haremlik Bölümü Müze-Ev olarak Osmanlý evlerini yansýtan düzende sergilenmekte, sol tarafta bulunan Selamlýk Bölümü de Etnografya Müzesi olarak kullanýlmakta olup Selçuklu ve Osmanlý Dönemine ait Türk Ýslam eserleri sergilenmektedir.
Selamlýk Bölümü: Haremlikten daha sonra yapýlmýþtýr. Alt katý hayvanlara ve onlarýn yiyeceklerinin depolanmasýna ayrýlmýþtýr. Üst kat, dýþarýdan çýkýlan aðaç korkuluklu taþ bir merdivenle ulaþýlan bir orta hol çevresinde düzenlenmiþtir. Hol kuzey yanda yarý açýk bir köþk, doðuda bir selamlýk odasý ve batýda bir kabul salonu ile çevrelenir. Bu odalarýn duvar ve tavanlarý ahþap süslemelerle kaplýdýr. Üst katýn güneyinde bir tokana, bir hizmetçi odasý, bir servis holü ve mutfak vardýr.
Haremlik Bölümü, üç ana mekândan oluþur. Sofa; ana mekân düþünülerek, diðer odalar bunun çevresinde geliþmiþtir. Sofanýn doðusunda “Harem Odasý”, batýsýnda “Tokana” güneyinde büyük bir “Ambar ve Hizmetçi Odasý” yer alýr. Tokananýn kuzeyinde kadýn konuklar için eve sonradan eklenen bir kabul (veya misafir) odasý vardýr. Misafir odasýnýn batýsýnda, bir mutfak ve ona bitiþik bir açýk köþk yer alýr. Buradaki köþk, ahþap kolonlar üzerine yükselen ahþap bir çatýdan oluþur. Kolonlar ince uzun, tavan iþlemelidir. Köþkün önünü, dekoratif taþlarla yapýlmýþ bir havuz süsler. Avlu taþ kaplýdýr. Bunlardan baþka haremlik bölümünde bir de hamam yer almaktadýr.
Sofanýn avluya bakan dýþ görünüþü diðerlerinden daha yüksektir ve Urfa-Diyarbakýr-Mardin evlerini andýrmaktadýr. Sofa cephesi simetriktir; kapý ve pencereleri korniþ þeklindeki kabartmalarla çerçevelere alýnmýþtýr. Kapýnýn iki yanýnda dekoratif birer girinti vardýr. Kapý ve pencere kemerleri beyaz ve siyah taþlarýn süs oluþturacak þekilde kullanýlmasýyla yapýlmýþtýr. Kapýda iki, pencerelerde birer kemer kullanýlmýþtýr. Pencere üstlerine ayrýca birer motifli beyaz taþ yerleþtirilmiþtir. |
|
|
|
|
|
|
Hürrem Sultan Türbesi |
|
|
 |
|
Hürrem Sultan Türbesi
Ýstanbul ili Eminönü ilçesindeki Süleymaniye Külliyesi’nin içerisinde Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin yanýnda bulunan bu türbe 1558 yýlýnda Hürrem Sultan için Kanuni Sultan Süleyman tarafýndan 1558 yýlýnda Mimar Sinan’a yaptýrýlmýþtýr. Türbe kesme köfeki taþýndan, dýþtan sekizgen, içten onaltýgen planlýdýr. Türbenin önündeki giriþ revaklý olup, önde dört, arkada iki sütunun taþýdýðý bu revak düz çatý ile örtülmüþtür. Buradaki mukarnas baþlýklý sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle baðlanmýþ ve kilit taþlarý üzerine de rozetler yerleþtirilmiþtir. Basýk kemerli giriþ kapýsý üzerinde kitabe bulunmaktadýr. Türbenin üzeri yuvarlak kasnaklý bir kubbe ile örtülmüþtür. Bu kasnaðýn üzerine de kabartma olarak ayetler yazýlmýþtýr. Türbenin içerisi sýratlý ve renkli sýr tekniðinde çinilerle bezenmiþtir. Bitkisel motifli bu çiniler mercan kýrmýzýsý, lacivert ve firuze renklerde olup, aralarýnda Türk çini sanatýnda çok rastlanmayan siyah renge de yer verilmiþtir. Dýþ cephede, kapýnýn iki yanýndaki çini panolar altta lacivert, firuze ve beyaz renklerin kullanýldýðý mermer taklidi þeklindedir. Bunlarýn üzerindeki sivri kemerli panoda bahar dalý, altýnda lale, karanfil gibi çiçeklerden meydana gelmiþ kompozisyonlara yer verilmiþtir. Köþe dolgularýnda mavi zemin üzerine beyaz konturlu Çin bulutlarý görülmektedir. Bunlarýn üzerine de lacivert zemine beyaz sülüs yazý ile ayetler yazýlmýþtýr. Türbenin içerisi üst sýra pencerelerin altýna kadar çinilerle kaplýdýr. Pencere alýnlýklarý çinilerle kaplý olup, burada beyaz zemin üzerine kýrmýzý, siyah, firuze ve lacivert renklere yer verilmiþ, hatayi ve hançer yapraklarý tüm yüzeyi doldurmuþtur. Pencerelerin üzerine de beyaz sülüs yazý ile yazýlý ayetler yerleþtirilmiþtir. Burada kapýnýn iki yanýndaki çinilerden farklý olarak renkli sýr tekniðinin kullanýldýðý da görülmektedir. Türbede çini süslemeler dýþýnda aðaç iþlerine ve kalem iþlerine de geniþ yer verilmiþtir. Kubbe içerisinde kalem iþinden bitkisel kompozisyonlar yapýlmýþtýr. Kapý kanatlarýnda, pencere kanatlarýnda, sanduka þebekelerinde aðaç iþçiliði kullanýlmýþ, özellikle kündekâri tekniði hemen hemen tüm aðaç iþlerinde kullanýlmýþtýr |
|
|
|
|
|
|
II. Bayezid Camii |
|
|
 |
|
II. Bayezid Külliyesi / Edirne
Yapýmýna 1484'de baþlanan külliye, cami, taçkapýsý üzerinde bulunan, hattat Þeyh Hamdullah'ýn yazdýðý kitabeye göre 893 / 1488 yýlýnda tamamlanmýþtýr.
Büyük bir yapýlar topluluðu olan II. Bayezid Külliyesi, Tunca Nehri'nin kuzey kýyýsýndadýr. 22.000 metrekarelik geniþ bir alan üzerine kurulmuþ ve etrafý duvarlarla çevrilmiþ külliye cami, iki tabhane (misafirhane), medrese, darüsþifa (hastane), imaret, erzak depolarý ile avlu duvarlarý dýþýnda kalan bir çifte hamam ve köprüden oluþur.
Tek kubbeli kübik caminin doðu ve batý cephelerine bitiþik olarak, birer tabhane inþa edilmiþtir. Dokuzar birimli tabhaneler dört eyvanlý plan þemasýna sahiptir. Harimin kuzeyindeki dikdörtgen avluya kuzey, doðu ve batý cephelerindeki üç taçkapýdan girilir. Dört yönden kubbeli revaklarla çevrilmiþ avlunun ortasýnda mermer bir þadýrvan mevcuttur. Cami cephesindeki yedi birimli son cemaat yeri revakýndaki kubbelerden mukarnaslý olan ortadaki kubbe diðerlerinden daha yüksektir. Yapýnýn iki minaresi, tabhanelerin dýþ köþelerinde yer alýr. Tek þerefeli minarelerin yaklaþýk 38 m. yükseklikteki yivli gövdeleri 3.25 m. çapýndadýr. Kare planlý harimi örten yaklaþýk 20.55 m. çapýndaki kubbeye geçiþ pandantiflerle saðlanmýþtýr.
Mihrap, minber ve hünkar mahfili mermerden inþa edilmiþtir. Minber ve mahfilde geometrik süslemeler dikkati çeker. Ahþap kapý kanatlarý, dolap ve pencere kapaklarý zengin süslemelidir. Süslemeler arasýnda geometrik ve bitkisel desenlerin yaný sýra çeþitli yazýlara da yer verilmiþtir.
Dikdörtgen bir alaný kaplayan medrese, tek katlý ve açýk avlulu bir yapýdýr. Dört yönden revaklarla çevrili avlunun ortasýndaki þadýrvan yýkýlmýþtýr. Giriþ doðu cephesinin ortasýndadýr. Kuzey, güney ve batý kanatlarýnda, revaklarýn arkasýna 18 öðrenci hücresi sýralanmýþtýr. Hem revak birimleri hem de öðrenci hücreleri birer kubbeye örtülüdür. Yaklaþýk 7.36 x 7.37 ölçülerindeki kare planlý dershane batý kanadýn ortasýna yerleþtirilmiþtir. Büyük bir kubbeyle örtülü dershanenin doðu duvarýna yapýlmýþ balkon görünümlü asma kat kütüphanedir.
Caminin batýsýndaki darüþþifa, iki avlu ile bir ana yapý kitlesinden meydana gelmektedir. Altýgen planlý ana yapý, ortadaki kubbeli merkezi mekan ile bu mekana açýlan altý eyvan ve bu eyvanlar arasýna yerleþtirilmiþ hücrelerden oluþur. Hem eyvanlar hem de hücreler birer kubbeyle örtülüdür.
Caminin doðusunda bulunan ve mutfak, fýrýn, yemekhane, kiler, depo, ahýr gibi bölümlerden oluþan imaret iki büyük blok halinde inþa edilmiþtir.
Günümüzde darüþþifa ve týp medresesi bölümleri Trakya üniversitesi'ne tahsis edilmiþ olup Saðlýk Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesi olarak ziyarete açýktýr.
yapýldýðý dönemde Osmanlý'nýn en iyi hastanelerinden biri olan II. Bayezid Külliyesi'ndeki Darüþþifa, Trakya Üniversitesi'nin katkýlarýyla gerçekleþtirilen restorasyonla Saðlýk Müzesi adýný almýþ ve 2004 yýlýnda "Avrupa'nýn En Ýyi Saðlýk Müzesi" ödülüne layýk bulunmuþtur.
Prof. Ýnci Kuyulu Ersoy (EÜ Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü)
Detaylý bilgi için Eyice, S., “Beyazýt II Camii ve Külliyesi”, T. Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, 6, 1992,
Kuyulu, Ý. “II. Beyazýd Külliyesi”, Erken Osmanlý Sanatý, Beyliklerin Mirasý, Madrid, 1999,
Müderrisoðlu, F., “Edirne II. Bayezid Külliyesi”, Vakýflar Dergisi, XXII, 1991,
Ri'fat Osman, Edirne Evkâf-ý Ýslâmiyye Tarihi Camiler ve Mescitler, Ankara 1999.
Yüksel, Ý.A., Osmanlý Mimarisinde II. Bâyezid Yavuz Selim Devri (886-926/1481-1520), Ýstanbul 1983. |
|
|
|
|
|
|
Istanbul Suleymaniye Camii |
|
|
 |
|
Suleymaniye Camii Kanuni Sultan Süleyman’ýn 1550-1557 yýllarý arasýnda Mimar Sinan’a yaptýrdýðý Süleymaniye Cami ve Külliyesi, mimari düzeni, yapýlarýn yerleþtiriliþindeki ustalýk, ekonomik ve kültürel iþleviyle klasik dönemin simgesi olmuþtur. Mimar Sinan, yapý topluluðunu kentin en yüksek tepelerinden birine, Haliç ve Boðaz’a egemen bir alana yapmýþtýr. Yaklaþýk 60 dönümlük engebeli bir alan üzerinde, geometrik bir düzen içinde yerleþtirilen yapýlar, sayýlarý ve nitelikleri itibariyle külliyenin iþlevsel boyutlarýný ortaya koymaktadýr. Cami, medreseler, türbeler, türbedar dairesi, darülhadis, týp medresesi, darüþþifa, bimarhane, darülkurra, sübyan mektebi, imaret, tabhane, han, hamam, kitaplýk ve pek çok dükkândan oluþmaktadýr.
Tüm yapýlarý çevreleyen dýþ avlunun 10 kapýsý bulunmaktadýr. Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ýn deyimiyle kendisinin ve Osmanlý mimarisinin kalfalýk dönemini simgeler. 63x68 m. ölçülerindeki ana mekân 53 m. yüksekliðinde büyük bir merkezi kubbeyle örtülüdür. Kubbeyi taþýyan 4 büyük ayak Baalbek, Eski Saray, Ýskenderiye ve Fatih’ten getirilmiþtir. Yapýda Hipodrom’un sütunlarý da kullanýlmýþtýr. Merkezi kubbe, kuzey ve güneyde yarým kubbelerle desteklenmiþ, ana mekân yanlarda üçer kubbeli bölüm ile geniþletilmiþtir. Avlu, 28 kubbeli revaklarla çevrilidir. Kubbeler mermer ve pembe granitten 28 sütunu baðlayan sivri kemerlere oturmaktadýr. Mihrap ve minber mermer iþçiliðinin ince örneklerinden olup, mihrabý 16. yüzyýl Ýznik çinileriyle çevrelenmiþtir. Kapý ve pencere kanatlarý fildiþi ve sedef kakma sanatýnýn özgün örneklerindendir. Yapý, dönemin usta hattatlarý Karahisari Ahmet Efendi ve Hasan Çelebi’nin yazýlarýyla bezelidir. Ýnce minarelerinden öndekiler iki, arkadakiler üç þerefelidir. dönemin yetkin eðitim ve kültür kurumlarý olan, Evvel, Sani, Salis ve Rabi olarak adlandýrýlan 4 medrese, avlu etrafýnda kubbeli revaklarýn arkasýnda odalarý ve dershaneleriyle klasik üslupta inþa edilmiþtir. Týp medresesiyse bir dizi kubbeli oda planýndadýr.
Dökmeciler Hamamý, büyük kubbeli bir soðukluk, iki küçük kubbeli ýlýklýk ve haç biçimi eyvanlý sýcaklýk bölümlerinden oluþmaktadýr. Kervansaray’da kare ya da dikdörtgen bölümler yan yana dizilmiþtir. Sübyan mektebi, kubbeli bir mekân ve kubbeli yazlýk bir sofa planýnda olup, günümüzde çocuk kitaplýðý olarak deðerlendirilmektedir.
Külliyenin kurucusu Kanuni Sultan Süleyman, mihrap önündeki görkemli türbede gömülüdür. 28 sütuna oturan revakla çevrili yapýnýn içi bitki motifi çinilerle bezelidir. Hürrem Sultan Türbesi de 16. yüzyýl çini sanatýnýn güzel örnekleriyle süslüdür. Külliyenin solunda bir sebil ve Mimar Sinan’ýn türbesi yer almaktadýr. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Ivaz Paþa Camii (Manisa) |
|
|
 |
|
Ývaz Paþa Camii (Manisa) Ývaz Paþa Camisi’nin Arapça kitabesinden öðrenildiðine göre; Abdülmûin oðlu Ývaz Paþa 1484’de yaptýrmýþtýr. Cami bir büyük kubbeyle örtülü ve tek minarelidir. Son cemaat yeri ise beþ yuvarlak sütun üzerine oturan dört kubbe ile örtülüdür. Ýnþaatýnda kesme taþ ve tuðla kullanýlan caminin tuðla iþçiliði, çinileri ve ahþap minberindeki gometrik süslemeleri ile dikkati çekmektedir. Caminin son cemaat yerinin doðusunda yer alan mezar ise Ývaz Paþa’ya aittir. Mihrap dýþarýya hafif çýkýntýlý olup dilimli bir kemer içerisindedir. Niþ beþ sýra mukarnaslýdýr. Minber aðaç iþçiliðinin en güzel örneklerindendir. Minare caminin solunda olup taþ bir kaide üzerinde, yuvarlýk yivli gövdeli tek þerefelidir. Þerefe altýnda, taþ kuþak üzerinde zengin bir mukarnas dizisine yer verilmiþtir. Caminin ana duvarlarý içerisinde kuzey köþede minare kürsüsü bitiþiðinde türbe bulunmaktadýr. Türbe iki taraftan sivri kemerli bir açýklýða sahip olup, bu kemerler köþedeki sütunlar üzerine oturtulmuþtur. Acýk türbe görünümündeki bu mekân küçük bir kubbe ile örtülmüþtür. Türbe içerisindeki üç sanduka bulunmaktadýr. Ancak bu sandukalar üzerindeki girift yazýlar okunamadýðýndan kime ait olduklarý bilinmemektedir. |
|
|
|
|
|
|
Kanuni Sultan Süleyman Türbesi |
|
|
 |
|
Kanuni Sultan Süleyman Türbesi
Ýstanbul Eminönü ilçesinde, Süleymaniye Camisi’nin avlusunda bulunan Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) Türbesi, ölümünden sonra oðlu Sultan II. Selim tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Mimar Sinan’ýn eseri olan bu türbe sekizgen planlý olup, köþeleri hafifçe pahlanmýþtýr. Sekizgen gövdenin alt kýsmýný geniþ bir saçak altýnda dolaþan sivri kemerli bir revak çepeçevre sarmýþtýr. Bu revak iki mermer kemerlerin üzerine oturduðu baklava baþlýklý 29 sütun tarafýndan taþýnmaktadýr. Sütunlarýn aralarýna Bursa kemerli korkuluklar yerleþtirilmiþtir. Bu revaklarýn arkasýnda dikdörtgen çerçeveli, mermer söveli pencereler bulunmaktadýr. Pencerelerin iki renkli sivri kemerli alýnlýklarý mermer ile kaplanmýþtýr. Türbenin içerisi de sekizgen planlý olup, üzerini örten kubbe geniþ pandantifler üzerine oturtulmuþtur. Türbenin içi XVI. yüzyýlýn çinileri, kalem iþleri ve aðaç iþçiliðinin örnekleri ile bezenmiþtir. Giriþ kapýsýnýn iki yanýna bitkisel kompozisyonlarýn egemen olduðu çini panolar yerleþtirilmiþtir. Abanoz kapý kanatlarý sedef ve fildiþi kakmalarla bezenmiþ, bunlarýn üzerine Kelime-i Tevhit yazýlmýþ ve geometrik süslerle de bezenmiþtir. Ýç mekân duvarlarý yarýya kadar çini ile kaplanmýþtýr. Burada beyaz zemin üzerine lacivert, firuze ve kýrmýzý renklerin aðýrlýklý olduðu bitkisel kompozisyonlu çiniler boþ yer býrakmamacasýna bütün yüzeyi kaplamýþtýr. Ayrýca çinilerin üzerinde tüm mekâný çepeçevre dolaþan bir ayet frizi bulunmaktadýr. Kubbe kalem iþleri ile bezenmiþ, altýn yaldýzlý madalyonlar da dikkati çekmektedir. Burada rumi ve hatayilerin yaný sýra bezemeleri birleþtiren düðümlerin ortalarýna parlak cisimler yerleþtirilmiþtir. Türbede Kanuni’den baþka II. Süleyman, II. Ahmed ve hasekisi Rabia Sultan, Kanuni’nin kýzý Mihrimah Sultan, II. Süleyman’ýn annesi Saliha Dilaþub Sultan ve II. Ahmed’in kýzý Asiye Sultan gömülüdür. e-tarih.gov |
|
|
|
|
|
|
Konya Alaaddin Cami |
|
|
 |
|
Konya Alaaddin Cami Konya'da Alaaddin Tepesindedir. XII. yüzyýldan kalan ilk Selçuklu eseri Alaaddin Cami'nin zamanla deðiþen planý, organik bir bütün deðildir. Ýlk caminin abanoz aðacýndan 1155 tarihli þahane minberinde Sultan Mesut ve II. Kýlýçaslan'ýn kitabeleri bulunmakta, Ahlatlý usta Mengümberti'nin adlarý yazýlýdýr. Kitabeli tarihli en eski Selçuklu eseri olan böyle bir minberin sanat deðerine uygun bir mimaride yapýlmasý gereken camide, iki farklý devir göze çarpar. Klasik Türk Camilerinin mihrap önü kubbesi ve düz çatýlý eyvaný ile doðuda sürunlar üzerine 6, batýda 4 paralel nef bir araya gelmiþtir. TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý
|
|
|
|
|
|
|
Konya Alaeddin Sarayý |
|
|
 |
|
Konya Alaeddin Sarayý
Alaeddin Köþkü Konya’nýn ortasýndaki Alaeddin Tepesi denilen höyüðü çeviren Selçuklu surlarýnýn bir burcu üzerine oturtulmuþtur. Köþk Sultan II. Kýlýçaslan (1156-1192) tarafýndan yapýlmýþtýr. Sonraki yýllarda, Alâeddin Keykubat depremden yýkýlan bu köþkü geniþletmiþ ve onarmýþtýr. Bu nedenle de Alâeddin Keykubat ismi ile tanýnmýþtýr. Alâeddin Köþkü Konya Selçuklu Sarayý’nýn bir parçasý olarak düþünülmektedir. Selçuklulardan sonra Karamanoðullarý tarafýndan da kullanýlmýþ, XVII. yüzyýla kadar da Osmanlý Beylerbeylerinin ikametgâhý olmuþtur. Köþk kesme taþ ve tuðladan yapýlmýþ olup, etrafý balkonlarla çevrilmiþtir. Bu balkonlar dýþarýya taþan büyük tuðla konsollar üzerine oturmuþ kare bir mekândan meydana gelmiþtir. Kesme taþ kaplamalý bu kulenin altýndaki iki niþ içerisine mermerden oturmuþ durumda birer aslan figürü yerleþtirilmiþtir. Balkonla çevrili üst kattaki sivri kemerli balkon kapýsý üzerinde lacivert üzerine beyaz kabartma harflerle yazýlý bir kitabe bulunmaktadýr.
Köþkün içerisi ve dýþarýsý son derece zengin çini ve þtükolarla bezenmiþtir. Bu çinilerin ve þtükolarýn günümüze gelebilen bazý parçalarý Konya Müzeleri’nde bulunmaktadýr. Köþkteki büyük kare çiniler, yerel gri hamurdan minai tekniðinde yapýlmýþtýr. Anadolu’da bu tür çini yapým tekniði XIII. yüzyýlda ortaya çýkmýþ ve XIII. yüzyýl boyunca da devam etmiþtir. Sekizgen yýldýz ve baklavalardan oluþan bu tür çiniler yapýlarýn tüm duvarlarýný kaplamýþtýr. Bu çinilerden bir bölümü Almanya, Fransa, Amerika ve Ýsveç’teki müze ve koleksiyonlardadýr. Bu köþkün yalnýzca doðu duvarý günümüze gelebilmiþtir. |
|
|
|
|
|
|
Kurþunlu Camii |
|
|
 |
|
KURÞUNLU CAMÝÝ / Kütahya Kütahya' da Paþam Sultan mahallesindedir. 1377-1378 yýlýnda Germiyanoðlu Süleyman Þah zamanýnda Ahilerden Þeyh Alaaddin oðlu Þeyh Muhammed tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Osmanlýlar zamanýnda 1520' de Anadolu Beylerbeyi Kasým Paþa tarafýndan onarýldýðý için Kasým Paþa Camii olarak da bilinir. Onarým sýrasýnda önceden kiremitle örtülü olan kubbe kurþunla kaplandýðý için "Kurþunlu Camii" adýný almýþtýr. Kütahya Ýl Kültür Turizm Md.lüðü
|
|
|
|
|
|
|
Kýlýç Ali Paþa Camii |
|
|
 |
|
Kýlýç Ali Paþa Külliyesi / 1581
Kýlýç Ali Paþa tarafýndan, Mimar Sinan’a, 1581 yýlýnda, Tophane Meydaný’nda inþa ettirilen Kýlýç Ali Paþa Külliyesi; cami, türbe, sebil, medrese ve hamamdan meydana gelmektedir.
Caminin son cemaat yeri beþ kubbe ile örtülü olup; ayrýca, üç yönden son cemaat yerini saran kurþun kaplamalý sundurma ile bu kýsmýn tavan örtüsü meydana getirilmiþtir. Dikdörtgen plana sahip cami ana mekânýnýn 12.70 m çapýndaki kubbe örtüsü, pencereli bir kasnaða oturtulmuþ ve kubbe aðýrlýðý pandantifler aracýlýðý ile dört payeye bindirilmiþtir. Ayasofya mimari estetiðinin geliþmiþ bir örneði olduðu düþünülen cami, 16 yüzyýlýn iþçiliði olan Ýznik çinileri ile bezenmiþtir.
Cami, 24’ü kubbe kasnaðýnda olmak üzere toplam 147 pencere ile aydýnlatýlmaktadýr. Ayrýca, 1948 yýlýnda Deniz Müzesi’ne kaldýrýlan 16 yy. ait tarihi deniz feneri de caminin aydýnlatýlmasýnda kullanýlmýþtýr. Tek þerefeli cami minaresi ise 19 yy.da gerçekleþtirilen onarýmda yenilenmiþ ve minarede barok süslemeler kullanýlmýþtýr.
Kýlýç Ali Paþa Camii’nin denize bakan cephesinde bulunan ve sekizgen plan üzerine kesme taþtan inþa edilen külliye türbesi, Kýlýç Ali Paþa’ya aittir. Deniz tarafýnda bulunan bir diðer yapý; 18 hücreden meydana gelen, kare planlý külliye medresesidir. Külliye hamam ise caminin sað tarafýndaki kubbeli yapýdýr. Avlu duvarýnýn üzerindeki sebillerin de külliyeye dâhil olduðu düþünülmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Malatya Ulu Cami |
|
|
 |
|
Malatya Ulu Cami Kentin doðusunda Battal Gazi ilçesinde yer alan yapý, 1224 yýlýnda, Selçuklu Hükümdarý I. Alaaddin Keykubat zamanýnda yapýlmýþ olup, mimarý Mansur bin Yakup’tur. Plan ve yapýmýnda kullanýlan malzeme bakýmýndan Ýran’daki Büyük Selçuklu camilerinin Anadolu’daki anýtsal bir örneði olan caminin yazýtý, bugün þehir müzesinde bulunmaktadýr. Eyvanlý cami planlarýnýn Anadolu’daki tek örneðidir.
Mihrap önü kubbesi, buna baðlý eyvan ve ortasý havuzlu iç avlu yapýnýn özünü oluþturmaktadýr. Eyvanýn ön yüzü patlýcan moru çiniler ve tuðlanýn çeþitli þekillerde diziliþiyle elde edilen geometrik motiflerle süslenmiþtir. Caminin dýþarýya açýlan, biri batýda diðeri doðuda yer alan iki anýtsal portalý vardýr. Tamamen tuðladan yapýlan minarenin gövde kýsmý ayakta bulunmaktadýr. Caminin ahþap minberi Ankara Etnografya Müzesi’ndedir
Malatya Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü Fotoðraf: Fatih Demirhan
|
|
|
|
|
|
|
Mihrab |
|
|
 |
|
Mihrab
Dini yapýlarda kýble yönünü belirleyen, çini, mermer veya ahþaptan genellikle duvarda küçük bir girinti biçiminde yapýlan mimari öðedir. Çoðunlukla etrafý yazý veya diðer bezeme yöntemleriyle çerçevelendirilerek sanat deðeri kazandýrýlmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
minber |
|
|
 |
|
Minber
Dini yapýlarda, cemaate dini konuþmalarýn yapýldýðý yüksekçe yerdir. Merdiveni ve üstü külahlý bir sahanlýðý vardýr ve mihrabýn saðýnda yer alýr. Ahþap ve taþtan yapýlýr, korkuluklarý bezeli, sanat deðeri yüksek eserlerdir. |
|
|
|
|
|
|
Piyale Paþa Camii |
|
|
 |
|
Piyale Paþa Külliyesi / 1573
Piyale Paþa Külliyesi; Beyoðlu Ýlçesi’nde, Kasýmpaþa’da, II. Selim’in damadý Kaptan-ý Derya Piyale Paþa tarafýndan 1573 yýlýnda Mimar Sinan’a yaptýrýlmýþtýr. Cami, Sýbyan mektebi, hamam, sebil, tekke, türbe ve çarþýdan meydana gelen bu külliyeden günümüze yalnýzca cami ve türbe kalabilmiþtir.
Külliyenin camisi, 55x45 m bir alana inþa edilmiþtir. Külliyenin duvarlarýnýn bir kýsmý kesme küfeki taþýyla, bir kýsmý da moloz taþla örülmüþtür. Caminin 30.50x19.70 m geniþliðindeki hariminin üzeri, eþit büyüklükte 9 m çapýnda altý adet kubbe ile örtülmüþtür. Tavaný yapýsýný ortaya çýkaran kubbe ve tonoz örtü tuðladandýr. Pandantiflerle desteklenen kubbelerin aðýrlýðý iki granit sütuna ve payelere bindirilmiþtir.
Caminin üç sýra halinde tasarlanmýþ pencere açýklýklarýn, yapýnýn aydýnlýk görüntüsüne büyük etkisi vardýr. Caminin bitkisel motifli Ýznik çinileriyle kaplý mihrabý ve kubbeyi taþýyan kemer çerçevenin üzerindeki çini ayet kuþaðýnýn yazýlarý Çerkez Hasan Çelebi’nin eseridir.
Mihrabýn süslemelerine karþýn mermer minber ise son derece yalýndýr. Caminin kesme küfeki taþýndan inþa edilmiþ tek þerefeli minaresi; alýþýla gelmiþin dýþýnda mihrap ekseninde yükselmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Rüstem Paþa Camii |
|
|
 |
|
RÜSTEM PAÞA CAMÝÝ (1561)
Mimar Sinan’ýn ünlü eserlerindendir. Eminönü’nde, Tahtakale’de Hasýrcýlar Çarþýsý’ndadýr. Ýstanbul’un siluetini oluþturan en önemli yapýlardan biridir. Yüksek bir platform üzerine oturtulmuþtur ve kýyý siluetine egemen bir konumda, Hacý Halil Mescidi’nin yerine inþa edilmiþtir. Caminin bulunduðu yer Roma döneminden bugüne þehrin en iþlek mekanlarýndandýr. Banisi döneminin etkili devlet adamlarýndan, Süleymaniye Camii’nin inþasýnda da katkýlarý olan Sadrazam Rüstem Paþa’dýr. Kanuni Sultan Süleyman’ýn damadý olan Sadrazam Rüstem Paþa imparatorluðun birçok yerinde yaptýrdýðý binalarla da tanýnýr. Cami, Rüstem Paþa’nýn ölümünden sonra, 1561’de eþi Hürrem Sultan tarafýndan tamamlanmýþtýr. 1666 yangýnýnda ve 1776 depreminde hasar görmüþtür.
Rüstem Paþa Camii, Osmanlý mimari tarihinde olaðanüstü güzellikteki çini kaplamalarýyla tanýnýr. Türkiye’nin en zengin çini kolleksiyonu bu caminin duvarlarýnda yer alýr. Bu deðerli çinilerin bir kýsmý çalýnmýþtýr.
Cami, tek minareli, etrafýný çevirmiþ sýra dükkanlarýn, depolarýn üzerinde yükselen merkezi planlý yapýdýr. Camiiye iki yandaki döner merdivenler ile ulaþýlýr. Avlu entresan mimariye sahip, küçük bir teras olup beþ küçük kubbe ile örtülür. Merkezi kubbe karþýlýklý 4 duvar payesi ve yanlardaki ikiþer sütün üzerinde yükselir.
Oradaki büyük kubbeyi dört yarým kubbe desteklemektedir. Eteðinde 24 pencere bulunan büyük kubbenin kemerleri, sekiz köþeli dört fil ayaðýna dayanmaktadýr. Mimberi ve mihrabý mermerdir. Son cemaat yeri 6 sütun ve 5 kubbelidir. Tek þerefeli minaresi yýkýlan orijinalinin yerine yapýlmýþtýr.
Giriþ cephesi, küçük fakat çarpýcý iç mekan duvarlarý, devrinin en meþhur Ýznik çini örnekleri ile süslüdür. Çiniler geometrik, yaprak ve çiçek motifleri ile dekorlu olup renkli çiçek bahçesini anýmsatýr. Bir rölyef gibi kabarýk mercan kýrmýzýsý rengi 16 yy. da kýsa bir süre kullanýlmýþtý.
|
|
|
|
|
|
|
Selimiye Camii |
|
|
 |
|
Selimiye Camii / Edirne
H. 892 / M. 1574, Klasik Osmanlý Dönemi
Edirne, Türkiye
Mimar Sinan'ýn Sultan II. Selim için Edirne'de inþa ettiði ve ustalýk dönemi eseri olarak nitelendirdiði Selimiye Camii, iki medrese ve bunlara sonradan eklenen arasta ve darülkurra ile birlikte bir külliye oluþturmaktadýr. Selimiye Camii, sekiz destek üzerine oturan 31.28 metre çapýnda ve yerden 42.25 metre yükseklikteki kubbesiyle sadece Osmanlý mimarisinin deðil, dünya mimarlýk tarihinin de en önemli yapýlarýndandýr.
Mimar Sinan'ýn Edirne'de Kavak Meydaný ya da Sarýbayýr adý verilen alanda inþa ettiði ve “ustalýk dönemi” eseri olarak nitelendirdiði Selimiye Camii, tasarýmý ve anýtsallýðýyla dünya mimarlýk tarihinin en önemli yapýtlarýndan biridir. Cami, güneydoðu ve güneybatýsýndaki iki medreseyle birlikte, 190mX130m boyutlarýnda bir avlu içine yerleþtirilmiþtir. Avlunun batýsýndaki arasta ve darülkurra, külliyeye, Sultan III. Murad döneminde, Mimar Davud Aða tarafýndan eklenmiþtir.
Cami, kareye yakýn dikdörtgen planlý bir harim ve kuzeyindeki revaklý avludan oluþmaktadýr. Avluya kuzey, doðu ve batý cephelerindeki üç açýklýktan girilmektedir. Avlunun ortasýnda, onaltýgen planlý bir þadýrvan bulunmaktadýr. Son cemaat yeri revak birimlerinden ikisi manastýr tonozuyla, diðerleri kubbelerle örtülüdür. Harimin dört köþesine, yaklaþýk 71m. yüksekliðinde, üçer þerefeli birer minare yerleþtirilmiþtir. Kuzeydoðu ve kuzeybatý köþedeki minarelerin þerefelerine üç ayrý merdivenle çýkýlmaktadýr.
Selimiye Camii'ni dünya mimarlýk tarihinin en önemli yapýtlarýndan biri yapan ana özelliði, ibadet mekanýnýn kurgusudur. Mekaný örten 31.28m. çapýndaki anýtsal kubbe, onikigen kesitli sekiz ayakla taþýnmaktadýr. Kubbenin yerden yüksekliði 42.25m.dir. Kubbeye geçiþ, iri tromplarla saðlanmýþtýr. Doðu ve batýdaki ayaklar, dýþta, revak ve galerilerle gizlenmiþ ikiþer payandayla desteklenmiþtir. Ýçte, duvarlarla ayaklar arasýnda kalan boþluklar galerilerle deðerlendirilmiþtir. Sinan, Selimiye Camii'nde, mihrabýn yer aldýðý yarým kubbeli bölüm hariç, merkezi planlý diðer yapýlarýnda uyguladýðý yarým kubbe ya da kubbelerle örtülü ek birimleri terk etmiþ, mekan bütünlüðü sorununu ortadan kaldýrmýþtýr. Harimin ortasýnda, altýnda fýskiyeli havuz bulunan müezzin mahfili, güneydoðu köþesinde ise hünkar mahfili yer almaktadýr.
Yapýnýn beden duvarlarý düzgün kesme taþlarla; taçkapý, mihrap, minber gibi unsurlarý ise mermerle kaplanmýþtýr.
Mihrabýn içinde yer aldýðý yarým kubbeyle örtülü bölümün duvarlarý, hünkar mahfili duvarlarý, pencere alýnlýklarý ve kadýnlar mahfili kemer köþelikleri, sýraltý teknikli Ýznik çinileriyle süslenmiþtir. Hünkar mahfilindeki çinilerin bir bölümü, 1877-78 Osmanlý-Rus savaþýnda sökülerek Moskova'ya götürülmüþtür. Müezzin mahfili ve kubbede, bitkisel desenli kalem iþi süslemelere yer verilmiþtir. Bu süslemeler 1982-1984 yýllarý arasýnda onarýlmýþtýr. Zengin geometrik süslemeler içeren minberi ve mukarnaslý kavsarayla örtülü çokgen kesitli bir niþe sahip olan mihrabý, Osmanlý mermer iþçiliðinin en güzel örneklerindendir.
1954-1971 yýllarý arasýnda onarým geçiren Selimiye Camii, bugün halen ibadethane olarak iþlevini sürdürmektedir. Güneydoðusundaki medrese Türk-Ýslam Eserleri Müzesi olarak kullanýlmýþtýr.
www.museumwnf.org |
|
|
|
|
|
|
Siirt Ulu Cami |
|
|
 |
|
Siirt Ulu Cami
Caminin yapýlýþ tarihi belli deðildir. Eskiden minarenin kaidesine yerleþtirilmiþ olup, halen cami içinde bulunan bir taþa ebced hesabiyle yazýlan cami ve minarenin onarým tarihine göre bu cami Selçuklu Sultanlarýn dan Mugizüddin Mahmut tarafýndan 1129 yýlýnda onarýlmýþ ve 1260 yýlýnda Cizre Hakimi Selçuk Atabeyleri’nden El Mücahid Ýshak tarafýndan ilaveler yaptýrýlarak camiye hamam, dükkan ve tarla gibi bazý akar vakfedilmiþtir.Güney tarafýnda yanyana üç kubbe sýralanmaktadýr.
Dýþ duvarlar çok tamir gördüðü ve iklim þartlarý el vermediði için kapatýlmýþ ve bu günkü iç hacim teþekkül etmiþtir.
XIX. Yy.’da cami iç sathý kafi gelmediði için eski yapýnýn doðusunda hangar cinsi bir bina yapýlmýþ, bu binanýn inþasý sýrasýnda da eski binanýn bir kýsmý yýkýlmýþ ve caminin medrese odalarýyla olan iliþkileri kesilmiþtir.
Geniþ ve yukarý doðru incelen silindir þeklindeki minarenin esas bünyesi tuðladýr. Basamaklarýn kenarlarý ile duvarlarýnda yatay olarak devren konulmuþ hatýllar ahþaptandýr. Orta çekirdek ve merdivenlerin boþluðu aþaðý kýsmý geniþ, yukarýya doðru daralan kuleyi andýran þekilde inþa edilmiþtir. Dýþý çini ile kaplanmýþtýr.
Ulu Cami Minberi; 1214 yýlýnda yapýlmýþ orta büyüklükte minberler den olup, çeþitli tarihlerde onarým dan geçmiþtir. Minberin kapý sövesinin sað yan cephesinde “Ayet-el Kürsi”’ den bir parça sol yan cephesin de ise Usta Kitabesi vardýr. Bu kitabeden, minberi Ebubekir Oðlu Hacý Ali’nin “Teberrüken” yaptýðý, Þeyh Osman Oðullarý Hacý Ömer’inde bu iþte çalýþtýklarý anlaþýlmýþtýr. Kitabenin sonunda (tarihte) kelimesi varsa da yýl rakamý kaybolmuþtur.
Bununla beraber minber kapýsýnýn taç kýsmýndaki tamir kitabesinde; minberin Hacý Ýsmail Oðlu Abdülfettah tarafýndan tamir ettirildiði ve asýl yapýlýþ tarihinin 611 olduðu kaydolunmaktadýr. Kapý sövesinin cephesinde 9. Surenin 18. Ayeti ve kapý sövesinin sol tarafýn da ayný surenin 19. Ayeti yazýlýdýr. Minber külahýnda iki türlü yazý okunmaktadýr. Külah kaidesinde 4.Surenin 103. Ayetine ait olan yazýlar minberle yaþýt olan güzul kufi yazýlardýr. Külah diliminde bulunan diðer yazýlar ise, onarým sýrasýnda yazýlmýþ olup, usta adlarýna aittir.
Dicle Üniversitesi
|
|
|
|
|
|
|
Siirt Ulu Cami minber yazýlarý |
|
|
 |
|
Siirt Ulu Cami Caminin yapýlýþ tarihi belli deðildir. Eskiden minarenin kaidesine yerleþtirilmiþ olup, halen cami içinde bulunan bir taþa ebced hesabiyle yazýlan cami ve minarenin onarým tarihine göre bu cami Selçuklu Sultanlarýn dan Mugizüddin Mahmut tarafýndan 1129 yýlýnda onarýlmýþ ve 1260 yýlýnda Cizre Hakimi Selçuk Atabeyleri’nden El Mücahid Ýshak tarafýndan ilaveler yaptýrýlarak camiye hamam, dükkan ve tarla gibi bazý akar vakfedilmiþtir.Güney tarafýnda yanyana üç kubbe sýralanmaktadýr. Ortadaki en büyük, solda yani doðudaki pek farklý küçük; saðda, batýdaki nispet en daha küçük olmak üzere kemerlerle birbirine baðlanmýþ ve geniþ bir saf nizamý teþkil etmiþtir. Bu özelliðiyle Ulu Cami planý Mezopotamya’daki yanyana getirilerek büyütülmüþ bir örneði ile Orta Asya’da rastlanýlan planlara benzemektedir. Yalnýz, dýþ duvarlar çok tamir gördüðü ve iklim þartlarý el vermediði için kapatýlmýþ ve bu günkü iç hacim teþekkül etmiþtir. XIX. Yy.’da cami iç sathý kafi gelmediði için eski yapýnýn doðusunda hangar cinsi bir bina yapýlmýþ, bu binanýn inþasý sýrasýnda da eski binanýn bir kýsmý yýkýlmýþ ve caminin medrese odalarýyla olan iliþkileri kesilmiþtir. Geniþ ve yukarý doðru incelen silindir þeklindeki minarenin esas bünyesi tuðladýr. Basamaklarýn kenarlarý ile duvarlarýnda yatay olarak devren konulmuþ hatýllar ahþaptandýr. Orta çekirdek ve merdivenlerin boþluðu aþaðý kýsmý geniþ, yukarýya doðru daralan kuleyi andýran þekilde inþa edilmiþtir. Dýþý çini ile kaplanmýþtýr.
Ulu Cami Minberi; 1214 yýlýnda yapýlmýþ orta büyüklükte minberler den olup, çeþitli tarihlerde onarým dan geçmiþtir. Minberin kapý sövesinin sað yan cephesinde “Ayet-el Kürsi”’ den bir parça sol yan cephesin de ise Usta Kitabesi vardýr. Bu kitabeden, minberi Ebubekir Oðlu Hacý Ali’nin “Teberrüken” yaptýðý, Þeyh Osman Oðullarý Hacý Ömer’inde bu iþte çalýþtýklarý anlaþýlmýþtýr. Kitabenin sonunda (tarihte) kelimesi varsa da yýl rakamý kaybolmuþtur. Bununla beraber minber kapýsýnýn taç kýsmýndaki tamir kitabesinde; minberin Hacý Ýsmail Oðlu Abdülfettah tarafýndan tamir ettirildiði ve asýl yapýlýþ tarihinin 611 olduðu kaydolunmaktadýr. Kapý sövesinin cephesinde 9. Surenin 18. Ayeti ve kapý sövesinin sol tarafýn da ayný surenin 19. Ayeti yazýlýdýr. Minber külahýnda iki türlü yazý okunmaktadýr. Külah kaidesinde 4.Surenin 103. Ayetine ait olan yazýlar minberle yaþýt olan güzul kufi yazýlardýr. Külah diliminde bulunan diðer yazýlar ise, onarým sýrasýnda yazýlmýþ olup, usta adlarýna aittir. Dicle Üniversitesi |
|
|
|
|
|
|
Sokollu Mehmet Paþa Camii |
|
|
 |
|
Sokullu Mehmet Paþa Külliyesi
Sokullu Mehmed Paþa Külliyesi, Bizans zamanýnda Aya Anastasia Kilisesi’nin bulunduðu eðimli arsa üzerine bina edilmiþtir. Külliyenin mimarý, Osmanlý mimarisine damgasýný vuran Mimar Sinan’dýr.
Külliye camisinin 15.30x18.80 ölçülerindeki ibadet mekâný; altý ayak üzerine oturtulmuþ 13 m çapýndaki altýgen kubbe ile örtülmüþtür. Prizmatik mukarnas oymalý Mihrap ve minber, dönemin mermer iþçiliðinin güzel örneklerindendir. Özellikle; minber külahýnýn çini kaplamalarý ve mihrabýn iki yanýndaki çini panolar, görsel bütünlük saðlamýþtýr.
Camide toplam doksandan fazla pencere bulunur ve bu pencereler yan cephede ve kasnakta yoðunlaþýr. Bu caminin diðer bir özelliði ise, dört küçük Hacer-i Esved parçasýnýn giriþ mahfilinin altýna, mihraba ve diðer iki parçasýnýn da minber külahý ve kapýsýna konmuþ olmasýdýr.
Caminin kesme taþtan inþa edilmiþ tek þerefeli minaresinin üzerinde, Mimar Sinan’ýn eserlerinde kullandýðý dikey hatlar mevcuttur.
Caminin iç avlusunda; tavan örtüsü kubbeden olan 16 oda ve bir dershaneden meydana gelen külliye medresesi bulunur. Avlunun ortasýnda ise; avlu ile bütünleþmiþ, sanatsal deðere sahip bir þadýrvan vardýr. |
|
|
|
|
|
|
Sokollu Mehmet Paþa Türbesi |
|
|
 |
|
Sokollu Mehmet Paþa Türbesi
Sokullu Mehmet Paþa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566), Sultan II. Selim (1566–1574), Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi sadrazamýdýr.
Sokullu Mehmet Paþa’nýn medrese, dar’ül kurra, türbe ve çeþmeden oluþan külliyesi Ýstanbul, Eyüp ilçesinde bulunmaktadýr.
Bu külliye Sokullu Mehmet Paþa tarafýndan 1568–1569 yýllarýnda Mimar Sinan’a yaptýrýlmýþ, 1961–1962 yýllarýnda onarýlmýþtýr. Külliyenin medresesi günümüzde Eyüp Saðlýk Merkezi, dar’ül Kurasý da Çocuk Kütüphanesi olarak kullanýlmaktadýr.
Türbe iki yüzü sokaða yönelik, medresenin dershanesi ile ayný eksen üzerindedir. Dershane ile ayný saçakla birbirlerine baðlanmýþtýr. Sekizgen gövdeli türbenin duvarlarý köfeki taþýndandýr. Ýç kýsmýnda sekizgenin köþelerine sekiz yuvarlak niþ yerleþtirilmiþtir. Bu niþlerin arasýna yedi pencere ve bir de kapý açýlarak sekizgen prizmalý gövde on altýgene çevrilmiþtir. Üzerini örten kubbe doðrudan doðruya duvarlar üzerine oturtulmuþtur. Bundan ötürü de dýþ görünümünde duvarlarýn profil saçaklarýnýn bittiði yerde kubbe eteði baþlamýþtýr. Türbenin sol yönünde medrese ile müþterek avlu kapýsý bulunmaktadýr. Bu kapý üzerinde üç satýr halinde kitabesi bulunmaktadýr.
Türbe kapýsý iki kanatlý ve kündekâri tekniðinde ahþap geçmeli olup, oval kemerli bir niþ içerisinde yer almaktadýr. Türbe iki sýra halindeki pencerelerle aydýnlatýlmýþtýr. Türbenin içerisinde çini yazý ile bir ayet kuþaðý tüm kubbeyi çepeçevre dolaþmaktadýr. Burada lacivert zemin üzerine beyaz sülüs yazý ile Ayet’el Kürsi yazýlýdýr. Kubbe koyu kiremit kýrmýzýsý zemin üzerine beyaz renkte rozet, palmet, rumi ve çiçek motiflerinden meydana gelen kalem iþleri ile bezenmiþtir.
Türbe içerisinde Sokullu Mehmet Paþa’nýn ahþap sandukasý bulunmaktadýr. Türbede Sokullu Mehmet Paþa’dan baþka Sokullu Hasan Paþa (1604), Sokulluzade Ýbrahim Paþa (1621), Sokulluzade Mustafa Bey, Sokullu Mehmet Paþa’nýn kýzý Safiye Haným Sultan (1562), Sokullu Mehmet Paþa’nýn oðlu Sultanzade Pir Mehmet Bey, Ali Bey (1567), Mehmet Bey Þehidin (1571), Sultanzade Ahmet Bey (1566), Ýbrahim Hanzadeoðlu Defter Emini Mehmet Bey (1666), Mehmet Bey’in oðlu Ali Bey (1715), Ali Bey’in oðlu Bahir Ýsmail Bey, Bahir Ýsmail Bey’in oðlu Ahmet Bey, Kasým Paþa’nýn kýzý Ayni Hatun gömülüdür.
Türbenin duvarýnýn yanýndaki çeþme 1568–1569 yýlýnda yapýlmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Suleymaniye Camii |
|
|
 |
|
Süleymaniye Külliyesi / 1550-1557
Harim kuzey taçkapýsýndaki, hattat Karahisari Ahmed Efendi tarafýndan yazýlan Arapça kitabeden, caminin inþasýna 1550'de baþlandýðý; 1557'de tamamlandýðý öðrenilmektedir. Belgelere göre, Birinci ve Ýkinci Medreseler 1553'de, üçüncü ve Dördüncü medreseler ise 1559 da tamamlanmýþtýr. Hürrem Sultan Türbesi 1557-58'de; Kanuni Türbesi ise 1567'de inþa edilmiþtir.
Mimar Sinan'ýn “kalfalýk dönemi” eseri olarak nitelendirdiði Süleymaniye Camii, Ýstanbul'da ayný adla anýlan semtte, yaklaþýk 60.000m²lik bir alana oturan kapsamlý bir külliye içinde yer almaktadýr.
Külliyenin merkezinde bulunan cami, güneyindeki hazireyle birlikte, 216mX144m. boyutlarýnda bir avlu içine alýnarak, külliyenin diðer yapýlarýndan ayrýlmýþtýr. Güneydeki hazirede, Kanuni Sultan Süleyman ve eþi Hürrem Sultan'a ait birer türbe ve bir türbedar odasý bulunmaktadýr. Külliyenin diðer yapýlarý, cami ve hazireyi doðu, batý ve kuzeyden “U” þeklinde çevrelemektedir. Caminin kuzeyine tabhane, imaret ve darüþþifa; batýsýna sýbyan mektebi, týp medresesi, birinci ve ikinci medreseler ve 36 dükkandan oluþan Tiryaki çarþýsý; doðusuna üçüncü ve dördüncü medreseler; güneydoðusuna ise darülhadis ve hamam yerleþtirilmiþtir. Mimar Sinan'a ait baldaken kuruluþlu mütevazý türbe ise, külliyenin kuzeydoðu köþesindedir.
Süleymaniye Camii, 69m.X63m. boyutlarýnda kareye yakýn dikdörtgen planlý bir harim ve kuzeyindeki revaklý avludan oluþmaktadýr. Avlunun ortasýnda dikdörtgen þekilli bir þadýrvan bulunmaktadýr. Tüm revak birimleri kubbelerle örtülüdür. Yapýnýn, ikisi harimin, ikisi avlunun kuzeydoðu ve kuzeybatý köþelerine yerleþtirilmiþ 4 minaresi vardýr. Harimin iki köþesindeki minareler 76m. yükseklikte ve üç þerefeli; avlu köþelerindekiler ise 56m. yükseklikte ve iki þerefelidir. Harim, birbirlerine sivri kemerlerle baðlý, 6.20m.X5.10m. boyutlarýnda dört anýtsal destekle taþýnan 27.40m. çapýnda bir merkezi kubbeyle örtülüdür. Kubbenin yerden yüksekliði 49.50m.dir. Merkezi hacmin kuzeyinde ve güneyinde kalan dikdörtgen hacimler birer yarým kubbeyle; doðu ve batýsýnda kalan bölümler ise küçüklü büyüklü beþer kubbeyle örtülmüþtür. Merkezde yer alan anýtsal destekler, sivri kemerler aracýlýðýyla beden duvarlarý içine yerleþtirilmiþ anýtsal payandalara baðlanarak desteklenmiþtir. Payandalarýn yaratacaðý monotonluðu kýrmak amacýyla yapýnýn doðu ve batý cepheleri revak ve galerilerle hareketlendirilmiþtir.
Külliyedeki tüm yapýlar, düzgün kesme taþlarla inþa edilmiþtir. Caminin taçkapý, mihrap ve minber gibi unsurlarý mermerlerle kaplanmýþtýr.
Süleymaniye Külliyesinin süsleme açýsýndan en zengin yapýlarý, çini ve kalemiþleriyle bezeli Kanuni ve Hürrem Sultan türbeleridir. Cami, süsleme açýsýndan oldukça sadedir. Avlu ve harim kubbelerinde yer alan kalem iþi süslemeler, alt sýra pencerelerinin sedef ve fildiþi kakmalý ahþap kapaklarý ve güney duvarýndaki pencerelerde görülen vitraylar baþlýca süsleme unsurlarýdýr. Harimdeki kalemiþi süslemelerin üzerine, 19. yüzyýlda Fossati Kardeþler tarafýndan dönemin zevkine uygun süslemeler yapýlmýþ; 1961-67 yýllarýnda yapýlan onarýmlar sýrasýnda bu süslemeler kaldýrýlarak, özgün süslemeler açýða çýkarýlmýþtýr. Külliyenin diðer yapýlarýnda süslemeye yer verilmemiþtir. Cami günümüzde ibadet iþlevini sürdürmektedir. Külliyenin diðer yapýlarý ise farklý iþlevlerde kullanýlmaktadýr.
Yrd.Doç. Þakir Çakmak (Ege Üniversitesi, Sanat Tarihi) discoverislamicart.org
Aslanapa, O., Osmanlý Devri Mimarisi [Architecture of the Ottoman Period], Istanbul, 1986.
Kuran, A., Mimar Sinan, Istanbul, 1986.
Mülayim, S., Ters Lâle, Osmanlý Mimarisinde Sinan çaðý ve Süleymaniye [Inverted Tulip: The Age of Sinan in Ottoman Architecture and Süleymaniye], Istanbul, 2001.
Sözen, M., Türk Mimarisinin Geliþimi ve Mimar Sinan [The Development of Turkish Architecture and Mimar Sinan], Istanbul, 1975.
Barkan, ö. L., Süleymaniye Camii ve Ýmareti Ýnþaatý: 1550–1557 [The Süleymaniye Mosque and its Construction: 1550–1557], Vols. I and II, Ankara, 1972; 1979. |
|
|
|
|
|
|
Sultan Ahmet Camii |
|
|
 |
|
Sultan Ahmet Külliyesi / 1616
Ýstanbul’un Eminönü ilçesinde, Ayasofya’nýn karþýsýndadýr. Mimarý, Mimar Sinan öldükten sonra baþ mimarlýða getirilen Sedefkâr Mehmed Aða’dýr. I. Ahmet tarafýndan 1609 yýlýnda yapýmýna baþlanmýþ ve 1616 yýlýnda tamamlanmýþ olan Sultan Ahmet Külliyesi, Ýstanbul’daki en büyük külliyelerden biri olma özelliðine sahiptir.
Külliyede kullanýlan bitkisel motifli 20000 fazla çiniden dolayý Batý’da “ Mavi Cami” olarak da bilinir. Bu anýtsal yapý için Evliya Çelebi’nin yazdýðýna göre; yedi saray yýktýrýlmýþtýr. Külliyenin Osmanlý klasik mimari anlayýþýnýn son örneklerinden biri olmasý, yapýya ayrý bir deðer katmýþtýr.
Külliyenin ana yapýlarý; cami, imaret, medrese, hünkâr kasrý, hamam, çeþme, darüþþifa, sýbyan mektebi, arasta, sebiller, kiralýk odalar, evler ve mahzenlerdir.
Cami
Külliye camii Ýstanbul’daki altý minareli tek cami olma özelliðine sahiptir. Üç þerefeli dört minare caminin dört köþesine, kalan iki þerefeli kýsa minarelerse, avlunun karþýlýklý iki köþesine gelecek þekilde inþa edilmiþtir. Dört adet fil ayaðý üzerine oturan 33,6 metre çapýnda ve 43 metre yüksekliðindeki caminin ana kubbesi, dört yarým kubbeyle desteklenmiþtir.
Caminin 64x72 ölçülerindeki iç mekâný 260 adet pencereyle aydýnlatmaktadýr. Caminin önünde ve iki yanýnda, pencereli duvarlarla çevrilmiþ dýþ avlusunun sekiz kapýsý vardýr. Mermer döþemeli þadýrvanlý avlu otuz kubbeyle çevrilidir. Avludaki altý sütunlu þadýrvan lale ve karanfil motifleri ile dekorlanmýþtýr. Caminin iç avlusuna merdivenli üç kapýdan girilir. Bu kapýlar ve dýþ avlunun cümle kapýsý bronzdandýr.
Caminin sedef kakmalý minberinde, iþlemeli müezzin mahfili ve mihrapta mimari ayrýntýlar iþlenmiþtir. Ayrýca halý ve kilimler, rahleler, kalem iþleri ve renkli cam pencerelerle yapý sanatsal deðer kazanmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Topkapý Sarayý / Ýstanbul |
|
|
 |
|
Osmanlý Ýmparatorluðu'nun baþkent Ýstanbul'da yönetim sarayý ve hanedanlýk ikametgâhý olarak kullanýlan Topkapý Sarayý, Fatih Sultan Mehmed'in Ýstanbul'u fethetmesinden sonra 1478 yýlýnda tamamlanmýþtýr. Osmanlý hanedaný, Topkapý Sarayý'ný 19. yüzyýlda Boðaziçi saraylarýna yerleþene kadar kullanmýþtýr. Saray, Cumhuriyet'in ilanýndan sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müze haline getirilmiþtir.
|
|
|
|
|
|
|
Yeni Camii |
|
|
 |
|
Yeni Camii Külliyesi / !589
Eminönü’nde Mýsýr Çarþýsý’nýn karþýsýnda olan Yeni Valide Camii Külliyesi, Osmanlý tarihi boyunca yapýmý en uzun süren Külliye olma özelliðine sahiptir. III. Murat’ýn karýsý Safiye Sultan adýna 1589 yýlýnda inþaatýna baþlanmýþ ve yapýmý bir süre durdurulduktan sonra 1661 yýlýnda IV. Mehmet’in annesi Valide Turhan Sultan tarafýndan yapýmýna tekrardan baþlanmýþ ve 1663 yýlýnda açýlmýþtýr.
Yeni Cami Külliyesi inþasýnýn uzun yýllar sürmesi, farklý mimarlarýn yapýda payýnýn olmasýna sebep olmuþtur. Ýlk yapýlanmaya Mimar Sinan’ýn talebesi Davut Aða ile baþlanmýþ yapýlanmaya Dalgýç Ahmet Aða’yla devam etilmiþ ve tamamlamak yarým yüzyýl sonra Mustafa Aða’ya nasip olmuþtur. Yeni Valide Camii Külliyesi’nin ana yapýlarý Cami, Mýsýr Çarþýsý, Türbe ve Hünkâr Kasrý’dýr.
Cami
Yeni Cami mimarlarýndan Davut Aða’nýn Mimar Sinan’ýn öðrencilerinden olmasý, Yeni Cami’de Þehzadebaþý Camisi’nin etkisinin görülmesine sebep olmuþtur. Bir ana kubbe etrafýnda, ayný çapta dört yarým kubbeyle çevrili olan cami tavaný, irili ufaklý birçok kubbeyle örtülmüþtür.
Caminin üç þerefeli iki minaresi ve yirmi iki küçük kubbesi olan avlu çerçevesinin; üç farklý yönde, kubbeli üç giriþi vardýr. Bu avlunun ortasýnda, kubbeli ve mermerden bir þadýrvan bulunur.
Cami bezemelerinde Osmanlý klasik mimari anlayýþýndan belirgin sapmalar olmamýþ ve Cami’nin dýþ avlu duvarý 19 yy.ýn ikinci yarýsýnda artan Eminönü trafiðini rahatlatmak için yýktýrýlmýþtýr. Külliyenin darülkurrasýyla ve Sýbyan Mektebi de sonraki dönemlerde yýktýrýlmýþtýr.
Diðer Mekânlar
Külliye içindeki en göz alýcý mekânlardan biri olan Mýsýr Çarþýsý, bugün hala faaliyette ve eski canlýlýðýný korumaktadýr. Külliye türbesi, Ýstanbul’daki en büyük sultan türbelerinden biri olan Hatice Turhan Sultan Türbesidir ve çevresinde beþ Osmanlý padiþahýnýn mezarý bulunur. Osmanlý hanedanýndan birçok kiþinin mezarý da bu bölgededir. 47 penceresi olan Türbede; Hatice Turhan Sultan, II. Mustafa, I. Mahmut, III. Ahmet ve IV Mehmet’in sandukalarý bulunur. Ayrýca türbe içinde çok sayýda þehzade ve sultanýn da mezarý vardýr.
Valide Turhan Sultan için yaptýrýlan, Hünkâr Kasrý, Osmanlý klasik mimarisinin tüm güzelliðini yansýtýr. Ýki büyük oda, bir eyvandan müteþekkildir. |
|
|
|
|
|
|
Yýldýz Sarayý |
|
|
 |
|
Ýstanbul Yýldýz Sarayý
Yýldýz Sarayý, Beþiktaþ Yýldýz Tepesi'nde Türk Osmanlý Saray mimarisinin en son örneðini teþkil eden yapý gruplarýndandýr.
Sarayýn bulunduðu "Hazine-i Hassa"ya kayýtlý bu arazi Kanuni Sultan Süleyman Döneminden beri padiþahlar tarafýndan av sahasý olarak kullanýlmaktayken bu araziye ilk kasrý Sultan I. Ahmet yaptýrmýþtýr. (1603-1617)
18. yüzyýl sonunda, Sultan III. Selim (1789-1087) annesi Mihriþah Sultan için buraya baþka bir kasýr yaptýrmýþ ve bu kasra "Yýldýz" ismi verilmiþtir. Sultan Selim sarayýn iç bahçesinde Rokoko stilinde bir de çeþme yaptýrmýþtýr.
Sultan II. Mahmut'da (1808-1839), 1834-1835 yýllarýnda burada bir köþk yaptýrarak etrafýný da bir bahçeyle düzenletmiþtir.
Oðlu Sultan Abdülmecit (1839-1861) bu köþkleri yýktýrarak, 1842 yýlýnda daha güzel bir uslupta olan "Kasr-ý Dilküþa" isimli köþkü annesi Bezm-i Alem Sultan için yaptýrmýþtýr.
Genellikle yaz aylarýnda Yýldýz Köþkü'ne oturmaya gelen Sultan Abdülaziz (1861-1876) ise, Büyük Mabeyn Köþkü'nü inþa ettirmiþtir. Daha sonra da, dýþ bahçe denilen kýsma Malta ve Çadýr köþklerini, asýl saray kýsmýna ise Çit Kasrý'ný ekletmiþtir.
Saray asýl yapýlaþmasýna II. Abdülhamid döneminde baþlamýþ ve buraya Yýldýz Sarayý Hümayunu ismi verilmiþtir. Sultan Abdülhamid zamanýnda, civardaki arazi de alýnmýþ, þimdi Yýldýz Parký denilen, dýþ bahçe geniþletilmiþ ve büyük ölçüde imar çalýþmalarýna da giriþilmiþtir.
Bu durumuyla saray, bahçeleriyle beraber 80 dönümlük bir araziye yayýlmýþtýr.
Sarayda, sultanlar ve þehzadeler tarafýndan ikametgâh olarak kullanýlan ve resmi görevlilere tahsis olunan köþklerden baþka, tiyatro, müze, kitaplýk, eczane, hayvanat bahçesi, mescit, hamam, tamirhane, marangozhane, demirhane, kilithane gibi çeþitli binalarý da bulunmaktaydý.
Uzun süre Harp Akademileri binasý olarak kullanýlan saray, 1978 yýlýnda, Kültür Bakanlýðý'na devredilmiþ ve daha sonra Yýldýz Sarayý Müdürlüðü'ne tahsis edilmiþtir. Saray'da ilk müzeleþtirme çalýþmalarý 1994 yýlýnda gerçekleþtirilebilmiþtir. 6 Ocak 1994 tarihinde Saray Tiyatrosu ve yeniden düzenlenen Sahne Sanatlarý Müzesi, 8 Nisan 1994'de ise Yýldýz Sarayý Müzesi ziyarete açýlmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Þah Melek Camii |
|
|
 |
|
Þah Melek Camii / Edirne
1429'da yapýlan Þah Melek Paþa Camiinde yapý malzemesi olarak düzgün kesme taþ ve tuðla kullanýlmýþtýr. bir merkezi kubbeye kuzey yönde açýlan iki çapraz tonozlu mekândan oluþmuþ bir plan þemasý göstermektedir.
Yapýnýn süslemeleri, harim duvarlarýnýn iç yüzleri, doðu taçkapýsý ve mihrap üzerinde toplanmaktadýr. Taçkapýda, kavsara kuþatma kemeri üzerinde, ters/yüz palmetlerden oluþan bir süsleme þeridi görülmektedir.
Þah Melek Paþa Camiinin kuzeydoðusunda bulunan yuvarlak formlu taçkapý kemerinin yüzeyi, düz ve ters üç dilimli palmet dizisiyle doldurulmuþtur. Taçkapý kemeri düzenleniþ bakýmýndan erken dönemde örneði olmayan bir uygulamadýr.
Yuvarlak formlu bu kemer altýnda üç dilimli bir dekoratif kemer daha bulunur. Taçkapýyý üç yönden kuþatan düz profilli iki silme arasýndaki kuþak yüzeyden oyularak derinleþtirilmiþ ve bir bordüre dönüþtürülmüþtür. Sol (güney) tarafý günümüze orijinal olarak ulaþan bordürün yüzeyi kufi olarak "Allah Gani" yazýsýný tekrar edecek þekilde oyulmuþ, oyuklara turkuvaz renkli sýrlý tuðla kakýlmýþtýr.
Mihrapta, kalýplama tekniðiyle oluþturulmuþ alçý süslemeler görülmektedir. Mihrap çerçevesinin en dýþtaki þeridinde bir âyet kitabesi bulunmaktadýr.
Þah Melek Paþa Camii, iç mekândaki alçý ve çini tezyinata nazaran taþ süsleme açýsýndan oldukça sadedir.
Sedat Bayrakal,Edirne'deki Tek Kubbeli Camiler, T.C. Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý-2001 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihi Buluntu Yerleri |
Acemhöyük |
|
|
 |
|
YEÞÝLOVA (ACEMHÖYÜK)
Aksaray Ýli Yeþilova Kasabasý sýnýrlarý içerisinde yer alan Acemhöyük 700x600m. ölçülerinde oval biçimli höyüðü ve bunu çevreleyen Aþaðý þehri ile Anadolu’nun en büyük höyüklerinden biridir.
Yapýlan arkeolojik kazýlardan elde edilen veriler höyüðün M.Ö 3000 yýllarýndan itibaren iskan edildiðini, en parlak döneminin ise Assur Ticaret Kolonileri Çaðý’nda (M.Ö 1800) yaþadýðýný göstermektedir. Bu dönemde Anadolu’nun önemli krallýklarýndan birinin merkezidir. M.S 3.yüzyýlýn baþýnda tamamen terk edildiði anlaþýlmýþtýr.
Kazýlar, Acemhöyük’ün M.Ö III. bin yani Eski Tunç Çaðý yerleþimlerinde konutlarýn dikdörtgen ya da yamuk planlý kerpiç yapýlardan oluþtuðunu göstermiþtir. Kentin en parlak döneminin yaþandýðý Assur Ticaret Kolonileri Çaðýna (M.Ö 1800) ait III. katta açýða çýkarýlmýþ olan iki saray yapýsý, yalnýz Acemhöyük için deðil Anadolu mimarlýk tarihi açýsýndan da önemlidir. Höyüðün güneyinde yer alan “Sarýkaya Sarayý”, Kuzeybatýsýndaki “Hatipler Sarayý” olarak isimlendirilmiþtir.
Acemhöyük tarihine ve saraylarla iliþkide olan ülke ya da kiþileri öðrenmemizi saðlayan 1500 kadar bulla (mühür baskýlý kil topak) bu saraylarýn bazý odalarýnda bulunmuþtur. Bunlar arasýnda Mezopotamya’da yaþayan çaðdaþ krallar, aileleri ve onlarýn hizmetlilerine ait olanlar mevcuttur. Sarýkaya sarayýnýn diðer buluntularý arasýnda obsidiyen (volkancamý) ve kaya kristalinden kaplar, oyun tahtalarý, fildiþinden mobilya parçalarý, altýn aplikler, dönemin deðiþim aracý olan bakýr külçeler ve tunçtan silahlar sayýlabilir.
Acemhöyük’de höyük ve Aþaðý Þehir’de Koloni Çaðýna ait katlarda yerleþim yeri içine gömülmüþ çocuk ve az sayýda yetiþkinlere ait mezarlara rastlanmýþtýr. Mezarlarýn büyük kýsmýna çeþitli ölü hediyeleri býrakýlmýþtýr.
Kazý çalýþmalarý sonucunda müzeye, þu ana kadar 843 adet eser kazandýrýlmýþtýr. Buradan çýkan eserlerin bir kýsmý Niðde Müzesi’ndedir. Ayrýca buradan yurt dýþýna kaçýrýlmýþ bir grup eser de bulunmaktadýr.
(Aksaray Valiliði)
|
|
|
|
|
|
|
Aksu Zindan Maðarasý - Timbriada |
|
|
 |
|
Timbriada Ve Zindan Maðarasý Kutsal Alaný: (Aksu)
Küçük bir kent olan Timbriada Eurymedon (Köprüçay) kaynaklarý yakýnýndadýr. Kentin Zindan Maðarasý önünde bir açýkhava tapýnaðý bulunmaktadýr. Açýkhava tapýnaðý maðaranýn önünden alt kýsýmdaki dere yataðýna kadar basamaklý inþaedilmiþtir. Kutsal alanýn önüne Roma dönemi tonozlu bir köprü yapýlarak kutsal alan ile güneyindeki mezarlýk birbirine baðlanmýþtýr. Maðara giriþinde mozaikte ve köprünün kilit taþý üzerinde Eurymedon'un kabartmasý yeralýr.
Antik çaðda maðara aðzýnýn saðýnda ana kayaya oyulmuþ niþ içinde duran Eurymedon Tanrýsýnýn insan ölçülerindeki heykeli bugün Isparta Müzesinde sergilenmektedir.
Antik kent Roma Ýmparatoru Hadrianus (M.S. 117-138) dan Ýmparator Severus Alexander'e (M.S. 222-235) kadar para basmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Alacahöyük |
|
|
 |
|
Alacahöyük / Çorum
Çorum’un 45 km. güneybatýsýnda, Ankara’nýn 160 km. doðusundadýr.
Eski Tunç Çaðý ve Hitit çaðýnda çok önemli bir kült (dini tören) ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlýk çaðý açýða çýkartýlmýþtýr.
Alacahöyük’te 1. uygarlýk çaðý, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlý dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çaðýnda höyüðün her yaný iskan edilmiþtir. Küçük evlerden oluþan bu kat, seramiðine göre, M.Ö. 650’den daha eski deðildir.
Mabedi, büyük yapýlarý, özel-blok evleri, sokaklarý, büyük küçük su kanallarý, þehir suru, biri sfenksli, diðeri poternli anýtsal kapýlarýyla Hitit Ýmparatorluk Çaðý’nýn müstahkem olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüðün 2. kültür katýný oluþturur.
Kalker temel üzerine andezit bloklarla inþa edilmiþ olan Sfenksli Kapýnýn geniþliði 10 metredir. O, bir yolla baðlandýðý büyük mabedin anýtsal geçididir.
Alacahöyük 3. uygarlýk katýný Eski Tunç Çaðý (M. Ö 2500-2000) oluþturur. Hitit kültürüne kaynaklýk eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlýðý’nýn aydýnlanmasýnda çok katkýlarý olan Alacahöyük Eski Tunç Çaðý hanedan mezarlarý, bu çaðýn en önemli buluntularýdýr. Ýntramural mezarlar özel olarak ayrýlmýþ bir alanda toplanmýþtýr. Dört yaný taþla örülmüþ dikdörtgen mezarlar ahþap hatýllarla(kiriþ) kapatýlmýþ, damlarý üzerine kurban edilmiþ sýðýr baþlarý, bacaklarý yerleþtirilmiþtir. Altýn, gümüþ, elektrum, bakýr, tunç, demir ve deðerli taþlardan oluþan zengin ölü hediyeleri onlarýn hanedana ait olduklarýný göstermektedir. Çoðu altýn, gümüþ kaplarýn dövme, dökme, kakma teknikleri, altýn mücevheratýn ince süsleri uzun bir geliþmenin ürünleridir.
4. kültür katýný oluþturan Geç Kalkolitik Çað ana toprak üzerine kurulmuþ ilk uygarlýktýr.
Çorum Ýl Kültür ve Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Aliþar |
|
|
 |
|
Aliþar Höyüðü / Yozgat
Yozgat’ýn 45 km. güneydoðusunda, Sorgun ilçesi sýnýrlarý içerisinde bulunan “Aliþar Höyüðü” 520 m. uzunluðunda, 950 m. geniþliðinde bir üst görüntü vermektedir. Yapýlan kazýlarda 5000 sene öncesine ait eserler bulunmuþtur.
Aliþar’ýn yerleþimi kalkolitik denilen ve ana toprak üzerinde kurulan bir köy kültürüdür. Küplere, taþ ve aðaç sandýklara gömülmüþ iskeletler, çanak çömlek, süslü mühürler, iyi iþlenmiþ taþ ve kemikler, insan ve hayvan figürleri bulunmuþtur. |
|
|
|
|
|
|
Antiocheia Antik Kenti - Pisidia |
|
|
 |
|
Antiocheia Antik Kenti - Pisidia / Yalvaç Isparta
Antiocheia; Isparta iline baðlý Yalvaç ilçesinin yaklaþýk 1 Km. kuzeyinde kurulmuþ, Pisidia bölgesinin baþkentidir. Seleukos soyundan Antiocheia tarafýndan (M.Ö. 281-261) yýllarýnda kurulmuþtur. Kente kurucunun adýna izafeten antiocheia adý verilmiþtir.
Antiocheiayý oluþturan tarihi yapýlardan surlarýn tamamý 3000 metre civarýndadýr. Hellenistik Devirde inþa edilen ihtiþamlý Surlar, Roma ve Bizans Çaðýnda geniþletilerek onarýlmýþtýr. Kentin giriþinin güvenliðini saðlayan Batý Kapýsý(M.S. 212) zýrh ve silah kabartmalarý ile bezenmiþtir. Bu kabartmalar antik kentin gücünü simgelemektedir. Kentin en yüksek kutsal alanýna, Ýmparator Augustusun adýna yapýlan ihtiþamlý Augustus Tapýnaðý, mimari tarzýnýn inceliði ile tüm kutsal güçleri canlandýrmaktadýr. Propylon(Anýtsal Giriþ, MS.1.yy.),Augustus Alaný ile Tiberius Alanýnýn kesiþtiði yerde konumlandýrýlmýþtýr. Tiberius Alaný(MS.15-40), Sütunlu Caddenin doðu bitiminde yer almaktadýr. Galeride dükkanlarýn yer aldýðý bölümlerden bol miktarda cam, piþmiþ toprak ve bronz malzeme ele geçirilmiþtir. Kentin en önemli bölümlerinden olan Sütunlu Cadde(MS.1.yy), Tiberius Alanýna kadar uzanmaktadýr. Antik Tiyatro(MS.4.yy), kent merkezine yakýn bir tepenin yamacýna inþa edilmiþtir. Tiyatro üç ana bölümden oluþmaktadýr. Tiyatro, diðer antik tiyatrolarýn sahip olmadýðý 56 metre uzunluðunda, 8 metre geniþliðinde bir tünele sahiptir.Tahminen 5.000 kiþilik olan Tiyatro kabartma desenlerle bezenmiþtir.
Kentin kuzey-batý köþesinde yer alan Roma Hamamý(MS.1-2.yy), diðer hamam mimarilerine uygun tarzda inþa edilmiþtir. Hamamda, soðukluk, sýcak ve ýlýk kýsýmlarý, soyunma ve servis bölümleri, su testileri ve depolar yer alýrlar. Sultan Daðlarýnýn eteklerinde ve Akropolün batýsýnda yer alan Stadium, Hellenistik Dönemde inþa edilmiþtir.
Ýnanç Turizminin en önemli deðerlerinden, Antiochianýn ilk ve en büyük kilisesi olan St. Paul Kilise bazilikal planlýdýr. Kilisede yapýlan araþtýrmalar, daha önce inþa edilmiþ küçük boyutlardaki bir Kilisenin varlýðýný ortaya çýkarmýþtýr. Kilisenin taban mozaikleri ile sütunlu bir duvarýn görünümü oldukça etkileyicidir. Bu küçük Kilisenin altýnda da yer alan ve Kiliseden daha küçük boyutta bir Sinagog tespit edilmiþtir. Kilisenin içinde çok sayýda mezar ve iskelet kalýntýlarýna rastlanmýþtýr. Kilisenin tabaný özel dizaynlý mozaiklerle bezelidir.
Antik kentin simgesi olan Su Kemerleri, Roma Çaðýnda inþa edilmiþtir. Kentin kuzey yönü boyunca uzanan Su Kemerleri 10 km. uzunluktaki su yolu ile saðlanmýþtýr. Antik Kente þifalý sularý taþýyan su kemerleri aradan geçen binlerce yýlýn yýkým ve harabiyetine meydan okurcasýna dimdik ayaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
Anzaf Kalesi |
|
|
 |
|
Anzaf Kalesi / Van Van’ýn 10km. kuzey doðusunda yer almaktadýr. Aþaðý ve yukarý kalelerden oluþmaktadýr. Dikdörtgen planlý kalenin etrafýný kyklopik yöntemle yapýlmýþ surlar çevrelemektedir. Urartu Kralý Ýþpuimli tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Aþaðý Kale: M.Ö.830-810 Yukarý Kale: M.Ö.810-786 tarihleri arasýnda yapýlmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Apollon Smintheion Kutsal Alaný |
|
|
 |
|
Apollon Smintheion Kutsal Alaný
Smintheion kutsal alaný antik Troas bölgesinde, Çanakkale ili, Ayvacýk ilçesi, Gülpýnar beldesinde yer almaktadýr. Kazýlara 1866 yýlýnda baþlanmýþtýr. Apollon Smintheus Tapýnaðý, beldenin kuzey batýsý ile kuzey doðusu arasýnda kalan vadinin baþlangýç eteklerinde 'Bahçeleriçi' olarak adlandýrýlan mevkiide yer almaktadýr.
Ý.Ö. II. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Ýon düzeninde inþa edilen tapýnak, Troas bölgesinin önemli bir kutsal alanýdýr. Tapýnak'ta Hellenistik çað Anadolu mimarlarýndan Hermogenes'in uyguladýðý pseudo-dipteros (yalancý iki sýralý sütun) plan kullanýlmýþtýr. Ön ve arka cephelerinde 8, uzun kenarlarýnda ise 14'er sütun dizisi yer almaktadýr. Tapýnaðýn ölçüleri; 23.20m. x 41.65m. dir. Alt yapýsýnda üç farklý tür taþ kullanýlmýþtýr. Temel, yöreye özgü volkanik tüf taþýndan yapýlmýþtýr. Üzeri çevrede çok görülen andezit-bazalt taþý ile kaplýdýr. Bu bloklarýn üzerinde de mermer kullanýlmýþtýr.
Üç bölümden oluþan tapýnaðýn, Anadolu Attik tipi bir kaide üzerinde yükselen 44 adet sütunundan her biri 7 tamburdan oluþmaktadýr. Tapýnaðýn frizlerinde ve kabartmalý sütun tamburlarýnda, Ýlyada destanýndaki Troia savaþýnýn görsel anlatýmý, Akhilleus’un eðitim için Khiron’a getiriliþi, Patroklos’un cesedinin savaþ alanýndan alýnýþý, Patroklos’a aðýt yakýlmasý, Akhilleus ile Hektor’un mücadelesi, Zeus’un karar vermesi, Akhilleus’un Hektor’un cesedini Troia surlarý etrafýnda sürükleyiþi, Priamos ve ailesinin Hektor’un ölümünü izlemesi, Priamos’un Akhilleus’tan Hektor’un cesedini almaya gidiþi, Andromakhe’nin Hektor için yas tutmasýný anlatan frizleri; Apollon, Zeus, Leto, Artemis ve Musalarý, Rahip Khryses’in Agamemnon’dan kýzý Khryseis’i istemesi, Apollon’un Akhalýlara oklarý ile veba salgýný göndermesi, Odysseus’un Khryseis’i getirmesi, Thetis’in Zeus’a yakarýþýný anlatan kabartmalý sütun tamburlarý ve Apollon’un 6 m. yüksekliðindeki kült heykelinin bacaðý tapýnaðýn yanýndaki müzede sergilenmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Arslantepe Höyüðü |
|
|
 |
|
Arslantepe Höyüðü / Malatya
Doðu Anadolu'nun en büyük höyüklerinden birisi olan Arslantepe, Malatya il merkezinin 6 Kilometre kuzeyinde, Ordüzü köyünün yakýnlarýnda bulunmaktadýr. Arslantepe'de ilk araþtýrmalar 1932 yýlýnda baþlatýlmýþtýr ve günümüzde devam etmektedir.
Son Kalkolitik Çað'dan Geç Hitit Döneminde kadar kesintisiz olarak yerleþim süren Arslantepe, bulunduðu ovadan yaklaþýk 40 metre yükselmiþtir. Höyüðün boyutlarý yaklaþýk 200 x 120 metredir.
Kazýlarda taþ üzerine alçak kabartma ile dekore edilmiþ avlu ve giriþ kapýsýnýn iki yanýnda iki aslan heykeli ve karþýsýnda devrilmiþ bir kral heykeli ile Geç-Hitit Sarayý bulunmuþtur. Bu eserler hala Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.
Arslantepe'deki kültür katmanlarý sýrasý ile;
* Geç Hitit Dönemi
* Son Tunç Çaðý
* Orta Tunç Çaðý
* Ýlk Tunç Çaðý
* Ýlk Tunç Çaðý II. Evre
* Ýlk Tunç Çaðý I-B Evresi
* Ýlk Tunç Çaðý I-A Evresi
* Son Kalkolitik Çað þeklindedir.
Gerçekleþtirilen kazýlarda, Arslantepe, tarihi boyunca deðiþik zamanlarda deðiþik alanlarda bölgeyi kontrol etmiþ büyük bir merkez olduðu ortaya çýkmýþtýr. Höyükte bulunan çok sayýda mühür, bölge ticaretinin Arslantepe'den yönetildiðini gösterir.
Arslantepe'nin en önemli özelliði, Anadolu'da kurulmuþ ilk þehir devleti yapýlanmasýnýn görüldüðü yerleþim olmasýdýr. Arslantepe höyüðü, dünyanýn en eski kral mezarý ve en eski kýlýçlarý gibi çok sayýda tarihi objeye ev sahipliði yapmaktadýr.
Höyükte M.Ö. 3300-3000 yýllarýna ait bir kerpiç saray, M.Ö.3600 - 3500 yýllarýna ait bir tapýnak , binlece guzel mühür baskýsý kaliteli metal eserler bulunmuþtur.
Elde edilen veriler göstermektedir ki; o dönemde Aslantepe , aristokrasinin doðduðu ve ilk devlet þeklinin ortaya çýktýðý resmi, dini ve kültürel bir merkezdir. |
|
|
|
|
|
|
Assos (Behramkale) |
|
|
 |
|
Assos Antik Kenti / Çanakkale Günümüzde Behramkale- Behramköy adýný taþýyan Assos Antik kenti sönmüþ bir volkanýn denize bakan yamacýnda yer almaktadýr ve 238 m. yüksekliktedir. Assos’un ilk sakinlerinin kimler olduðu tam olarak bilinmemektedir. Kentin Ýlk Tunç Çaðý’ndan beri iskan edildiði bilinmektedir. M.Ö. 2000 ‘li yýllardan günümüze kadar birçok deðiþiklik geçirerek yaþamýný kesintisiz sürdüren bir yerleþim yeridir.
M.Ö. 8. Yüzyýlda Midilli Adasýndan gelen Ýonlar tarafýndan ele geçirilmiþtir. Ünlü filozof Aristo M.Ö. 348 yýlýnda ilk felsefe okulunun burada kurmuþtur. Tepede M.Ö. 6. Yüzyýlda kurulan ünlü Athena tapýnaðý kentin en deðerli kalýntýlarýndandýr. Kenti kuþatan surlar antik çaðdan günümüze kadar çok iyi korunmuþ örneklerdendir. Assos’un günümüze ulaþan kalýntýlarýndan biri de liman olup, bu küçük limanýn mendireði ve rýhtýmý halen kullanýlmaktadýr
Assos’taki kalýntýlar arasýnda Akropolisdeki Athena Tapýnaðý, Bizans surlarý, Hüdavendigar Cami, akropolisin eteklerinde Arkaik devirden günümüze kadar iyi korunmuþ antik yol ve iki kenarýndaki mezarlar, þehir sur duvarlarý, Gymnasion, Agora, Stoa, Bouleuterion, tiyatro ve kilise sayýlabilir. Assos’un konutlarýnýn yer aldýðý bölümde henüz kapsamlý bir çalýþma yapýlmamýþtýr.
Kentin batýsýndaki surlarda biri ana giriþ olmak üzere 6 kapý bulunmaktadýr. Assos surlarýnda kuleler genelde dört köþelidir. Assos’un bugün ayakta duran surlarýnýn büyük kýsmý M.Ö. 4. yüzyýlda yapýlmýþtýr.
Athena Tapýnaðý : Akropolün en yüksek düzlüðünde M.Ö.530 tarihlerinde inþa edilen Athena Tapýnaðý, Assos’un en önemli eseridir. Yapý öncelikle Anadolu’daki ilk ve tek arkaik çað Dor mimari örneðidir. Bunun yaný sýra Dor mimari üslubuna kabartmalý friz ve süsleme elemanlarý ile Ýon mimari öðelerinin katýldýðý ilk örnektir.
Çanakkale Kültür ve Turizm Müdürlüðü
Ayvacýk Kaymakamlýðý
http://www.assos.org
MTA Genel Müdürlüðü Yerbilimleri ve Kültür Serisi 1996 No:1 |
|
|
|
|
|
|
Ayaniþ Kalesi |
|
|
 |
|
Ayaniþ Kalesi / Van Van Gölü’nün doðu kýyýsýnda, Van’dan 35km uzaklýkta yer alan Ayanýs Kalesi 450 metre uzunluðunda ve 150 metre geniþliðindedir. Günümüze iyi korunarak gelen sur duvarlarý andezit taþ bloklarý ile örülmüþtür.1989 yýlýnda baþlayan Ayaný Kalesi arkeolojik kazýlarý hala sürmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Aþýklý Höyük |
|
|
 |
|
AÞIKLI HÖYÜK / Aksaray
Radyo-aktif karbon ölçümlerine göre günümüzden 10000 yýl öncesine M.Ö. 8000 yýlýna tarihlenen Aþýklý Höyük, yalnýz Anadolu için deðil bütün eski Ön Asya kültürleri için özgün ve örnek bir yerdir. Aþýklý'da sergilenen, 10000 yýl öncesine ait bu kültürün, ne Anadolu'da ne de Yakýn Doðu'da henüz bir benzeri bulunamamýþtýr.
Aþýklý Höyük Aksaray il merkezinden 25 km. güneydoðudadýr. Arazi Miosen Dönem'de volkanik patlamalarla þekillenmiþ tüflü, andezitli, riyolitli, bazaltý kayaçIardan oluþan yüksek bir platform þeklindedir. Doðal etkilerle andezit baþlýklý tüflü kayaçlarýn aþýnmasý bölgenin özelliði olan “Peri Bacalarý”ný oluþturmuþtur. Ayrýca tektonizmanýn sonucu çevrede çok sayýda "doðal cam - volkanik cam" adý verilen obsidiyen yataklarý meydana gelmiþtir. Aþýklý'da yaþayan insanlar alet ve silahlarýný yapmak için bu obsidiyen kaynaklarýndan yararlanmýþ, bu hammaddeyi obsidiyen kaynaklarý olmayanlara satarak deðiþ-tokuþa dayalý bir ticaretin baþlamasýna neden olmuþlardýr. Bugün iç Anadolu'nun bu bölgesi "Volkanik Kapadokya" olarak da anýlmaktadýr.
Aþýklý Höyük'te yaþayan insan topluluklarý, ilk kez buðday, arpa, mercimek, bezelye gibi bitkileri yetiþtirmeye baþlayan ilk çiftçiler olmuþlar, kendilerine özgü av teknikleri geliþtirmiþlerdir. Av hayvanlarý arasýnda yabani atýn da saptanmasý, Anadolu'da atýn yerel olarak Holosen dönemde varlýðýný göstermesi, son derece önemli bir keþif olmuþtur. Kerpiç evlerin tabanlarý altýna gömülü ölülerin iskeletlerinden alýnan örneklerin DNA analizleri, hayvan ve bitki kalýntýlarýnýn etütleri, Aþýklý'nýn önemli bir biyolojik araþtýrma alaný olmasýna yol açmaktadýr.
Aþýklý insanlarý, bakýrý hem sýcakken, hem de soðukken iþlemeyi keþfetmiþlerdir. Bu da metal endüstrisinin baþlangýcý anlamýna gelmektedir. Önceden tasarlandýðý anlaþýlan yerleþme planýyla, kuzeydoðudan güneydoðuya doðru uzanan çevre duvarýyla, kerpiç yapýlarýyla, bir genç kadýnýn kafatasýnda saptanan beyin ameliyatýyla; gene bir baþka kadýnýn çenesinde rastlanan otopsi izleriyle, gerek mimarlýk gerekse týp tarihi açýsýndan Aþýklý önemli bir niteliðe sahiptir. (Aksaray Valiliði) |
|
|
|
|
|
|
Beldibi Maðarasý |
|
|
 |
|
Beldibi Maðarasý / Antalya
Antalya-Kemer sahil yolunun yaklaþýk 40 kilometresinde Çamdað tünelinin hemen çýkýþýnda yer alan bir kaya altý sýðýnaðýdýr. Oba köy mevkiindedir.
Deniz sahilinde 25 m. yükseklikte sýðýnak biçiminde bir maðaradýr. Doðal tahribatla büyük ölçüde zarar gördüðünden içindeki dolgu tabakalarý yaðmur sularý ve rüzgarla sürüklenerek akýp gitmiþtir.
Tümü Mezolotik kültürleri içeren 6 tabaka tespit edilmiþtir. Yapýlan kazýlarda Üst Paleolitik ve Mezolotik döneme ait çakmaktaþý aletler ele geçirilmiþtir. Ayrýca kaya altý sýðýnaðýnýn duvarlarýnda, þematize insan, dað keçisi ve geyik resimleri bulunmaktadýr. Yerli ve yabancý turistlere devamlý açýk olan bir arkeolojik sit alanýdýr.
|
|
|
|
|
|
|
Boðazköy (Hattuþaþ) |
|
|
 |
|
Hattusaþ (Boðazkale, Boðazköy)
UNESCOnun Türkiyede belirlediði 9 Dünya Miras Alaný içinde yer alan Boðazköy (Hattuþaþ) örenyeri, Çorum Ýli'nin 82 km. güneybatýsýndadýr. Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boðazköy (Hattuþaþ) kuzeye doðru açýk olup kuzey kýsmý dýþýnda diðer kýsýmlarý surla çevrilidir. Boðazköy (Hattuþaþ) örenyerinde M.Ö. III. binden itibaren yerleþim görülmektedir. M.Ö. 19. ve 18. yüzyýllarda Aþaðý Þehir'de Asur Ticaret Kolonileri Çaðý yerleþmeleri görülmektedir ve þehrin adýna ilk kez bu çaða ait yazýlý belgelerde rastlanmýþtýr.
Hattuþaþ'taki ilk geliþme dönemi büyük bir yangýnla sona ermiþtir. Belgelere göre hemen bu tahripten sonra yaklaþýk M.Ö. 1700 yýllarýnda yeniden yerleþime açýlan Hattuþaþ 1600'lerde Hitit devletinin baþkenti olmuþtur; kurucusu I. Hattuþili'dir. Hattuþaþ baþkent olduktan sonra þehrin geliþmesinin en uç noktasýnda anýtsal bir yapýlaþmayla karþýlaþýlmaktadýr; 2 km. geniþliðindeki þehir saray, tapýnak ve mahalleleriyle M.Ö 13. yüzyýldaki haline kavuþmuþtur. M.Ö. 1190 de ekonomik sýkýntýlar ve iç karýþýklýklar nedeniyle yýkýlan Hitit devletinden sonra Boðazköy 4 yüzyýl boyunca terk edilmiþtir. Daha sonra buraya Frigyalýlar (M.Ö. 8. yy. ortalarý) yerleþmiþtir. Hellenistik ve Roma Döneminde (M.Ö. 3. - M.S. 3. yy.) Hattuþaþ küçük surla çevrili bir beylik merkezi, Bizans Döneminde ise bir köy durumundadýr.
Hattuþaþ'ýn "Yukarý Þehir" olarak bilinen kesimi 1 km² den daha büyük bir yüzölçüme sahip, eðimli bir arazidir. Bu alan M.Ö. 13. yüzyýlda Geç Ýmparatorluk Çaðýnda þehrin geliþmesine sahne olmuþtur. Yukarý Þehir'in geniþ bir bölümü yalnýzca tapýnak ve kutsal alanlardan oluþmaktadýr. Yukarý Þehir geniþ bir kavis halinde onu güneyden çeviren bir surla donatýlmýþ olup, sur üzerinde 5 kapý mevcuttur. Þehir surunun en güney ucunda ve kentin en yüksek noktasýnda bastion ile sfenksli kapý yer almaktadýr. Diðer dört kapýdan güney surunun doðu ve batý ucunda karþýlýklý Kral Kapýsý ve Aslanlý Kapý yer almaktadýr. Yukarý Þehir'de görülen yapýlaþma üç evrelidir. Birinci evre ilk surlarýn inþaatý ile çaðdaþtýr. Ýkinci evre, surlarda görülen ilk tahribattan sonraki yeniden yapým ve tapýnak kentinin son biçimini almýþ olmasý ile belli olan evredir. Son evrede ise mevcut yapýlarda görülen tadilat ve tamiratlar dýþýnda dinsel amaçlar dýþýnda bir yeni yapýlaþma baþlamýþtýr. Yukarý Þehir'de "Mabedler Mahallesi" olarak bilinen alan sfenksli kapýdan; Niþantepe ve Sarýkale'ye kadar uzanýr. Bu alanda çeþitli evrelere ait bir çok tapýnak açýða çýkarýlmýþtýr. Tapýnak planlarýnýn genel karakteri, bir orta avludan girilen ve birer dar ön mekân ile derin ana mekânlardan oluþan kült odalarý grubunun yapýyý biçimlendirmesidir. Tapýnaklarda ele geçen malzemeler beþ gruba ayrýlmaktadýr. 1- Seramikler, 2- Aletler, 3- Silahlar, 4- Kült objeleri, 5- Yazýlý belgeler. Yukarý Þehir'in giriþinde, Hitit sonrasý yapýlaþmalar dikkat çekicidir ve bu M.Ö. 7-6. yüzyýla tarihlenen Frig yerleþmesidir. Kuzey ve güney binasý dýþýnda önemli bir yapý da, büyük bir yangýnla tahrip olmuþ Batý Binasý ve Saray Arþividir. Bu binanýn iki bodrum katýnda yaklaþýk 3300 adet bulla ve 30 çivi yazýlý tablet bulunmuþtur. Bullalarýn 2/3'ü büyük kral mühürleri taþýmakta ve kronolojik listeye göre I. Þuppiluliuma'dan Hattuþaþ'ýn son kralý ve onun torunu II. Þuppiluliuma'ya kadar krallarý temsil etmektedir. Kral mühürleri yanýnda kraliçe mühürleri de açýða çýkarýlmýþtýr. Güneykale'deki yapýlaþma ise II. Þuppiluliuma tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir. Bu alanda geniþ bir gölet ile Oda 1 ve 2 olarak adlandýrýlan ve ayakta duran iki yapýdan oluþan üç yapý mevcuttur. Oda 2, göletin kuzey köþesinin batýsýnda yer alýr. Oda 1'de ise in situ olarak az kalýntý ele geçmiþtir. Oda 2'nin duvarlarýnýn üçü de kabartmalarla bezelidir.
UNESCOnun Türkiyedeki Dünya Miras Alanlarý listesi TC.Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Canhasan Höyüðü |
|
|
 |
|
Canhasan Höyüðü / Karaman Karaman’ýn 13 km. kuzeydoðusunda, Canhasan (Alaçatý) Köyünün doðu kenarýnda yer almaktadýr. Burada birbirine yakýn üç höyük bulunmaktadýr. Bunlardan Canhasan I ve III tarihöncesi çað höyükleridir. Canhasan II ise geç döneme tarihlenir. Canhasan I de 1961-67 yýllarý arasýnda yapýlan kazýlarda 8 tabaka saptanmýþtýr. En üstteki 1. tabaka Son Kalkolitik Döneme tarihlendirilmiþtir. Bunun altýndaki 2. tabakanýn 2 A evresi Orta Kalkolitik Döneme tarihlenmiþtir ve 5 alt evreye ayrýlmaktadýr. 2 B evresi ise 3 alt evresiyle Erken Kalkolitik Dönem yerleþmesi olarak tespit edilmiþtir. 3. Tabaka Kalkolitik Çag yerleþmesinin en eskisidir. 4-7 tabakalarýn Son Neolitik Çag yerleþmesi olduðu tespit edilmiþtir. Küçük bir alanda ortaya çýkartýlan Son Neolitik Çaða ait evler yenileme evrelerine sahiptir. Dikdörtgen planlý, kerpiç duvarlý yapýlarda ahþap kullanýmýna dair izlere rastlanmýþtýr. Duvarlar ve tabanlar sývalýdýr, bazýlarýnda kýrmýzý aþý boyasý ile yapýlmýþ boya izlerine rastlanmýþtýr. 4-7 tabakalarýn çanak çömleði, kahverengi, siyah ve koyu kýrmýzý renkli, gayet iyi perdahlýdýr. Biçim olarak dar aðýzlý kaplar, dýþa dönük dudaklý kaseler en yaygýn görülenlerdir. Kilden hayvan figürinleri ele geçmiþtir. Yontma taþ endüstrisi obsidiyen-dendir. 5. tabakada ezgi taþlari, havanlar, iki adet mavi boncuk, 6. tabakada kireç taþindan bir taþ kap bulunmuþtur. Kemik ve boynuzdan yapýlmýþ býz ve uç gibi aletler çok sayýda bulunmuþtur. Ýyi korunmuþ çok miktarda karbonize tohum ile köpekgillere ait iki iskelet, keçi kafataslarý ve boynuzlarý, 5. Tabakada bir bebek iskeleti ele geçmiþtir.
Canhasan III Karaman’ýn 13 km. kuzeydoðusunda yer alan Canhasan (Alaçatý) Köyünde, Canhasan I Höyüðünün 750m. kuzeybatýsýndadýr. Canhasan III yerleþmesi, yaklaþýk 100m. çapýnda ve 6m. yüksekliðindedir. 1969-1970 yýllarýnda yapýlan kazýlarda kesintisiz 7 yapý katý tespit edilmiþ, çanak çömleksiz Neolitik Döneme tarihlendirilmiþtir. (M. Ö. 6500). Canhasan III’te Neolitik Çað yerleþmesine ait yapýlarda kerpiç ve tuðla kullanýmýnýn yanýsýra, genellikle Pise tekniði uygulanmýþtýr. Dikdörgen planlý konutlarda taþ temel yoktur. Duvarlar ve tabanlar kil sýva ile kaplanmýþ, bazan bu sývalar kýrmýzý aþý boyasý ile boyanmýþ, bazan da sert zemin üzerine çakýl taþlarýnýn kuvvetle bastýrýlmasý ile dekore edilmiþtir. Farklý yapý katlarýnda yenilemeler yapýlar genellikle üst üste gelecek þekilde yapýlmýþtýr. Merkezi avlular etrafýnda geliþmiþ olduðu düþünülen bitiþik düzendeki yapýlar ile avlular arasýnda geçitler yer almaktadýr. Genellikle iki odalý yapýlarýn bazýlarýnda kapý geçitlerine rastlanmýþtýr. Ýç yapý ögeleri olarak bazý evlerde sekiler, ocaklar ve bazýlarý duvar içerisine gömülü olarak yapýlmýþ fýrýnlar görülmüþtür. Yontma taþ endüstrisinde obsidiyen aðýrlýklýdýr. Düzeltili uçlar, uç kazýyýcýlar, yonga kazýyýcýlar, sarp düzeltili dilgiler, deliciler, geometrik yarýmaylar ve yumuklara rastlanmýþtýr. Çakmaktaþýndan yapýlmýþ aletler sayýca daha azdýr, özellikle orak-býçaklarýn yapýmýnda kullanýlmýþtýr. Cilalý taþ baltalar, cilalý gerdançeler ve boncuklar diðer taþ buluntulardýr. TC.Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Çatalhöyük |
|
|
 |
|
Çatalhöyük, Konya'nýn Çumra Ýlçesi sýnýrlarýnda olup, ilçenin 10 km. doðusunda yer almaktadýr. Höyük, farklý yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe þeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sýfatýný almýþtýr. Çatalhöyük 1958 yýlýnda J. Mellaart tarafýndan keþfedilmiþ, 1961-1963 ve 1965 yýllarýnda kazýsý yapýlmýþtýr. Yüksek tepenin batý yamacýnda yapýlan araþtýrmalar neticesinde, 13 yapý katý açýða çýkarýlmýþtýr. En erken yerleþim katý M.Ö. 5500 yýllarýna tarihlenmektedir. Stil kritiði yolu ile yapýlan bu tarihleme, C 14 metodu ile de doðrulanmýþ bulunmaktadýr. Ýlk yerleþme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapýlara ait özgün buluntularý ile insanlýk tarihine ýþýk tutan bir merkezdir.
Çatalhöyük'teki yerleþimin, yani þehirciliðin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlardadýr. Dörtgen duvarlý evlerin duvarlarý birbirine bitiþiktir. Ortak duvar yoktur, her evin kendi müstakil duvarý vardýr. Evler ayrý ayrý planlanmýþ ve ihtiyaç duyulunca yanýna baþka bir ev yapýlmýþtýr. Evlerin bitiþik duvarlarý nedeniyle þehirde sokaklar mevcut deðildir. Ulaþým düz damlar üzerinden olmaktadýr. Þehri sýnýrlayan ve koruyan sur duvarlarý niteliðinde herhangi bir buluntuya rastlanmamýþtýr. Bina yapýmýnda kullanýlan malzeme kerpiç, aðaç ve kamýþtýr. Evlerin temel derinlikleri azdýr. Duvarlar arasýnda aðaç dikmeler vardýr. Bu dikmeler üzerine gelen kiriþler düz tavaný taþýmaktadýr. Tavan üst örtüsü kamýþ üzerine sýkýþtýrýlmýþ kil topraktýr. Evler tek katlý olup, eve giriþ damda açýlan bir delikten merdivenle olmaktadýr. Her ev bir oda ve bir depodan oluþur. Odalarýn içinde dörtgen ocaklar, duvarlarýn ön kýsýmlarýnda taban döþemesinden yüksekliði 10-30 cm. arasýnda deðiþen sekiler ve duvar içinde dörtgen niþler bulunmaktadýr. Duvarlar sývalýdýr, sýva üzeri beyaza boyandýktan sonra sarý, kýrmýzý ve siyah tonlarda resimler yapýlmýþtýr. Kutsal odalar diðer odalara nazaran daha büyüktür. Bu evlerin içindeki duvar resimleri yanýnda ise orijinal boða baþý, koç baþý ve geyik baþlarýnýn sýkýþtýrýlmýþ kil ile konserve edilmiþ trofeleri duvarlara aplike edilmiþtir. Bunlarýn yanýnda rölyef halinde insan figürleri ile hayvan figürleri de görünmektedir. Çatalhöyük'te duvar resimleri en erken 10. en geç 11. tabakada bulunmuþtur. En güzel ve geliþmiþleri ise 7. ve 5. tabakalara aittir. Bu resimler paleolitik insanýn maðara duvarlarýna yaptýðý resimlerin bir gelenek olarak devamýdýr. Ýnanç olarak avýn bereketi için yapýlan resimlerdir. Geç döneme doðru duvar resimlerinde ev sahnelerinin azaldýðý ve kuþ motifleri ile geometrik desenlerin ortaya çýktýðý görülür.
Duvarlara resmedilmiþ olan akbabalar tarafýndan parçalanan baþsýz insan figürlerinin ölü gömme adetleri ile ilgili olduðu sanýlmaktadýr. Akbabalar tarafýndan et kýsmý yenerek temizlenen kemikler toparlanarak hasýrlardan yapýlmýþ bir örtüye sarýlýr ve ev içindeki þekillerin altýna gömülürdü. Þekiller altýnda yapýlan araþtýrmalarda çok sayýda iskelet ortaya çýkarýlmýþtýr. Ölü hediyesi olarak kemikten yapýlmýþ aletler, renkli taþlar, kesici aletlerden taþtan baltalar, deniz kabuðundan yapýlmýþ boncuklar konmuþtur. Çatalhöyük kazýsýnda ele geçen heykelcikler bize ana tanrýça kültürünün (tapýnma) baþlangýcý ve zamanýn inançlarý hakkýnda özgün bilgiler vermektedir. Piþmiþ toprak ve taþtan yapýlmýþ bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasýnda deðiþen büyüklüktedir. Þiþman, iri göðüslü, büyük kalçalý ve zaman zaman doðum yapar vaziyette tasvir edilmiþlerdir. Bu özellikleri bolluk ve bereketi temsil etmeleri nedeniyledir. Çatalhöyük'te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taþ, piþmiþ toprak, baltalar, sýð tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrýçasý motifleri ile süs eþyasý olarak kullanýlan bilezik ve kolyelerdir. Piþmiþ topraktan iri taneli hamura sahip, çarksýz siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuþtur. Ayrýca ana tanrýça ve mukaddes hayvan figürü de piþmiþ topraktan yapýlmýþtýr. Kemikten yapýlmýþ kesici ve delici aletler ile obsidyenden yapýlmýþ mýzrak ve ok uçlarý Çatalhöyük'te kullanýlan en önemli malzemelerdir.
Çatalhöyük'te 1996 yýlýna kadar kazý yapýlmamýþ; bu yýldan itibaren Ýngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafýndan Ian Hodder baþkanlýðýnda kazýlara devam edilmiþtir. Kazý buluntularý Konya Arkeoloji Müzesi'ndedir. Bunlarýn bir kýsmý teþhir edilmiþ, diðerleri ise depolarda koruma altýna alýnmýþ durumdadýr. |
|
|
|
|
|
|
Çavuþtepe |
|
|
 |
|
Çavuþtepe / Van Van’a 25km. mesafede Urartu yerleþim bölgesidir. Urartu Krallýðýnýn çok þaþalý döneminde kral II.Sarduri tarafýnda M.Ö.764-735 tarihlerinde yaptýrýlmýþtýr. Aþaðý ve yukarý kale olarak iki bölümden meydana gelen yapý içerisinde Haldi tapýnaðý ile bir açýk hava tapýnaðý bulunmaktadýr. Bu kalenin diðer Urartu kalelerinden farký ve özelliði; bir kalede iki tapýnaðýn býrden tanrýlara ithafen yapýlmýþ olmasýdýr. Aþaðý ve yukarý kaleyi tam ortada bir cümle kapýsý birleþtirir. |
|
|
|
|
|
|
Dardanos Tümülüsü |
|
|
 |
|
Dardanos Tümülüsü (M.Ö.6-2.yy.) / Çanakkale Çanakkale'nin 11 km güney batýsýnda bir sýrt üzerinde kurulu olduðu bilinen antik Dardanos þehrinin kuzeyindeki bir tepededir. Tepenin 1959 yýlýnda kazýlmasýyla mezara girilmiþtir. Mezar anýtý koridor, ön oda, esas mezar odasýndan ibarettir. Mezar bir aile mezarýdýr, bunun Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde kullanýldýðý, buluntulardan anlaþýlmaktadýr. Buluntular arasýnda yazýlý bronz kremasyon kaplarý, takýlar, gemmalar, altýn yüzükler, çelenk ve diademler, kandiller, tekstil parçalarý, sandaletler, ahþap eþyalar ve kline parçalarý bulunmaktadýr. Dünya arkeoloji literatürüne Dardanos Aphrodite'si olarak girmiþ olan dönem Knidos Aphrodite'sinin bir taþra kopyasý olan piþmiþ toprak Aphrodite heykelciði orijinaline en çok benzeyen kopyalardan biridir. Ayrýca Aphrodite'nin dýþýnda benzerleri Myrina'da bulunmuþ olan M.Ö. 2. yüzyýl Eros figürinlerinden oluþan bir grup da bu tümülüsün buluntularý arasýndadýr. Çanakkale Valiliði |
|
|
|
|
|
|
Darphane |
|
|
 |
|
Darphane
Kaynaklarda Melik Mahmud Gazi Hangahý, halk arasýnda ise Darphane ismiyle tanýnýr.
Yapýnýn kitabesi yoktur. Tarihi kaynaklarla, çinilerine dayanarak tarihleme yapan sanat tarihçilere göre XIII. Yüzyýlda yapýlmýþtýr. Bazý eserlerde ise, yine çini süslemelerine bakýlarak XV. Yüzyýla tarihlenmektedir.
Esere adýný veren Melik Mahmud Gazi, Daniþmendli hükümdarlarýndan Nizameddin Yaðýbasan’ýn oðludur. Asýl adý Muzafferiddin Melik Mahmud Gazi’ dir.
Yapý kesme taþ kaplý, moloz taþ ve tuðla karýþýmý bir malzemeyle bina edilmiþtir. Bugünkü haliyle, ortadaki üzeri kubbe örtülü ana mekanýn etrafýna yerleþtirilmiþ, giriþ eyvaný da dahil üç eyvan ile, güneydoðu köþesine yerleþtirilen bir oda ve batý yönündeki iki odadan meydana gelen bir kuruluþa sahiptir. Kuzey cephesinde yer alan giriþin üzeri iki, diðer bölümleri tek katlýdýr. Çini süslemeleri zamanla yapýnýn tahribi ile yok olmuþtur.
Söz konusu yapýnýn planý daha çok “Zaviyeli Camiler’e” benzer. (Aksaray Valiliði)
|
|
|
|
|
|
|
Dülük |
|
|
 |
|
Dülük (Doliche) Maðarasý / Gaziantep Dülük, Gaziantep ilinin 10 km kuzeyinde, Antik dönemde ise ticaret yollarýnýn kesiþtiði kavþak noktasýnda yer almaktadýr. Asurlular döneminde Mezopotamya’dan Kilikya’ya uzanan yolun; Helenistik ve Roma döneminde ise, Antakya ve Kilikya’dan Zeugma’ya uzanan ipek yolunun güzergahýnda bulunmaktaydý.
Dülük’te Keber tepesinde yapýlan bilimsel kazýlarda Alt Paleotik döneme ait çakmaktaþý aletler ve bu aletlerin yapýldýðý atölyeler bulunmuþtur. Bu taþ aletler özgün bir karakter kazandýðýndan literatürde “Dülükien” olarak adlandýrýlmýþtýr. Bu dönemde barýnma için kullanýlan bir maðara (Þarklý Keper Maðarasý) da ele geçmiþtir. Bu kalýntýlara dayanýlarak Dülük M.Ö. 600.000 yýllarýna tarihlenmekte olup, dünyanýn en eski yerleþimlerinden biri olarak gösterilmektedir.
Gaziantep Ýl Kültür ve Turizm Md.lüðü
|
|
|
|
|
|
|
Efes Artemis Tapýnaðý |
|
|
 |
|
Efes Artemis Tapýnaðý Ýzmir Selçuk'ta Efes (Ephesos) antik kentinin dünyanýn 7 harikasýndan sayýlan ünlü tapýnaðýdýr. Astemision olarak da bilinir. Önce M.Ö. 560-550 yýllarýnda Lydia Kralý Kroisos tarafýndan Ýon düzeninde yaptýrýlmýþtýr. M.Ö. 356' da yanmasý üzerine ayný büyüklükte ancak 3 m. yüksek olarak yeniden inþa edilmiþtir. 55.10 x 115 m. boyutlarýnda, mermer heykelleriyle de ünlü tapýnak, Hellenistik dönem tapýnaklarýnýn en büyüðüdür. 262'de Gotlar tarafýndan yýkýldýktan sonra onarýlmamýþ. Bristish Museum adýna 1869-1874'te J.T. Wood ve 1904-1905'te David G. Hogart'ýn yaptýðý kazýlarda, bulunan tapýnak kalýntýlarý, Ýngiltere'ye götürülmüþtür. |
|
|
|
|
|
|
Elmalý Semahöyük Tümülüsü |
|
|
 |
|
Elmalý – Semahöyük Tümülüsü / Antalya
Antalya Ýlinin Karain ve Beldibi gibi Prehistorik merkezlerinden sonra gelen, eski yerleþme merkezidir. 1963 yýlýndan bu yana sürdürülen kazýlarda, M.Ö. 3000 ortalarýndan 2000 yýlýn baþlarýna tarihlenen Erken Bronz Çaðý bir yerleþmenin varlýðý belirlenmiþtir. Hendeklerle çevrili dörtgen þeklinde bir saray ile çevresinde ev kalýntýlarý ve bunlarýn batýsýnda bugün Antalya Müzesi'nde sergilenen Küp Mezarlar (Pithos) ortaya çýkarýlmýþtýr. Kazýlarda çýkarýlan diðer arkeolojik buluntular pithoslar, seramikler, bronz iðneler, aynalar, aðýrþaklar, mühürler, genç kýzlara ait bilezikler, gaga aðýzlý testiler, kolyeler, mýzrak uçlarý bugün Antalya Müzesi'nin en ilgi çeken eserlerini oluþturmaktadýr. |
|
|
|
|
|
|
Eskiyapar |
|
|
 |
|
Eskiyapar Örenyeri / Çorum Alaca Ýlçesi'nin 5 km. batýsýnda, yer almaktadýr. Eskiyapar'da kazý çalýþmalarý sonucunda höyükte kesintisiz bir iskânýn varlýðý tesbit edilmiþ ve Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve iki safhalý Hellenistik dönem yerleþmelerine rastlanýlmýþtýr. Höyüðün kuzeydoðu ve batý kesimlerinde Hitit Ýmparatorluk Çaðý þehir surunun temelleri bulunmuþtur. Dikdörtgen planlý, avlularý taþ döþeli bu binalar Boðazköy ve Alacahöyük'tekilerden farksýz olarak, Hitit üslubuna uygun olarak inþa edilmiþtir. Höyüðün güneydoðu kesiminde Eski Hitit Döneminden kalma mahallesinin yanmýþ evlerinden çok sayýda piþmiþ toprak eserler çýkarýlmýþtýr. Yine bu alanlarda bulunan kabartmalý kült vazolarý burasýnýn dini bir merkez olduðu görüþünü kuvvetlendirmiþtir. Höyükte Hitit tabakalarý altýnda yer alan Eski Tunç Çaðý tabakalarýnda yapýlan çalýþmalarda, bir evin tabaný altýnda altýn ve gümüþ objelerden oluþan bir defineye rastlanmýþtýr. Gümüþ vazolar, Suriye þiþesi, gümüþ merasim baltasý, deðiþik tiplerde altýn iðne, boncuk, küpe ve bileziklerden oluþan define, bir taraftan Alacahöyük, Kültepe, diðer taraftan Troya, Poliochni ve Kuzey Suriye-Mezopotamya buluntularýyla benzerlik göstermektedir. Bu buluntular halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. TC.Kültür ve turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Gevaþ |
|
|
 |
|
Gevaþ / Van
Van il merkezinin 37 km. güneyinde, Van-Tatvan karayolu üzerinde yer alýr. Urartular döneminden beri iskana sahne olan Gevaþ’ta M.S.14.yüzyýla ait Selçuklu mezarlýðý özellikle dikkat çekicidir. Urartularca kurulmuþ ve sonradan Selçuklular tarafýndan da kullanýlmýþ olan kalenin güneyinde yer alan Halime Hatun Kümbeti ve 400’den fazla mezar içeren mezarlýk, Selçuklu taþ sanatýnýn kendine özgü yapýsýný, süsleme ve hat sanatýnýn en güzel örneklerini gözler önüne sermektedir. |
|
|
|
|
|
|
Göbekli Tepe |
|
|
 |
|
Göbekli Tepe Göbeklitepe, M.Ö. 10.000 yani günümüzden 12.000 yýl öncesine tarihlenen “Dünyanýn En Eski Arkeolojik Tapýnaðý”’dýr. 80 dönümlük alana sahip olan ören yeri, Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nca 2005 yýlýnda 1. Derece arkeolojik sit alaný ilan edilmiþtir. Ýnsanoðlu ilk kez, Neolitik dönemde avcýlýk ve toplayýcýlýk ile birlikte tarýma da yönelmiþtir. Yabani þekilde yetiþen buðday, arpa, mercimek türü ürünleri deneme yanýlma yoluyla ekmeye baþlamýþ, zamanla en iyi ürünü bulmuþtur. Yine bu dönemde hayvanlarýn evcilleþtirilmesi gerçekleþmiþ, ilk dini ve sivil mimari örnekleri ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Þanlýurfa Ýl Merkezi’nin 17 km doðusunda Örencik (Karaharabe) Köyü’nün 3 km kuzeydoðusunda yer alan Göbeklitepe, adýný bölgede bulunan taþ yatýr mezardan (ziyaretten) almaktadýr. Ýlk kez 1963 yýlýnda Ýstanbul ve Chicago Üniversitelerinin iþbirliði ile hazýrlanan “Güneydoðu Anadolu Bölgesi Araþtýrma Projesi” çerçevesinde gerçekleþtirilen yüzey araþtýrmalarýnda, Ýstanbul Üniversitesinden Prehistorya Bölüm Baþkaný Prof. Dr. Halet ÇAMBEL ve Chicago Üniversitesinden Prof. Dr. Robert BRAIDWOOD tarafýndan keþfedilmiþtir.
1995 yýlýnda Þanlýurfa Müze Müdürlüðü baþkanlýðýnda ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald HAUPTMANN’ýn danýþmanlýðýnda yüzey araþtýrmalarý yapýlmýþ ve 1996 yýlýndan 2006 yýlýna kadar Þanlýurfa Müze Müdürlüðü baþkanlýðýnda ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Klaus Schmidt danýþmanlýðýnda kazý çalýþmalarý sürdürülmüþtür. Göbeklitepe’deki kazý çalýþmalarý 2007 yýlýndan itibaren Bakanlar Kurulu kararý ile Alman Arkeoloji Enstitüsünden Arkeolog Klaus Schmidt tarafýndan yürütülmektedir.
Göbeklitepe’de ortaya çýkarýlan ilginç buluntular arasýnda çöl varaný, sürüngen kabartmalarý, aðzý açýk ve diþleri korkunç bir þekilde betimlenen kurt kafalarý, yaban domuzlarý, turna, leylek, tilki, ceylan, yabani eþek, yýlan, akrep, yabani koyun, aslan örümcek ve kafasý olmayan insan kabartmasý, erkeklik organý abartýlý olarak tasvir edilmiþ erkek heykelleri vb. ortaya çýkan bulgular 12.000 yýl önce yerleþik hayata geçen bu dönem insanýnýn inançlarýný yansýtan önemli bulgularý oluþturmaktadýr.
Mimarlýk tarihi, insanoðlunun avcý ve toplayýcý toplumdan yerleþik topluma geçmesi ile baþlar.Göbeklitepe’de bulunan 12.000 yýllýk yapýlar, mimarlýk tarihinin baþlangýcý olarak kabul edilmiþtir. Ýnsanoðlunun tek tanrýlý dinlerden önceki çok tanrýlý döneme ait ilk tapýnaðý, M.Ö. 5.000 yýlýna tarihlenen Malta Adasý’ndaki tapýnak olarak biliniyordu. Göbeklitepe yerleþiminin tespiti ile bu bilgiler geçerliliðini yitirmiþ ve insanoðlunun ilk tapýnaðýnýn günümüzden 12.000 yýl öncesine tarihlenen “Göbeklitepe Tapýnaðý” olduðu bilimsel verilerle kanýtlanmýþtýr. Bu tespit ile birlikte arkeoloji tarihi yeniden yazýlmaya baþlanmýþtýr.
Dünyada kabul gören arkeolojik görüþe göre insanoðlunu avcý ve toplayýcý yaþam biçiminden yerleþik hayata geçmesindeki en önemli faktörler; açlýk korkusu ve korunma iç güdüsüdür. Ancak Göbeklitepe bu tabuyu yýkmýþtýr. Zira yapýldýðý dönem göz önüne alýndýðýnda; yerleþik yaþama geçiþte dinsel inanýþlarýn da etkinsin olabileceðini ispatlamýþtýr.
|
|
|
|
|
|
|
Göndürle Höyük |
|
|
 |
|
Göndürle Höyük (Harmanören) Ýsparta
Göndürle 1 Höyük Mezarlýðý:
Ýsparta ili Atabey ilçesi, Harmanören (Göndürle) köyü yakýnýndaki Göndürle I Höyük Mezarlýðý, l989 yýlýndan beri süren kazýlarda açýða çýkarýlan Ýlk Tunç Çað mezarlýðýdýr. Mezarlýk alanýndaki esas ölü gömme yöntemi küp mezarlar olup Ýlk Tunç Çað II ile Orta Tunç Çað baþý arasýnda (MÖ 2700/2600 – 1900/1800) gömü yapýlmýþtýr. Genellikle doðuya dönük yatýrýlan küplerin içine, ölen kiþiler hoker tarzýnda bacaklar karýna çekik ve bir yana doðru yatýrýlmýþlardýr. Küpün aðzý kapaktaþý ya da küçük derin bir çömlekle kapatýlarak etrafý moloz taþlarla desteklenmiþtir. Ölünün yanýna mezar hediyesi olarak; kadýn ise bronz yüzük, küpe,bilezik,aðýrþak, gaga aðýzlý testi vb. kap kacak, erkek ise taþ balta, obsidyen (Doðal Cam) kesici, bronz spatula vb metal objelerle gaga aðýzlý testiler konulmaktadýr. Söz konusu bu mezarlýk alaný Erken Tunç Çað kültürüne ýþýk tutmaktadýr. |
|
|
|
|
|
|
Gordion |
|
|
 |
|
ANTÝK GORDÝON YERLEÞÝMÝ
Frigya Krallýðý’nýn baþkenti, ünlü Gordion þehrinin kalýntýlarý; Ankara-Eskiþehir karayolunun yakýnýnda, Ankara’dan 90 km. uzaklýktadýr.
Kazýlar süresince buradan çýkan ve çeþitli yayýnlarda tanýtýlan buluntular; bu yerleþimin tarihini Erken Tunç Çaðý’na (M.Ö. 3000) kadar götürür.
Gordion, M.Ö. 7. yüzyýlýn baþlarýnda Kimmerler tahrip edilmesine raðmen en parlak dönemlerini M.Ö. 750-700 tarihleri arasýnda yaþamýþtýr. Birçok buluntular ve yerleþimdeki tümülüsler 6. yüzyýlýn sonuna kadar devam eden bu iþgali göz önüne serer. Yine de Gordion, Büyük Ýskender’in burayý yeniden onarýp, baðýmsýzlýðýnýn kendilerine geri verilmesine kadar (M.Ö. 6. yüzyýlýn ilk yarýsý) Persler tarafýndan yönetilmiþtir.
Kral Gordios tarafýndan baðlanan meþhur düðüm, Büyük Ýskender tarafýndan M.Ö. 333 yýlýnda kýþý geçirdiði Gordion’da kesilmiþtir.
Gordion’da Helenistik dönem, Büyük Ýskender’in burayý fethinden sonra (M.Ö. 300-100) baþlamýþtýr. Sonra Roma Dönemi (M.Ö. 1 yüzyýl – M.S. 4. yüzyýl) daha sonra Selçuklu (M.S. 11.-13. yüzyýl) dönemi baþlamýþtýr. Bütün bu olaylar Gordion’da 4000 yýlý aþkýn gibi kýsa sürede olmuþtur.
GORDÝON (Frig) TÜMÜLÜSLERÝ
Gordion çevresi geniþ bir alan üzerinde M.Ö.8. asrýn son çeyreði ile, M.Ö. 6. asrýn ortalarýna kadar uzanan bir zaman dilimine tarihlenen çeþitli ölçülerdeki tümülüslerle kaplýdýr. Tümülüsler Frig soylularý ve ileri gelen kiþilerin mezarlarýdýr. Bu tümülüslerden "Midas Tümülüsü" olarak tanýnaný 300 m. lik çapý, 55 m.lik yüksektedir.
TC Kültür Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Gordion tümülüsleri |
|
|
 |
|
ANTÝK GORDÝON YERLEÞÝMÝ
Frigya Krallýðý’nýn baþkenti, ünlü Gordion þehrinin kalýntýlarý; Ankara-Eskiþehir karayolunun yakýnýnda, Ankara’dan 90 km. uzaklýktadýr.
Kazýlar süresince buradan çýkan ve çeþitli yayýnlarda tanýtýlan buluntular; bu yerleþimin tarihini Erken Tunç Çaðý’na (M.Ö. 3000) kadar götürür.
Gordion, M.Ö. 7. yüzyýlýn baþlarýnda Kimmerler tahrip edilmesine raðmen en parlak dönemlerini M.Ö. 750-700 tarihleri arasýnda yaþamýþtýr. Birçok buluntular ve yerleþimdeki tümülüsler 6. yüzyýlýn sonuna kadar devam eden bu iþgali göz önüne serer. Yine de Gordion, Büyük Ýskender’in burayý yeniden onarýp, baðýmsýzlýðýnýn kendilerine geri verilmesine kadar (M.Ö. 6. yüzyýlýn ilk yarýsý) Persler tarafýndan yönetilmiþtir.
Kral Gordios tarafýndan baðlanan meþhur düðüm, Büyük Ýskender tarafýndan M.Ö. 333 yýlýnda kýþý geçirdiði Gordion’da kesilmiþtir.
Gordion’da Helenistik dönem, Büyük Ýskender’in burayý fethinden sonra (M.Ö. 300-100) baþlamýþtýr. Sonra Roma Dönemi (M.Ö. 1 yüzyýl – M.S. 4. yüzyýl) daha sonra Selçuklu (M.S. 11.-13. yüzyýl) dönemi baþlamýþtýr. Bütün bu olaylar Gordion’da 4000 yýlý aþkýn gibi kýsa sürede olmuþtur.
GORDÝON (Frig) TÜMÜLÜSLERÝ
Gordion çevresi geniþ bir alan üzerinde M.Ö.8. asrýn son çeyreði ile, M.Ö. 6. asrýn orAtalarýna kadar uzanan bir zaman dilimine tarihlenen çeþitli ölçülerdeki tümülüslerle kaplýdýr. Tümülüsler Frig soylularý ve ileri gelen kiþilerin mezarlarýdýr. Bu tümülüslerden "Midas Tümülüsü" olarak tanýnaný 300 m. lik çapý, 55 m.lik yüksektedir. TC Kültür Bakanlýðý
|
|
|
|
|
|
|
Göztepe Tümülüsü |
|
|
 |
|
Göztepe Hüyüðü / Konya Ereðli
Ereðli ilçe merkezinin güneyinde Göztepe mevkiinde bulunan hüyük, hellenistik dönem kalýntýsýdýr. 197 yýlýnda yapýlan kazýlarda bulunan eserler Ereðli müzesinde serglenmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
Gýrnavaz Höyük |
|
|
 |
|
Gýrnavaz Höyük / Mardin
Nusaybin'in 4 km. kuzeyinde, Habur Nehri kollarýndan biri olan Çaðçað Deresinin doðusunda, takriben 300m. Çapýnda ve 24 m. yüksekliðinde höyük karakterinde bir yerleþim yeridir.
Arkeolojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yýlýnda bilim dünyasýna tanýtýlan Girnavaz daha sonraki yýllarda çeþitli araþtýrmalara konu teþkil etmiþtir. 1991 yýlýna kadar yürütülen çalýþmalarda Girnavaz'ýn MÖ. 4000'den MÖ.7.yüzyýla kadar sürekli olarak iskân edildiði anlaþýlmýþtýr.
Höyük üzerinde ayrýca Ýslami dönemlere zarlýk bulunmaktadýr.
Kazýlar sonucu bulunan mezarlarda þahsi eþya olarak metal silahlar, metal süs eþyalarý, vazolar, kandiller, mühürler vs bulunmuþtur.
Ayný mezarlar içinde ayrýca kült, tablet gibi paha biçilmez kalýntýlara da rastlanmýþtýr.
Çivi yazýlý belgelerden bir tanesi tarihi coðrafya açýsýndan büyük önem taþýr. Bu belgede Gimavaz Nabula eski adýyla ifade edilmektedir. Yerleþimin ulaþýlabilen kültür tabakasýný M.Ö.4000 sonlarýna tarihlenen genç Uruk devri oluþturmaktadýr. Bu kültür tabakasýnýn üzerinde yer alan MÖ.3000 ortalarýnda yerleþtirildiði sanýlan Er Hanedanlar devri mimari tabakalarý daha çok ölü gömme adetleri açýsýndan araþtýrýlmýþ ve deðerlendirilmiþtir.
Er Hanedanlar devrinden sonra Girnavaz, M.Ö.2000 baþlarýna tarihlenen Eski Asur. MÖ.2000 ortalarýna tarihlenen Hurri-Mittani ve M.Ö.2000 sonlarýna tarihlenen Orta Asur devirlerlerinde de yoðun bir þekilde iskân görmüþtür.
Mardin Valiliði |
|
|
|
|
|
|
Hacýlar |
|
|
 |
|
Hacýlar Höyüðü
Burdur’un 25 kilometre güney batýsýndadýr. Hacýlar sadece bu bölge için deðil ayný zamanda tüm Anadolu tarihöncesi bilimi için de önemli bir yerleþim yeridir.
Hacýlar'da 1957’den 1960’a kadar yapýlan kazýlar, Anadolu’nun geçmiþinin bilinmeyen dönemlerini aydýnlatmýþtýr; burada keþfedilen kültürün o döneme ait diðer kültürlerden üstün bir yaratýcý özelliðinin olduðu görülmüþtür .
Hacýlar’da dokuz yerleþim katmaný saptanmýþtýr ve karbon 14 testlerine göre bunlarýn hepsi M.Ö. 5600 ve 4750 arasýndaki döneme uyar.
Buna ek olarak, bunlarýn altýnda M.Ö. 7000 yýllarýný iþaret eden A-seramik Neolitik kültüre ait kalýntýlar ortaya çýkartýlmýþtýr.
Hacýlar’dan çýkartýlan en ayýrt edici kalýntý fýrýnlanmýþ kilden yapýlmýþ kadýn figürleri serisidir. Oturan, uzanan ve çocuk taþýyan kadýn figürleri gibi farklý bu figürlerin hepsinde dolgun göðüsler vardýr ve cinsel organlarý açýkça betimlenmiþtir. Bu figürler, Anadolu kadýnýnýn doðurganlýðýný ve bereketini sembolize eden Ana Tanrýça ile özdeþleþtirilebilir.
Kayhan Dörtlük, “Antique Cities Guide - Antalya” (Antik Þehirler Rehberi – Antalya) |
|
|
|
|
|
|
Herakleia |
|
|
 |
|
Herakleia Salbake / Denizli - Tavas Kent, Denizli Ýli, Tavas Ýlçesinin 10 km. kuzey batýsýndadýr. Herakleia Salbake, antik coðrafyada belirtilen Caria ile Phrygia bölgelerini ayýran Babadað (Salbake) Sýradaðlarýnýn güneyinde bugünkü Tavas Ovasýna bakan eteklerinde yer almaktadýr. Caria kenti olarak bilinir. Herakleia ile Aphrodisias'ý küçük Tmelos'a (Kýrkpýnar) Çayý doðal sýnýr olarak ayýrmaktadýr. Her iki kentin de nehir tanrýsý Tmelos'tur. Herakleia; batýsýnda Aphrodisias, güneyinde Apollonia ve Tabai, güneydoðusunda Sebastopolis ve Kidrama ile yakýn ve çaðdaþ kentler durumundadýr. Önemli yapýlarý; þehri çevreleyen Roma Dönemi suru ve stadyumdur. Stadyum Antik kenti çevreleyen sur ile bugünkü Vakýf Köyünün arasýndadýr. Doðu-Batý yönünde olan stadyuma ait, yamaçlarda bazý basamaklar görülmektedir. Batý kýsmýndaki basamaklar ise tamamen tahrip olmuþtur. Herakleia Hieronu Herakleia Salbake antik kentinin yaklaþýk 4 km. doðusunda, bugünkü Tavas-Kýzýlcabölük kasabasýnýn 1km. kuzeydoðusunda, Ören Sýrtý ve Kocapýnar mevkii diye adlandýrýlan yerlerdir. Salbakos (Babadað) sýrtýnda yer alan Hieron dikdörtgen prizma þeklindedir. Dört tarafýný plakalardan oluþan kabartmalar çevirir. Buraya; Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler iþlenmiþtir. |
|
|
|
|
|
|
Höyücek |
|
|
 |
|
Höyücek Höyüðü / Burdur
Höyücek Höyüðü, Burdur ilinin Bucak ilçesi yakýnlarýnda yer alýr. Höyücek, çapý yaklaþýk 90 metreye ulaþan ve ova seviyesinden 3,5 metre yükselen küçük ve gösteriþsiz bir höyüktür. Höyücek'te 1989-1992 yýllarý arasýnda yapýlan kazýlar, burada ilk yerleþimin Ýlk Neolitik Çað'da, MÖ 6900-6700 tarihlerinde baþladýðýný gösterir. Dört metre kalýnlýktaki arkeolojik dolgunun tümü yine Ýlk Neolitik Çað yerleþimlerine aittir.
Ana toprak üzerindeki en eski tabakada çok sayýda günlük kullaným eþyasýna raðmen mimari kalýntýlara rastlanmamýþtýr. Bu dönemi izleyen tabaka Ýlk Neolitik Çað’ýn daha geç bir evresine tarihlenir. Bu dönemde Höyücek büyük olasýlýkla bir ‘kutsal merkez’ niteliði kazanýr. "Tapýnak Dönemi" olarak isimlendirilen bu evrede, birbiri ile baðlantýlý beþ yapý ortaya çýkarýlmýþtýr. Ayný doðrultuda sýralanan birinin ‘tapýnak’ olduðu anlaþýlan bu yapý kalýntýlarýnýn günümüze oldukça iyi durumda ulaþtýklarý söylenebilir. Tapýnak Dönemi yapýlarýnda tüm durumda pek çok kutsal nitelikli kap ele geçmiþtir. Bunlardan 10'dan fazlasýnýn mermerden yapýldýðý görülür. Tüm kaplarýn yaný sýra buluntular arasýnda yine mermerden, piþmiþ topraktan eserler ve obsidiyen taþ aletler göze çarpar.
Tapýnak Dönemi'ne ait yapý kompleksinin bir yangýn sonucu tahrip olduðu ve tepenin bir süre terk edildiði anlaþýlýr. Tekrar yerleþilen Höyücek'in kutsal yer olma özelliðini Neolitik Çað'ýn sonlarýna kadar koruduðunu bilmekteyiz. Yeni dönemde mimari kalýntýlara rastlanmamasýna raðmen belirli yerlerde , toplu halde figürin, idol, taþ ve piþmiþ topraktan buluntulara rastlanmasý buranýn bir adak yeri, ziyaret yeri olabileceðini düþündürür. Bu nedenle, son dönem yerleþmesine "Kutsal Alanlar Dönemi" adý verilir.
Prof Dr. Refik Duru (Burdur Bölgesi Neolitik Kültürleri, Atlas Arkeo, 2002) |
|
|
|
|
|
|
Hoþap Kalesi |
|
|
 |
|
Hoþap Kalesi / Van Hoþap, Van'a 60 km. Gürpýnar ilçe merkezine 39 km. mesafede bulunmaktadýr. Urartularýn yaptýðý ve yapýmýndan itibaren yöreye hakim olanlar tarafýndan, Osmanlýlar dahil olmak üzere kullanýldýðý bilinmektedir. Dýþ kale surlarý arazinin yapýsýna göre þekillenmiþ; doðu, kuzey ve batýdan dolanan surlarla çevrelenmiþtir. Kaleye kuzey taraftan ortaya yakýn bir yerde bulunan giriþ burcuna açýlmýþ bir kapý vasýtasý ile girilmektedir. Taç kapý þeklinde düzenlenmiþ burcun batý cephesindeki kitabe, kör pencere ve aslan kabartmalarý cepheye belirli bir hareketlilik saðlamaktadýr. Ayrýca orijinal demir kapý kanatlarý hala iþlevini sürdürmektedir. Ýçerisinde Mahmudi sarayý olarak nitelenen kompleks yapýlar yer almaktadýr. Bunlar kalenin güney tarafýnda sýralanmaktadýr. En üst ve doðu kesimde seyir köþkü, bunun hemen batýsýnda harem ve en batý uçta da selamlýk yer almaktadýr. Mescit, zindan, fýrýn ve sarnýç iç kalenin diðer yapýlarýdýr |
|
|
|
|
|
|
Ilýpýnar Höyük |
|
|
 |
|
Ilýpýnar Höyük / Ýznik
Orhangazi Ýlçesi sýnýrlarý içinde yer alan Ilýpýnar Höyük'te, kazýlara 1987 yýlýnda baþlanmýþtýr. Kazýlarda M.Ö. VI. bin yýlý kültür tabakasýna kadar inilmiþtir. Çalýþmalarda tarih öncesi dönemlere ait çok önemli bulgular ortaya çýkarýlmýþtýr. Bunlar arasýnda yer alan çeþitli ev kalýntýlarý, tarih öncesi dönemlere ait piþmiþ toprak, kemik, taþ, bronz aletler ile çeþitli mutfak eþyalarý, ziraat aletleri, kozmetik kaplarý ile kolyeler, yapýldýklarý dönemin yaþamý hakkýnda geniþ bilgi vermektedir.
Höyükte ortaya çýkarýlan mezarlar da bize ölü gömme adetlerinin nasýl olduðunu göstermektedir.
Höyük buluntularý arasýnda yapýlan C14 analizleri, ziraatin bölgede ilk baþladýðý yerleþim yerinin Ilýpýnar Höyük olduðunu kanýtlamaktadýr. |
|
|
|
|
|
|
Karagündüz Höyüðü |
|
|
 |
|
Karagündüz Höyüðü / Van
Van ilinin 35 km. kuzeydoðusunda, Van Merkez ilçeye baðlý eski Karagündüz köyündeki su yükselmeleri nedeniyle 1890 m rakýmlý Erçek Gölü’nün kuzeydoðu kýyýlarýnda bir ada durumunu almýþtýr.
Karagündüz nekropol alaný kuzeyden güneye doðru hafifçe meyilli alüviyal bir düzlükte yer almaktadýr. Burada yapýlan kazý çalýþmalarýnda ele geçen mezarlardan bir kýsmý oda mezardýr. Dikdörtgen planlý olan mezar odalarýnýn tavanlarý çökmüþtür. Odalara mezarýn boyutlarýna göre 20’den 80’e kadar deðiþen sayýda insan gömülmüþtür. Yeni ceset konulacaðý zaman eskiler geriye doðru toplanarak odada yer açýlmýþtýr. Bu özelliði diðer Urartu mezarlarýndan da tanýmaktayýz.
Mezarlarda ele geçen çok sayýdaki çanak çömlek biçim ve bezeme anlayýþý bakýmýndan iki büyük gruba ayrýlýrlar. Mezar hediyeleri arasýnda demirden süs eþyalarý ve silahlar, çok sayýda boncuk bulunmaktadýr. Ayrýca oðlak-kuzu türü hayvanlara ait omurga parçalarýna rastlanmýþtýr.
Karagündüz Höyüðü’nde yapýlan kazýlarda ise Ortaçað’dan Erken Transkafkasya dönemine kadar uzanan 7 yapý katýnýn varlýðý görülmüþtür.
1. ve 2. yapý katý Ortaçað’a aittir. 1. yapý katýnda tepenin üzeri mezarlýk olarak kullanýlmýþtýr.
3. yapý katý Geç Demir çaðýna aittir.
4.yapý katý ise birkaç evrelidir. Bunlarýn en ilginci Urartu Krallýðý dönemine ait olan 4. yapý katýdýr.
5. yapý katý Erken Demir Çaðý (bu tabaka nekropolle çaðdaþtýr),
6. yapý katý (Orta-Son Tunç Çaðý),
7. yapý katý ise erken Transkafkasya dönemine aittir ve höyüðün en kalýn tabakasýdýr.
Van Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü
|
|
|
|
|
|
|
Karahöyük |
|
|
 |
|
Karahöyük / Konya
Konya il Merkezinin 15 km. güney doðusundadýr. 1953 yýlýnda baþlayan kazýlar halen devam etmektedir.
Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yýllarýnýn tarihine ýþýk tuttuðu bilinmektedir. Karahöyük'te yapýlan araþtýrmalarda höyüðün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildiði anlaþýlmýþ olup, 27 yerleþik katý tespit edilmiþtir.
Karahöyük kazýlarýnda çýkan buluntular devrinin kültürel ve ticari iliþkileri anlatan belgelerdir. Hitit Imparatorluk Çaðý öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatýnýn Orta Anadolu'nun güney bölgesindeki en önemli buluntularýný veren merkezdir.
Grafitolan kap markalarý ve bazý mühürler Anadolu'da yazýnýn erken safhalarýnýn araþtýrýlmasýnda yardýmcý olmaktadýr.Gaga aðýzlý testiler, fincanlar, yonca aðýzlý testiler, rhytonar, üzüm salkýmý biçimli kandilleri ve diðer buluntular olup ayrýca at nalý biçiminde atkýlar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesi'nde teþhir ve muhafaza edilmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Karain |
|
|
 |
|
Karain Maðarasý / Antalya Antalya'nýn 27 km. kuzeybatýsýnda ve Katran daðlarý üzerindedir. Denizden 650 m. yükseklikte doðal bir maðaradýr. Karain Maðarasý, Anadolu ve Yakýn Doðu tarihi açýsýndan önemli bir paleolitik merkezdir. Karain alt Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen yerleþim izleri ile Anadolu arkeolojik çalýþmalarýnda önemli bir boþluðu doldurmaktadýr. Yeryüzünde bilinen paleolitik maðaralarýn çoðu sadece bir dönemi temsil ederken Karain alt, orta ve üst olarak kesintisiz bir katmanlaþma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakýn Doðu arasýndaki baðlantýlar ve göç yollarý hakkýnda fikir vermesi açýsýndan önem taþýmaktadýr. Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalýntýlarýnýn yanýsýra maðarada ortaya çýkarýlan taþýnabilir sanat ürünleri Anadolu sanatýnýn ilk örnekleridir. Ayrýca, verdiði bitki ve hayvan kalýntýlarý ile Batý Akdeniz'in eski çevresinin ortaya konmasýnda önemli bir rol üstlenen Karain çevresindeki diðer maðaralarla birlikte doðal ve kültürel özellikleri dolayýsýyla karma sit olarak Dünya Miras Listesine önerilmektedir. TC Kültür Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Kubadabad Sarayý Çinileri |
|
|
 |
|
Beyþehir Kubadabad Sarayý / Konya
Selçuklu hükümdarý I. Alaeddin Keykubad'ýn (1220-1236) tarafýndan yaptýrýlmýþ Kubad-Abad Saray Külliyesi, günümüze ulaþabilmiþ tek Selçuklu saray yapýsýdýr. 1236 yýlýnda (kitabe ve tarihi belgeler ýþýðýnda) tamamlandýðý anlaþýlmaktadýr. Anadolu Selçuklu Devrinde, çevresinde ayný isimle anýlan bir þehir teþekkül eden Kubad-Abad, sonralarý terkedilmiþtir.
Kubad-Abad Saray Külliyesi içinde, Küçük Saray, saray külliyesi ile baðlantýsý bulunan Kýz Kalesi ve Kubad-Abad hinterlandý ve Malanda'daki Selçuklu köþkünde yapýlan araþtýrma ve kazýlarda; Selçuklu Dönemine ait çok sayýda çini, seramik, alçý, cam ve sikke bulunmuþtur.
Küçük Saray'ýn çevresindeki Selçuklu tabakasýnýn altýnda ise, Eski Çaða ait kalýntý ve küçük buluntular tespit edilmiþtir.
20. yüzyýlýn ortalarýndan baþlayýp, günümüzde de devam eden sistemli kazýlar sonucu Beyþehir Kubadabad Sarayý'nda önemli miktarda çini malzeme bulunmuþtur. Sarayýn duvarlarýný kaplayan bu çiniler, gerekli incelemeler yapýldýktan sonra, sergilenmek üzere Konya Karatay Medresesi Müzesi'ne getirilmiþtir.
Beyþehir Kubadabad Sarayý'nýn duvarlarýný süsleyen yýldýz-haç kompozisyonlu sýraltý ve lüster teknikli çiniler, gerek desen özellikleri gerekse taþýdýklarý sembolik anlamlarla, Anadolu Selçuklu çini sanatýnýn nadir örnekleridir. Geniþ bir figür dünyasýnýn yansýtýldýðý çinilerde, genel olarak sultan ve saray yaþantýsý konu edilmiþtir. Ayrýca, sarayý koruduðuna inanýlan, týlsýmlý fantastik hayvanlar ile çok çeþitli av ve evcil hayvan figürlerine de yer verilmiþtir.
Kubadabad Sarayý örneklerinde, yýldýz formlu (sekiz köþeli) çiniler, haç formlu çinilerle birbirlerine baðlanarak büyük panolar meydan getirmiþtir. Yýldýz çinilerde figürlü süsleme yoðunluktadýr. Haç formlu çinilerde ise figürlü süslemeye daha az yer verilmiþ, genel olarak bitkisel bezeme kullanýlmýþtýr. Sýraltý tekniðinde iþlenmiþ örneklerde, þeffaf renksiz sýraltýna, siyah, firuze ve lacivert renklerle bezeme yapýlmýþtýr.
Ýyi bir doða gözlemciliði ve geniþ bir hayal gücünün sonucu olarak meydana getirilen figürlü bezemelerde, gerçekçi bir üslup benimsenmiþtir.
Profilden verilmiþ çift baþlý kartallar, yýldýz çinin bütün yüzeyini kaplayacak þekilde yerleþtirilmiþlerdir. Kartallarýn cepheden verilmiþ gövdelerinde bir kartuþ içerisinde “es-sultan” yada “el-muazzam” gibi sultaný temsil eden yazýlar yer almaktadýr. Genel olarak yanlardan birer bitki ile çevrelenen çift baþlý kartallar, çeþitli sembolik anlamlar taþýmaktadýrlar.
çeþitli dönemlerde arma ve totem olarak kullanýlan “çift baþlý kartal” figürüne; güç, iktidar, koruyucu ruh, soyluluk, bilgelik gibi bir çok anlam yüklenmiþtir. Kubadabad Sarayý örneklerinde de gücü simgelediði düþünülen çift baþlý kartallar, gövdelerindeki armalarla da muhtemelen Selçuklu Sultanýný temsil etmektedirler.
Dr. Sevinç GÖK GÜRHAN (EÜ, Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü)
Detaylý bilgi için
Arýk, R., Kubad Abad, Türkiye Ýþ Bankasý Yayýnlarý, Ýstanbul, 2000.
Aslanapa, O., Anadolu'da Türk çini ve Keramik Sanatý, Ankara, 1965.
Oral, Z., “Kubad Abad çinileri”, Belleten, C.XVII, Sayý: 66, Ankara, 1959, s.209-222.
önder, M., “Selçuklu Devri Kubad Abad Sarayý çini Süslemeleri”, Türkiyemiz, Sayý:6, Ýstanbul 1972, s.15-18.
öney, G., Türk çini Sanatý, Ýstanbul, 1976.
Roxborough, J.D. (ed.) Turks, A Journey of a Thousand Years, 600-1600, London 2005, 392-394. |
|
|
|
|
|
|
Kültepe |
|
|
 |
|
Kültepe-Kaniþ-Karum Örenyeri / Kayseri
Eski adý, çivi yazýlý belgelere göre Kaniþ veya Neþa olan Kültepe, Erciyes daðýnýn eteðinde, bereketli bir ovanýn ortasýnda tarihi ve doðal anayollarýn birleþtiði noktada yer almaktadýr. Bu konumuyla Kültepe, eski dünya ticaretinde ve siyasetinde önem kazanarak, özellikle MÖ 3. binin sonlarýnda ve 2. binin ilk çeyreðinde Anadolu-Suriye-Mezopotamya arasýnda parlak bir ticaret ve sanat merkezi olarak öne çýkmýþtýr.
Yazýnýn Anadolu’ya girdiði ve aydýnlanmanýn baþladýðý yer olan Kültepe / Kaniþ / Neþa’da 60 yýlý aþkýn bir süredir kazý çalýþmalarýnýn yürütülmekte ve ortaya çýkarýlan eserler günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Kayseri Müzesi ve Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde korunmaktadýr.
Kültepe, biri yerlilerin oturduðu höyükten, öteki aþaðý þehir veya Asur'lu tüccarlarýn yerleþtiði Karum alanýndan oluþmuþtur. Höyüðün çapý 500 m., ova seviyesinden yüksekliði 20 m. dir. Tepeyi dört yanýndan aþaðý þehir/Karum çevirmiþtir. Çapý 2 km.yi bulan Karum, höyük ve ortasýndaki kalesi saðlam birer sur ile çevrilidir.
Kazýlarda höyükteki en eski yerleþimin Geç Katolik Çað (M.Ö.300-2500) olduðu, onu Eski Tunç Hitit, Frig, Hellenistik-Roma çaðlarýnýn takip ettiði tespit edilmiþtir.
Karum sahasý; höyüðün doðu ve güneydoðu eteklerini çevirmektedir. M.Ö. 1950-1650 yýllarýnda Anadolu'ya ticaret maksadýyla gelen Assurlu tüccarlar tarafýndan iskân edilmiþtir. Höyük ve Karum alanýnda açýða çýkarýlan büyük dinsel ve resmi yapýlar, evler, dükkanlar ve atölyelere ait mimari kalýntýlar açýk hava müzesi olarak sergilenmektedir |
|
|
|
|
|
|
Kuruçay |
|
|
 |
|
Kuruçay Höyüðü / Burdur
Kuruçay Höyüðü, Burdur il merkezinin 15 km güneybatýsýnda yer alýr. Ayný adý taþýyan köyün sýnýrlarý içindeki höyük yaklaþýk 100 metre çapýnda ve 8 metre yüksekliktedir. 1978-1988 yýllarý arasýnda kazýlarýn yapýldýðý yerleþmede 13 yapý katý görülür.
Ana toprak üzerindeki en eski yerleþme olan 13. yapý katý, Neolitik Çað'ýn höyükdeki en erken dönemini temsil eder. MÖ 6700-6500 yýllarýna ait olduðu. anlaþýlan bu yerleþmeye ait mimari kalýntý yoktur. Ele geçirilen bu buluntular arasýnda, yörenin daha geç dönemlerinde üretilmiþ, yüksek kaliteli boyalý çanak çömleðin öncüsü niteliðinde, boya bezemeli kap parçalarý vardýr.
Neolitik Çað'ýn daha ileri dönemlerinde, 11. yapý katýnda sur ile çevrili bir yerleþme görülür. Yarým daire planlý kuleleri ile bu sur, Burdur bölgesi Neolitik'inin þimdilik en eski savunma sistemidir. Son Neolitik Çað buluntularý arasýnda, piþmiþ topraktan Ana Tanrýça figürleri. taþ aletler ve çok sayýda tüm kap sayýlabilir.
Kuruçay'ýn daha sonraki Ýlk Kalkolitik Çað'a ait yerleþimleri (10-7. katlar), Neolitik kültürünün devamý niteliðindedir.
Kuruçay MÖ 5100 dolaylarýnda, Neolitik Çað'ýn baþlarýnda terk edilir ve bir süre tepede herhangi bir yerleþim Ýzine rastlanmaz. MÖ 4000 civarýnda yeniden iskân edilen yerleþmede Son Kalkolitik Çað’a ait yeni bir süreç baþlar. Bu dönemi izleyen Ýlk Tunç Çað'ýn ardýndan yaklaþýk MÖ 2200’lü yýllarda Kuruçay Höyüðü bir daha yerleþilmemek üzere terk edilir.
Prof Dr. Refik Duru (Burdur Bölgesi Neolitik Kültürleri, Atlas Arkeo, 2002) |
|
|
|
|
|
|
Kýzdamý |
|
|
 |
|
Kýzlar Maðarasý / Van
Van’ýn 76 km. güneydoðusundaki Yedisalkým (Put) köyü sýnýrlarý içinde yer alan bir maðaradýr. Maðara 7 km. uzunluðundaki bir kanyonun güney yamacýnda, vadi tabanýndan 78 m. yükseklikte, önünde doðal bir terasý bulunan iki ayrý bölümden oluþur.
Terasýn kuzeydoðusundaki 1 no’lu maðaranýn biri terasa açýlan 6 m. yüksekliðinde iki aðzý vardýr. Ýkinci aðzýn sonunda, hayvan kaný kullanýlarak yapýlmýþ duvar resimleri bulunmaktadýr. 5 m’lik bir alana yayýlan açýk kýrmýzý renkli bu resimlerde geyik, yaban keçisi, ana tanrýça ve geyik üstünde ayakta duran Tanrý betimlemeleri görülmektedir. Bunlardan baþka avla ilgili kompozisyonlar da vardýr.
Bu maðaranýn 18 m. batýsýnda yer alan 2 no’lu maðaranýn kuzeybatýya açýlan tek bir aðzý vardýr. Bu aðzýn iki yanýna daðýlmýþ duvar resimlerinde açýk kýrmýzý ve koyu kahve renkte iki ayrý dönemde birbiri üstüne yapýlmýþ figürler vardýr. Güneybatý duvarý üstündeki kompozisyon Büyük Pano, kuzeydoðu duvarýndaki ise Küçük Pano alarak tanýmlanmaktadýr.
Küçük Pano’da, üreme organlarý abartýlarak betimlenmiþ dört erkek figürü Büyük Pano’da ise dans eden tanrýçalar, hayvan üstünde tanrýça, av sahneleri, yaban keçileri ve tanýmlanamayan bazý hayvanlar yer almaktadýr. Maðaradaki resimler M.Ö. 5000-8000 arasýna tarihlenmektedir. Van Ýl Kültür Turizm Müdürlüðü |
|
|
|
|
|
|
Masat Höyük |
|
|
 |
|
Masat Höyük Tokat'ýn Zile ilçesi Yalýnyazý Belediyesi bulunmaktadýr. Masat Höyük de üç yerleþim katý keþfedilmiþtir. Bu katmanlar M.Ö. 3000 yýlýnda Eski Tunç Çaðý, M.Ö. 2000 Hitit Çaðý, M.Ö. 1000 Frig çaðý na aittir. Höyükte piþmiþ toprak, metal ve cam sanat eserlerinin yanýnda, Hitit Hiyeroglif (Resim Yazýt) ile tablet yazýtlarý bulunmuþtur. TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Men Kutsal Alaný |
|
|
 |
|
Men Kutsal Alaný - Pisidia Antiokheia / Yalvaç
Yalvaç ilçesine 5 km. uzaklýkta "Gemen Korusu" denilen bir tepe üzerinde kurulmuþtur. Kutsal alanda "Ay Tanrýsý Men" adýna inþa edilen tapýnaðýn tarihi MÖ. 4. yüzyýla kadar çýkmaktadýr. Bu tapýnaðýn dýþýnda 2 kilise, stadium ve evler yer almaktadýr.
Men Tapýnaðý
Ay Tanrýsý Men, MÖ. III. bin yýlýndan beri ibadet edilen bir eski Anadolu tanrýsýdýr. Bir gök tanrýsý olan Men, ayný zamanda saðlýk ve kehanet tanrýsýdýr. Antiokheia Men kültürünün en önemli merkezlerinden biridir. Burada Tanrý Men'e adanmýþ bir tapýnaðýn bulunmasý da çok doðaldýr. Men kutsal alaný, Antiokheia'nýn kuruluþundan önce, kentin yaklaþýk olarak 5 km. güneydoðusunda, Karakuyu Tepesi üzerinde kurulmuþtur.
Tapýnak, 43 x 72 m. ölçülerinde, tam dikdörtgen olmayan ve etrafý temenos duvarý ile çevrili alan içerisinde yer almaktadýr.
|
|
|
|
|
|
|
Menteþe Höyük |
|
|
 |
|
Menteþe Höyük / Ýznik
Menteþe Höyük Kazýsý 1995'ten beri Ýznik Müze Müdürlüðü denetiminde yapýlan çalýþmalarda, Prehistorik Döneme ait önemli mimari buluntular ile objeler ele geçirilmiþtir. Bunlar Ýznik Müzesi'nde sergilenmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Musular Höyük |
|
|
 |
|
Musular Höyük / Aksaray
Höyük Aksaray'ýn yerleþim tarihinin Aþýklý Höyük'ten sonraki en eski örneklerinden birini oluþturan Musular Höyük, Gülaðaç ilçesi Kýzýlkaya köyünde, Melendiz Irmaðý'nýn batýsýnda yer almaktadýr.
Musular'a ilk kez günümüzden 8000 yýl önce yerleþildiði saptanmýþtýr. Þimdiye kadar iki ana dönem tespit edilmiþtir. Bunlardan ilki prehistorik terminolojide "çanak çömleksiz neolitik" olarak adlandýrýlan akeramik dönemdir.
Sonraki yerleþme evresi "çanak çömlekli" evreye aittir. Bu dönemde yerleþenler önceki yapý kalýntýlarýný düzlemiþ, bunun üzerine kalýnca sarýmsý renkte bir toprak tabakasý sermiþ ve bu düzlem üzerine kendi yapýlarýný inþa etmiþlerdir. |
|
|
|
|
|
|
Ortaköy (Þapinuva) |
|
|
 |
|
Ortaköy / Þapinuva
Ortaköy örenyeri, Çorum Ýli'nin 53 km. güneydoðusunda yer alan Ortaköy ilçesinin 2.5 km. güneybatýsýnda, Tepelerarasý ve Aðýlönü mevkiinde yer almaktadýr.
Bölge coðrafi açýdan önemli ve tarýma elveriþli oluþu nedeniyle ilk çaðlardan günümüze kadar devamlý iskâna sahne olmuþtur. Bugüne kadar sürdürülen kazý çalýþmalarý sonucunda, büyük boy taþlardan yapýlmýþ Hitit Ýmparatorluk dönemi binalarý içinde Roma Dönemine ait, içinde deðiþik gömülerin bulunduðu taþ sanduka mezarlara rastlanmýþtýr.
Kazý çalýþmalarý sonucunda anýtsal mabet-saray kompleksinde Hitit tarihine ve kültürüne ýþýk tutacaðý düþünülen 3000'i aþkýn çivi yazýlý belge bulunmuþtur. Çorum Müzesi'nde korunan, dini ve siyasi konularý içerdiði bilinen ve bir çoðunun da mektup olduðu anlaþýlan tabletler dýþýnda, çeþitli formalarda seramikler, metal aletler, üçgen objeler, obsidiyenden yapýlmýþ süs eþyalarý ve mühür baskýlarýda ortaya çýkarýlmýþtýr.
Ortaköy örenyerinde elde edilen çivi yazýlý belgelere bakarak Ortaköy örenyerinin Hitit Dönemindeki adýnýn Þapinuva olduðu ileri sürülmüþtür.
TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý
|
|
|
|
|
|
|
Pazarlý |
|
|
 |
|
Pazarlý Örenyeri
Alaca'nýn 30 km. kuzeyindeki Çikhasan Köyü'nde bulunan Pazarlý örenyeri, 1937-38 yýllarýnda Türk Tarih Kurumu adýna Dr. Hamit Zübeyr Koþay ve Mahmut Akok tarafýndan araþtýrýlmýþ olup yapýlan kazýlar sonucunda burasýnýn; Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig ve Klasik Çaðlarda iskân edildiði saptanmýþtýr.
Pazarlý'nýn en önemli devrini Frig katý temsil etmektedir. Yapýlan kazýlar sonucu Frig Dönemine ait kale kalýntýsý ile kale taþ temelli, kerpiç duvarlý, iki katlý binalarda cephe süslemesi olarak kabartma levhalar kullanýldýðý anlaþýlmýþtýr. Bu dönem levhalarýnda yürüyen savaþçýlar, aslan-boða mücadelesi, kentaur, grifon bezemeli hayat aðacýna týrmanan dað keçileri tasvir edilmiþtir. Bu terracottalar (piþmiþ toprak levhalar) Anadolu arkeolojisinin M.Ö. 7.-6. yüzyýla ait en güzel örnekleri arasýnda yer almaktadýr.
Pazarlý'nýn Frig Dönemi yerleþim alaný ve bu alaný çevreleyen kalenin bir maketi ile yine buradan çýkan seramik ve diðer buluntular Çorum ve Alacahöyük Müzelerinde, piþmiþ topraktan yapýlmýþ çok renkli levhalar ise Çorum Müzesi ile Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki Frig seksiyonlarýnda sergilenmektedir. TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý
|
|
|
|
|
|
|
Perge |
|
|
 |
|
PERGE (Aksu) / Antalya
Pamphylia’nýn önde gelen þehirlerinden biri olan Perge, Kestros (Aksu) Nehri’nin 4 kilometre batýsýnda iki tepe arasýndaki geniþ bir ovanýn üzerinde kurulmuþtur.
Üçüncü ya da dördüncü yüzyýl dünya haritasýnýn geç dönem kopyalarýnda Perge, Pergamum’da baþlayan ve Side’de biten ana yolun yanýnda gösterilir.
Perge Büyük Ýskender’in M.Ö. 333’te geliþine kadar Perslerin yönetiminde bulunmuþtur.
Ýskender’in ölümünden sonra, kýsa bir süre Antigonos’un nüfuz alanýna ve daha sonra Seleucid egemenliði altýna girmiþtir. Daha sonra Pergamum’un eline geçmiþtir.
Yaklaþýk olarak M.Ö. 133’te Pergamum Krallýðý Roma’ya devredildiðinde Perge, tam baðýmsýz olmuþtur.
Ýmparatorluk döneminin baþlangýcýndan itibaren, Perge’de iþ projeleri hayata geçirilmiþ ve M.S. 2. ve 3. yüzyýllarda kusursuz þehir planýyla; tiyatro, agora, stadyum, geniþ stoalarý , nymphaeumda (anýt çeþmeleri), zengin cephe mimarisi ve sayýsýz heykelleri ile sanatçýlar tarafýndan mermer bir kente dönüþtürülen Perge, yalnýzca Pamphylia’nýn deðil, tüm Anadolu’nun en güzel þehirlerinden biri haline gelmiþtir.
4. yüzyýlýn ilk yarýsýnda, Büyük Konstantin (324 - 337) krallýðý sýrasýnda, Perge, Hýristiyanlýðýn önemli merkezlerinden biri olmuþtur.
Þehre girildiðinde Kocabelen Tepesi’nin güney eteklerinde görülen Yunan-Roma tipi tyatro toplam 13000 kiþiliktir. Tiyatronun en belirleyici özelliði, podyumun süsleyen mitolojik konulu rölyeflerdir.
Stadyum, eski çaðlardan günümüze kalan en iyi korunmuþ stadyumlardan biridir. 34x334 metre ölçülerinde dikdörtgenbir yapýdýr. Stadyumun altýnda, uzun kenarlarýnýn her birinde otuzar ve kuzey ucundaki kýsa kenarýnda on tane olmak üzere toplam yetmiþ kemerli oda bulunmaktadýr.
Perge’nin büyük bir kýsmý, bazý bölümlerinin tarihi Helenistik döneme kadar uzanan surlarla çevrilidir. Ýstihkam duvarlarýnýn üzerine 12 – 13 metre yüksekliðinde kuleler inþa edilmiþtir.
Perge’nin yetiþtirdiði ünlü adamlar arasýnda Fizikçi Asklepiades’den, felsefeci Varus’tan ve matematikçi Apollonios’tan söz edilebilir.
Perge’de kutsal sayýlan tanrý ve tanrýçalar arasýnda Artemis’in önemli bir yeri vardýr.
Perge’den çýkarýlan yüzlerce heykel Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Kaynak:Kayhan Dörtlük, “Antique Cities Guide – Antalya” Keskin Color A.Þ |
|
|
|
|
|
|
Senirkent (Yassýören) |
|
|
 |
|
SENÝRKENT (Yassýören) / Isparta
TYMANDOS: Kentin adý Ptolomaios’da Talbonda; ortaçað kilise kayýtlarýndaki Piskoposlarý gösteren listelerde Tymandos, Tymandros þeklinde geçmektedir.
Yassýören’de bulunan postament, sütun, kapý biçimli ve alýnlýklý mezar stelleri ile yine bu köy sýnýrlarý içinden çýkan ve Senirkent kütüphanesi bahçesinde duran iki adet palmetli, bir adet sphenksli Geç Arkaik Çað (MÖ 540/530-480) mezar steli Isparta Müzesine nakledilmiþlerdir. Bu eserler Pisidia bölgesinden çýkan Greko-Pers üslubundaki ilk örnekleri olup çok büyük öneme sahiptirler. |
|
|
|
|
|
|
Tilkitepe |
|
|
 |
|
Tilkitepe / Van
Tilkitepe Van ilinin 8 kilometre güneyinde, Van Gölünün kýyýsýnda yer almaktadýr. Höyük yaklaþýk 45 metre çapýnda ve 10 metre yüksekliðindedir.
Keþfedilen ilk kültür katýndaki bulgular M.Ö. 5000 yýlýný iþaret etmektedir.
Tilkitepe, Doðu Anadoluda keþfedilmiþ ender höyüklerden birisidir. Bölgede bulunan höyük sayýsýnýn az olmasýn en önemli nedeni olumsuz iklim koþullarýdýr.
Yapýlan kazýlarýnda 3 kültür katý tespit edilmiþtir. Bu kültür katlarýnýn en altýnda Tell Halaf kültürüne ait seramikler bulunmuþtur. Bulunan seramikler, açýk renk zemin üzerine kahverengi þekillerden oluþmaktadýr.
Üstte yer alan diðer iki kültür katý Orta Kalkolitik çaða aittir. Bu kültür katlarýnda ise Ubaid kültürüne ait çanak ve çömlekler bulunmuþtur. |
|
|
|
|
|
|
Tiriþin Yaylasý Kaya Resimleri |
|
|
 |
|
TÝRÝÞÝN KAYA RESÝMLERÝ
Triþîn (Yeþil Ok) Yaylasý Van ilinin takriben 120 km. güneyinde ve deniz seviyesinden 2200 metre yüksekliktedir. Triþin yaylasýndaki binlerce kaya yüzeyi tarih önceki çaðlardan kalma insan ve hayvan resimleriyle bezenmiþtir. Bu resimler Mezolitik (MÖ- 9000-8000), Neolitik (M.Ö;8000-5500), Kalkolitik (M.Ö. 5500-3500), EskiTunç Devri (M:Ö. 3500-1800) ve daha sonraki devirlerde yapýlmýþtýr. Hayvan resimleri arasýnda bugün nesilleri tükenmiþ Bizon (Aucrochse) ve Rengeyigi (Elch) figürleri bulunmaktadýr. Resimler gravür (kazýma) tekniðiyle yapýlmýþ olup tarih öncesi çaðlardaki insanlarýn av konusundaki uðraþlarýný, avladýklarý yabani hayvan türleri ve avda uyguladýklarý yöntemleri gerçekçi bir þekilde yansýtmaktadýr. Göçebe halklarca yapýlmýþ olan Triþin Kaya resimleri Van bölgesinin güneydoðusundaki daðlýk yörede 3 yazlýk alanda gruplandýrýlmýþtýr.
a) Kahn-ý Mclîkan (Çatak Triþini) b)Tah-ý Melik (Gürpýnar Triþini) c) Zývkan Triþini
Kaya resimlerindeki figürlerin günümüzdeki halý, kilim, heybe motiflerinde, tahta, eþya, çadýr, çorap süslerinde, çömlek ve mezar taþlarýnda da devam ettiði görülmektedir. Bu resimlerin yurdumuzdaki en yakýn benzerleri Kars Camýþlý ve Kurbanaða ile Adýyaman Palanlý maðarasýndaki resimlerdir. |
|
|
|
|
|
|
Toprakkale |
|
|
 |
|
Toprakkale / Van Van il merkezinin kuzey doðusunda Zimzim daðlarý silsilesine baðlý kayalýk bir tepe üzerinde yer almaktadýr. Kuzey-Güney doðrultusunda 400 m. uzunluðunda, 60-70 m . geniþiliðinde ve 200 m.yüksekliðinde kayalýklara oturan kale, Van’a hakim konumdadýr. Kale Urartu kralý II.Rusa tarafýndan M.Ö.685 – 645 tarihleri arasýnda yaptýrýlmýþtýr. Burasý Tuþba’dan sonra Urartu Krallýðý’nýn ikinci idare merkezi durumundadýr. Mimari olarak kayaya oyulmuþ bir sarnýç, açýk hava tapýnaðý , kuzeydoðusunda Haldi tapýnaðý ve kerpiç duvar kalýntýlarý bulunmaktadýr. Kale mimarisi yanýnda , çoðu yurt dýþý müzelerinde bulunan fildiþi ve madeni küçük eserleri ile dikkat çekmektedir. |
|
|
|
|
|
|
Truva |
|
|
 |
|
Troya Antik Kenti
Çanakkale iline baðlý Tevfikiye köyü yakýnlarýnda bulunan ve günümüzde “Hisarlýk” adýyla anýlan Truva, Homeros’un Ý.Ö. 9. yüzyýla ait ünlü ÝIyada ve Odysseia destanýna konu olan dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden birisidir. ''Troia Antik Kenti ''UNESCO'nun Türkiye'de belirlediði 9 ''Dünya Miras Alaný'' içinde yer alýr ve tarihi milattan önce 3 binli yýllara dayanan, üst üste kurulan 9 ayrý medeniyetin kalýntýlarýný taþýr.
Truva’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yýldan fazla bir zamaný göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanlarýn buluþtuðu bu benzersiz coðrafyada yerleþmiþ olan uygarlýklarý izlememizi saðlamaktadýr.
Hisarlýk'ta birbiri üstüne yükselen tabakalar aþaðýdan yukarýya doðru I - IX olarak adlandýrýlmýþtýr. Truva’daki en erken yerleþim katý M.Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çaðý’na tarihlenmektedir. Kuleli bir surla çevrili olan kent, taþ temeller üzerine kurulmuþ kerpiç yapýlardan oluþuyordu. Tek renkli çanak çömleðin yapýmýnda henüz çömlekçi çarkýnýn kullanýlmadýðý görülür. Buluntular arasýnda madenî eþya ve kemikten yapýlmýþ aletler de vardýr. Troya yerleþmesinin II. katýnda bir kral sarayý yer alýr. Bu katta bakýr ve tunçtan yapýlmýþ alet ve eþyalar, altýn, gümüþ gibi deðerli madenlerden yapýlmýþ süs eþyalarý bulunmuþtur. Ayrýca çanak çömleðin yapýmýnda da çömlekçi çarkýnýn kullanýldýðý görülür. Troya III. IV ve V kentleri, küçük yerleþim birimleriydiler. Bu kentlere iliþkin en ilginç buluntular insan yüzü biçimindeki kaplar ve kapaklardýr. Tarihçiler, bu üç Troya yerleþim katýný MÖ 2300-1800 yýllarý arasýna yerleþtirmektedir.
Troya VI kentinden baþlayarak Troya kültüründe belirgin farklýlaþmalar görülür. Surlarýn tahkimatý, Miken tarzýnda yapýlmýþ, kent teraslar üzerine kurulmuþtur. Tunç devrinin en parlak dönemine rastlayan Troya VI. kentinde çanak çömlek biçimlerinde de büyük deðiþiklikler vardýr.
Homeros’un “Ýlyada”, “Odissia” ve Vergilius’un Aeneas destanlarýnda sözü edilen ünlü Troya Savaþý’nýn geçtiði kent, Troya VI ya da VII’dir.
Troya VIII, MÖ 7. yüzyýlda kurulmuþ bir Yunan kolonisidir. Truva katmanlarý M.Ö. 85 – M.S. 8. yy’a tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir.
Truva, bulunduðu coðrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlýklarýn diðer bölgelerle ticari ve kültürel baðlantýlarý açýsýndan daima çok önemli bir rol üstlenmiþtir. Truva ayrýca gösterdiði kesintisiz katmanlaþma ile Avrupa ve Ege’deki diðer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. Ýlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen ve Manfred Korfmann tarafýndan kazýlmýþ olan bu görkemli arkeolojik þehirde kazýlar halen Tübingen Üniversitesi tarafýndan sürdürülmektedir.
TC. Turizm Bakanlýðý
UNESCO'nun Türkiyedeki ''Dünya Miras Alanlarý'' listesi |
|
|
|
|
|
|
Van kalesi |
|
|
 |
|
Van kalesi Van þehir merkezine 5 km uzaklýkta bulunmaktadýr. Kale Göl’den 80m. Yükseklikteki kaya üzerine 1800 m. X 1200 m. boyutlarýnda inþa edilmiþtir. Kale, Urartu’dan günümüze birçok tarihi kalýntýyý üzerinde barýndýrmaktadýr. Urartu kaleleri içinde en etkileyicilerin baþýnda gelen Van Kalesi Arzaþkun’dan sonra Urartu krallýðý’nýn ikinci baþkentidir. Kale M.Ö 9. Yüzyýlda Lutipri’nin oðlu Sarduri tarafýndan kurulmuþtur. Kalede ve özellikle sitadelin etrafýnda günümüze iyi korunarak gelen Urartu dönemine tarihlenen sur duvarlarý vardýr. Kalenin kuzeybatý ucunda yer alan ve Sardur burcu olarak adlandýrýlan anýtsal yapýnýn üzerinde I.Sarduri’ye ait Asur çivi yazýsý ile yazýlmýþ, bilinen en eski Urartu yazýtý vardýr. Yapý uzunluðu 6 metreyi bulan kireç taþý bloklarla örtülmüþtür. Kalenin çok önemli diðer bir yapýsý ise I.Argiþti’ye ait olan kaya mezarýdýr. Kaya mezarýnýn hemen dýþýndaki kaya fasadý üzerinde Uratu’nun günümüze ulaþabilen ve ‘’Horhor Yazýtlarý” olarak adlandýrýlan en uzun yazýtý yer alýr. Yerleþme yerinin kuzeydoðu ucunda üzerleri kavisli iki niþi vardýr. Burasý II.Sarduri’nin açýk hava tapýnaðýdýr ve halk arasýnda Analý-Kýz olarak adlandýrýlýr. |
|
|
|
|
|
|
Yazýlýkaya |
|
|
 |
|
Yazýlýkaya / Boðazköy - Çorum |
|
|
|
|
|
|
Ýkiztepe Höyüðü |
|
|
 |
|
Ýkiztepe Höyüðü // Samsun
Samsun Ýli, Bafra Ýlçesi'nin kuzey-batýsýndaki Ýkiztepe Köyü sýnýrlarý içerisinde yer alan höyük dört yükseltiden oluþmaktadýr. Yaklaþýk olarak 375 x 175 m. ebadýnda bir alaný kaplamaktadýr.
Tepe I ve Tepe II'de ana topraða kadar inilmiþtir. Araþtýrmalar sonucu Tepe I'de Ýlk Tunç Çaðý I ve II ile Geçiþ Çaðý (Hitit Öncesi) kültürleri tespit edilmiþ, ayrýca Ýlk Tunç Çaðý III'e tarihlenen bir nekropolün varlýðý anlaþýlmýþtýr.
Tepe II'de ise Ýlk Tunç Çaðý I ve II ile Kalkolotik Çað kültür kalýntýlarý gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr.
Tepe III ve IV'de yapýlan küçük sondajlar sonunda bu bölgede Ýlk Tunç Çaðý III kültürünün yaygýn olduðu anlaþýlmýþtýr.
Tepe I'de Ýkiztepe'nin son kültür katýnda tümülüs tipi 2 odalý ve dromoslu bir anýt mezar yer almaktadýr. Kesme taþlardan inþa edilmiþ olan mezarýn dromosunda (koridorunda) ele geçirilen ve Ýstanbul'da Trakya Kralý Lysimakhos (Ý.Ö. 306-281) adýna basýlmýþ altýn sikkeden bu mezarýn Hellenistik Çaða ait olduðu anlaþýlmýþtýr.
1989 yýlý kazý sezonunda ortaya çýkarýlan iyi korunmuþ seramik fýrýný oldukça ilgi çekmektedir. Kazýlarda taþ veya kerpiç temellere veya duvarlara rastlanmamasýndan Ýkiztepe'de yapýlarýn ahþaptan inþa edilmiþ olduðu anlaþýlmaktadýr.
Ýkiztepe örenyerinde yapýlan arkeolojik kazýlarda açýða çýkarýlan eserler Samsun Müzesi'nde bulunmaktadýr. TC Kültür Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Ývriz Kaya |
|
|
 |
|
Ývriz Kaya Kabartmasý
Konya'nýn Ereðli ilçesine 12 km. uzaklýkta, Ývriz Suyu'nun kaynak baþýndadýr. Geç Hitit dönemi eseridir. M.Ö. VIII. yüzyýla tarihlenmektedir. 6.08 m. yüksekliðindeki kabartmada, Warpalavas'ýn bereket tanrýsý Santaj'a þükraný anlatýlmaktadýr.
TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Ýznik Çini Fýrýnlarý |
|
|
 |
|
Ýznik Çini Fýrýnlarý
Ýznik Ýlçe merkezinde yapýlan kazýlar 1994 yýlýnda baþlamýþtýr. 11-17. yüzyýllar arasýnda Ýznik keramik ve çinilerinin üretim merkezi olan bu yörede ortaya çýkan eserler ziyaretçileri büyülemektedir. |
|
|
|
|
|
|
Zeugma |
|
|
 |
|
Zeugma Belkýs/Zeugma bu günkü konumuyla, Gaziantep Ýli, Nizip ilçesinin 10km. doðusunda, tepeler üzerinde yer alýr. Büyük Ýskender'in generallerinden I. Selevkos Nikator, M.Ö. 300'de, kendi adýyla Fýrat'ýn adýný birleþtirerek Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurdurur. Bu kentin karþýsýna da eþi Apameia'nýn adýyla ikinci bir kent kurdurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine baðlatýr. Romalý komutan Pompeius M.Ö.64 de, kendisine yardým eden, I.Antiokhos'a bu kenti vermiþtir. Yaklaþýk 40 yýl Kommagene'nin dört büyük þehrinden biri olan kent, M.Ö.31 den itibaren tamamýyla Roma'ya baðlý olan kentin adý da, geçit köprü anlamýna gelen Zeugma olarak deðiþtirilir. Roma döneminde kent en zengin dönemini yaþamýþtýr. M.S. 256 yýlýnda Sasani kralý Þapur I, Zeugma'yý ele geçirerek yakýp yýkmýþ, daha sonra bir depremle alt üst olmuþtur. Bu tarihten sonra artýk Zeugma bir daha kendini toparlayamamýþ ve eski ihtiþamýna ulaþamamýþtýr. Zeugma'da her ne kadar, Geç Roma ve Erken Bizans dönemlerinde yerleþim olsa da eski ihtiþamýna kavuþamamýþtýr. 7. yüzyýlda ise Arap akýnlarý neticesinde terk edilmiþtir. Daha sonralarý 9-12. yüzyýllar arasýnda Ýslami yerleþimi olarak varlýðýný sürdürmüþ. 17. yüzyýlda ise yaný baþýna Belkýs köyü kurulmuþtur.
Antakya'dan Çine uzanan ipek yolu Zeugma'dan geçmekteydi. Uzak doðudan getirilen ipek, baharat ve deðerli taþlar Zeugma gümrüðünden geçerek Zeugma agorasýnda (Pazar yeri) tüccarlara pazarlanmýþtýr. Arþiv odasýnda ele geçen ve dünya rekorlarý kýran, 100.000. (yüzbin)'in üstündeki mühür baskýlarý Zeugma kentinin haberleþme ve ticaretteki önemini kanýtlamaktadýr. Mühür baskýlarý papirus ve parþömen gibi mektuplarda, noter belgelerinde, para torbalarýnýn ve gümrük balyalarýnýn v.b. mühürlenmesinde kullanýlmaktaydý. Zeugma bu bölgede ticaretin merkezi konumundaydý. Bu kent Roma'nýn doðu sýnýrýnda en son kentlerden biri olmasý sebebiyle, stratejik konuma sahipti. Bu nedenle burada 6 bin askerden oluþan IV.Scythica Lejyonu konuþlandýrýlmýþtýr. Ticaretin yoðunluðu, askeri lejyonun ekonomiye katkýsý dolayýsýyla Zeugma kenti oldukça zenginleþmiþtir. Bu zenginlikle birlikte “Fýrat manzaralý teraslara” çok sayýda villalar inþa edilmiþtir.
Zeugma'da, Fýrat kýyýsýndan küçük yükseltiler ve yamaçlarla 300m. yükselen akropol tepesinde tüccarlarýn ve kentin koruyucusu Tykhe tapýnaðý mevcuttu. Bu tapýnak Zeugma'nýn kendi darp ettiði sikkeler üstüne resmedilmiþtir. Kentin kuzeyinde toprak altýnda; agora, adion ve hamam gibi resmi binalar, batýsýnda; tiyatro, askeri kamp, kuzey batýsýnda; atölyeler, doðusunda ise villalarýn olduðu teraslar mevcuttur. Evler ortasýnda bulunan sütunlu avlularýn etrafýnda yer alan odalara sahiptir. Evlerin tabaný mozaik, duvarlar fresklerle bezenmiþ olup, odalar mobilya, heykel ve sair heykelciklerle donatýlmýþtýr. Zeugma'lý mozaik ustasý Fýrat nehrinden topladýðý nehir taþlarýný 8-10mm ebadýnda kübik biçiminde keserek (tessera) mozaikleri yapmýþtýr. Þayet, açýk mavi, açýk ve koyu yeþil ve turuncu gibi renkte taþlarý doða da bulamaz ise bu renkleri cam tesseralarla elde etmiþtir. Mozaiklerde mitolojik ve tiyatro sahnelerinden seçilen konular iþlenmiþtir. Ele geçen mozaikler Roma Ýmparatorluðunun en zengin olduðu, sanatýnýn doruðu ulaþtýðý 2. ve 3. yüzyýla aittir. Duvar resimlerinde ise tanrýça, insan, hayvan ve geometrik resimler kullanýlmýþtýr. Renkler dün yapýlmýþ gibi canlýdýr. Bunun yaný sýra yontu sanatý da oldukca geliþmiþtir. Öyleki Zeugma'nýn kendine özgü heykeltraþlýk ekolü oluþmuþtur. Bronz, kireç taþý ve mermerden heykeller, sert kalkerden lahitler yapýlmýþtýr. Erkekler için kartal, kadýnlar için ise yün sepeti kabartmalý mezar stelleri de yontulmuþtur. Yüzük taþý oymacýlýðýnda da (gem, kameo) Zeugma'lý ustalar çok baþarýlýdýr. Antik dönemde varlýklý her kiþinin bir yüzük mühürü mevcuttu.
Belkýs-Zeugma'da ilk kazý, 1987 yýlýnda gerçekleþtirilmiþtir. Burada oda biçimli aile kaya mezarýnýn ön terasýna dizilmiþ halde mezar sahiplerine ait heykeller bulunmuþtur. Diðer kazý 1992 yýlýnda yapýlmýþ ve þarap tanrýsý Dionysos ve eþi Ariadne'nin düðününün resimlendiði bir taban mozaiði ve villa gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr. 1998 yýlýnda ise bu mozaiðin büyük kýsmý çalýnmýþtýr. Birecik Barajý sebebiyle Zeugma'da kurtarma kazýlarýnýn yapýlmasý için bütün üniversitelere çaðrý yapýlmýþtýr. Hiç aralýksýz süren katýlýmlý kazýlarda Poseidon ve Euphrates villalarý gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr. Mozaikler bu villalarýn sýð havuz, çeþme ve odalarýn tabanýnda yer almýþtýr. Bunlar, Truva savaþýnýn anlatýldýðý “Akhileus Skyros'da”, Venus'un Taçlandýrýlýþý”, “Dionysos-Telete”, “Müsalar”, “Fýrat nehir tanrýlarý” “Galatya”, “Dionysos-Ariadne, Satyros Antiope ve denizler tanrýsý Poseidon vb. mitolojik sahnelerle, geometrik desenlerden oluþmaktadýr. Fresk ve stüko tekniðinde yapýlmýþ figürlü, bitkisel, geometrik duvar resimleri, çok sayýda sikkenin yaný sýra bronz ve piþmiþ toprak heykelcik, kandil ve çömlekler bulunmuþtur. Savaþ tanrýsý bronz Mars heykeli de bu buluntularýn arasýndadýr. Sular yükselirken yapýlan bu kurtarma kazýlarýnda ele geçen mozaikler, freskler, mimari parçalar ve bz. tüm buluntularýn çizimleri yapýlýp belgelendikten sonra, su altýnda kalmaktan kurtarýlarak Gaziantep Müzesine taþýnmýþtýr.
Zeugma A-bölgesi su altýnda kaldýðýnda, B- bölgesinde baþlanan kurtarma kazýlarýna Zeugma kentinin evleri, kilisesi, arþivi ve stoasý hakkýnda yeni bilgilere ulaþýlmýþtýr. Ziyafet sofrasý, Europa'nýn kaçýrýlýþý ve Eros mozaikleri, freskler gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr. I. Antiochos steli, heykelcikler, sikkeler, bronz kazanlar ve çömlekler bulunmuþtur. Birecik baraj gölü sularýnýn B bölgesine de ulaþmasý sebebiyle kurtarma kazý çalýþmalarýna 4 Ekim 2000 de son verilmiþtir. Son durum itibariyle Zeugma'nýn 4/1'i su altýnda kalmýþtýr.
Gaziantep Müze Müdürlüðü, Baraj gölü suyla dolduktan sonra da kazý çalýþmalarýný sürdürmüþ olup, kýyýda tespit ettiði mozaikleri kaldýrarak Müzeye taþýmýþtýr. Dionysos villasý tamemen, Danae villasý ise kýsmen gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr.
Gaziantep Muzesi |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yazma Eser Kütüphaneleri |
Atýf Efendi Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Atýf Efendi Kütüphanesi / 1741
Osmanlý Devleti’nde baðýmsýz binaya sahip ikinci kütüphane özelliðini taþýyan Atýf Efendi Kütüphanesi, I. Mahmut döneminde baþdefterdarlýk yapmýþ, divan sahibi þair Atýf Mustafa Efendi tarafýndan 1741 yýlýnda Ýstanbul’un Vefa semtinde kurulmuþtur. Atýf Efendi Kütüphanesi günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi’ne baðlý olarak çalýþýr.
Kütüphane binasý XVIII. yüzyýl Türk Sivil Mimari Sanatý’nýn inceliklerini yansýtan Türk Barok üslubunun en güzel örneklerdendir. Kütüphane’nin giriþinde yer alan mermere yazýlý vakfiyede kütüphanenin çalýþma kurallarý ve kütüphaneden nasýl yararlanýlacaðý açýklanmýþtýr.
Kurulduðunda 2857 adet kitaba sahip olan Atýf Efendi Kütüphanesi zamanla dermesini geniþletmiþtir. Yazma eserler içinde Nefi’nin evinde yazdýðý divanýn yaný sýra pek çok müellif hattý, çok eski tarihli nüshalar, güzel ciltler, tezhip ve minyatürlü eserlerle mühür albümleri yer almaktadýr. Mehmet Zeki Pakalýn’ýn koleksiyonu da yine bu kütüphanenin dermesinde bulunmaktadýr.
3.228 adet el yazmasý, 6.358 adet eski harfli basma eser bulunan kütüphanenin bugünkü dermesinde toplam kitap sayýsý 25.905 adettir. |
|
|
|
|
|
|
Ayasofya Müzesi I. Mahmud Kütüphanesi |
|
|
 |
|
AYASOFYA MÜZESÝ I. MAHMUD KÜTÜPHANESÝ
Ayasofya'nýn güneyindeki iki payanda arasýnda yer alýr. Türk yapý ve süsleme sanatýnýn ilgi çekici bir eseridir. 1739 yýlýnda I. Sultan Mahmud tarafýndan yaptýrýlmýþtýr.
Kütüphane, okuma salonu, Hazine-i Kütüb (kitaplarýn korunduðu oda) ve bu iki bölümün arasýndaki koridordan oluþur. Okuma odasý, Ayasofya ana mekânýndan baþlýklarý baklava dilimli altý sütunun taþýdýðý bir camekân ve bunu örten tunç þebeke ile ayrýlýr. Kütüphaneye giriþi saðlayan iki kanatlý kapý da çiçek ve kývrýk dallarla süslü tunç þebeke ile kaplýdýr ve "Ya Fettah" oymalý iki kulpu vardýr. Okuma odasýnýn duvarlarý çini ve yazý frizleriyle bezenmiþtir. Kapýnýn karþýsýndaki duvarda Sultan I. Mahmud'un yeþil çinilerle bordürlenmiþ somakiden tuðrasý yer almaktadýr.
Okuma odasý ile Hazine-i Kütüb'ü birleþtiren koridor, çiçek, gül, karanfil, lale, servi motiflerinin görüldüðü çini panolarla bezelidir. Bu panolar renk ve þekil bakýmýndan eþsizdir.
Hazine-i Kütüb 4 sütun ve bir seki ile birbirinden ayrýlan iki mekândan oluþur. Birinci bölüm kubbe, diðeri aynalý tonozla örtülüdür. Kubbe sekiz köþeli bir kasnaða oturtulmuþtur. Bu bölümün ortasýna ahþap kitap dolabý yerleþtirilmiþtir. Koridordan bu bölüme girilen kapýnýn iç tarafýnda Sultan I. Mahmud'un tuðrasý ve bunun üstünde 15 beyitlik yapým kitabesi vardýr ve þiirin sonuna h. 1152 (1739) tarihi eklenmiþtir. Kubbe kasnaðýný siyah zemine sarý celî ile yazýlmýþ bir yazý, duvarlarý ise kýrmýzý zemine altýn yaldýz talik bir yazý frizi süslemektedir. Ahþap kitap dolabýný, kýrmýzý zemine altýn yaldýzý, talik yazý ile yazýlmýþ, son beytinde yapým tarihi belirtilen Arapça bir kaside çevrelemektedir. Bu bölümde de duvarlar çiniyle bezelidir.
Kütüphanede 16-17-18. yüzyýllara ait Ýznik, Kütahya, Tekfur Sarayý çinileri bir arada kullanýlmýþtýr. Hazine-i Kütüb'deki 16. yüzyýl Ýznik çinileriyle, koridorda ayný yüzyýla ait bahar açmýþ çiçek dallarý kompozisyonu Türk çini sanatýnýn en güzel örnekleridir.
Kütüphane tamamlandýktan sonra Sultan I. Mahmud Galata Saray-ý Humayun'daki kitaplarý buraya göndermiþ, ayrýca Topkapý Sarayý Hazine-i Humayun'undaki deðerli kitaplarý da, kendi mühürü ile mühürletip buraya vakfetmiþtir. Þeyhülislâm Sadettin Efendi ve devlet ileri gelenlerinin de vakfettiði kitaplar vardýr.
Kütüphanede yaklaþýk 5000 el yazma kitap bulunuyordu. Bu kitaplar, 1969 yýlýnda Süleymaniye Kütüphanesi'ne taþýnmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Köprülü Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Köprülü Kütüphanesi / 1678
Ýstanbul ili Eminönü’nde bulunan kütüphane, Sadrazam Köprülü Mehmet Paþa’nýn oðlu Fazýl Ahmet Paþa (1635–1676) tarafýndan babasýnýn vasiyeti üzerine yaptýrýlmýþtýr. Köprülüzade Fazýl Mustafa Paþa da 1678’de düzenlediði bir vakfiye ile kütüphanenin kuruluþunu tamamlamýþtýr.
Ýlk kuruluþunda 2000’in üzerinde kitap bulunan bu kütüphanede bugün Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde 3.000’e yakýn yazma, 1.500’e yakýn basma eser bulunmaktadýr. Kütüphanedeki yazma ve basma eserler için yazar, kitap ve konu fihristleri Dewey Onlu Sistemine göre düzenlenmiþtir.
Köprülü Kütüphanesi tasarým olarak Ýstanbul’daki ilk baðýmsýz kütüphanelerden bir örnektir. Yapý taþ ve tuðlanýn almaþýk düzenlemesi ile kurulmuþtur. Kare planlý yapýnýn üzeri pandantifli, dýþtan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuþ bir kubbe ile örtülmüþtür. Batý yönünde dört basamakla çýkýlan revaklý bölüm öne alýnarak buraya T þeklinde bir düzenleme getirilmiþtir. Altý mermer sütun üzerine baklava baþlýklý, sivri kemerli revakýn üzeri dört kubbe ile örtülmüþtür. Revakýn orta eksenindeki basýk kemerli bir kapýdan kütüphaneye girilmektedir.
Ýç mekân yanlarda altta birer, üstte ikiþer, giriþin karþýsýnda altlý üstlü üçer pencere ile aydýnlatýlmýþtýr. Pencerelerin üzerlerinde sivri boþaltma kemerleri bulunmakta olup dikdörtgen sövelidirler. Pencereler dýþtan köfeki taþýndan, içten de yalnýzca alt pencereler mermer sövelidir. Kubbenin içerisi ve pandantifler kapý üzeri kalem iþleri ile bezenmiþtir. Burada kahverengi, siyah ve kýrmýzý renklerdeki bezemeler arasýnda “C” ve “S” kývrýmlarý dikkati çekmektedir.
Pandantiflerde ve iç kapý üzerinde yazýlý tarihlerden, yapýnýn 1872 ve 1911 yýllarýnda onarýldýðý anlaþýlmaktadýr. |
|
|
|
|
|
|
Nuruosmaniye Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Nuruosmaniye Kütüphanesi / 1749
Ýstanbul Çemberlitaþ’ta bulunan Nuruosmaniye Külliyesi Sultan I.Mahmut (1730–1754) döneminde 1749 yýlýnda yapýmýna baþlanmýþ, ölümünden bir yýl sonra Sultan III. Osman (1754–1757) tarafýndan tamamlanmýþtýr. Mimarý Sinan Kalfa’dýr. Barok üsluptaki bu külliye cami, medrese, imaret, kütüphane, türbe, çeþme, sebil ve dükkânlardan meydana gelmiþtir.
Nuruosmaniye Kütüphanesi Barok üslubun kendine özgü bir örneðidir. Ýki bölümden meydana gelen kütüphanenin ortasý dört sütunun taþýdýðý bir kubbe ile örtülmüþ ve bu kubbenin çevresinde revaklý bir koridor oluþturulmuþtur. Kubbe iki yandaki yarým kubbelerle desteklenmiþtir. Revaklarýn üzeri aynalý tonozlarla örtülüdür. Kütüphanenin 30 adet olan pencereleri barok üslubunun baþlýca özelliði olan plasterlerle takviye edilmiþtir. Kütüphanenin altýnda bir de bodrum katý vardýr. Karmaþýk bir plan düzeninde olan kütüphaneye dýþ avludan merdivenlerle çýkýlmaktadýr. Kütüphanenin alt katýna neme karþý bodrum yapýlmýþ, üst katý ise okuma salonu ve depoya ayrýlmýþtýr. Kütüphanenin iki kapýsý olup, bunlardan biri hümayun kapýsýdýr. Bu kapýnýn üzerine “Beþikten mezara kadar ilim talep ediniz” anlamýnda Arapça bir kitabe yerleþtirilmiþtir.
Kütüphanenin Sultan III. Osman adýna düzenlenmiþ vakfiyesi bugün Topkapý Sarayý Müzesi’ndedir. Kütüphanede I. Mahmut ve III. Osman’ýn kitaplarý ile Bayram Paþa’nýn 79 yazma eseri baþta olmak üzere yazma eserleri kapsamaktadýr. Ayrýca kütüphanenin yeni eserler koleksiyonu da bulunmaktadýr. Kütüphanedeki kitaplarda yazar ve eser adlarýna göre ve Dewey Onlu tasnif sistemi uygulanmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Ragýp Paþa Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Ragýp Paþa Kütüphanesi
Sultan III.Mustafa’nýn Sadrazamý Koca Ragýp Paþa tarafýndan yaptýrýlan kütüphanenin yapýmý 1763 tarihinde tamamlanmýþtýr.
Mimarý, Mimar Tahir Aða denilse bile kesin bir bilgi mevcut deðildir. Laleli semti Ordu Caddesi üzerinde 2500 m2 üzerinde geniþ bir bahçenin ortasýnda 5 odalý bodrum üzerine bina edilmiþtir. Koca Ragýp Paþa ayný bahçe içerisinde bir de sibyan mektebi yaptýrmýþtýr.
Kütüphanede Ýslami ilimler baþta olmak üzere tarih, edebiyat ve diðer bilimlerle ilgili çoðunluðu Arapça eserler yer almaktadýr. Kitaplarýn 1.274'ü yazma, 1704'ü eski harfle basma ve 9000 adedi de yeni derlemedir. Kütüphane, Süleymaniye Kütüphanesine baðlýdýr |
|
|
|
|
|
|
Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi
1550-1557 yýllarý arasýnda, Kanuni Sultan Süleyman'ýn Mimar Koca Sinan'a yaptýrdýðý Osmanlý Mimarisinin þaheserlerinden birisi, belki de en önemlisi olan Süleymaniye Külliyesi; Câmi, Dâru'l-Kurrâ, Mekteb-i Sýbyân; Evvel, Sâni, Sâlis ve Râbi medreseleri; Týb Medresesi, Dâru'þ-þifâ; Dârü'z-ziyafe; Tabhâne; Dâru'l-hadîs; Dâru'l-mülâzimiye, Hamam, Sinan'ýn mütevâzý türbesi ve avlu kapýlarý üzerinde bulunan bekçi evleri ile camiin kýblesindeki Kanuni'nin türbesi, Hürrem Sultan'ýn türbesi ve kabristandan oluþan hazireden meydana gelmiþtir. Ýstanbul'un çeþitli semtlerinde kurulmuþ vakýf kütüphaneleri 1918 yýlýndan sonra Külliyenin 1. ve 2. medreselerinde bir araya getirilerek, medreseden kütüphaneye geçiþ süreci baþlamýþtýr. Adýný cami içindeki özel bölmede bulunan ve bu süreçte medreseye taþýnan kitaplardan alan kütüphane aslýnda …. tarihinde kurulmuþtur. Bu güne kadar, sonradan yapýlan baðýþlarla birlikte Süleymaniye Kütüphanesindeki koleksiyon sayýsý, 117 tanesi Osmanlý devrine ait olmak üzere 131’e ulaþmýþtýr. Bunlar arasýnda çok sayýda padiþah, þeyhulislam , kazasker, valide sultan, aða, paþa, reisülküttab, medrese, tekke, dergah, vakýf, özel þahýs ve câmi kütüphanesi bulunmaktadýr. Süleymaniye kütüphanesi Türk-Ýslam Kültürünün ana kaynaklarýndan olan yazma ve kýymetli matbu eserleri bünyesinde barýndýran, yerli ve yabancý araþtýrmacýlara uluslar arasý düzeyde hizmet sunan bir kuruluþtur. Kütüphanede cilt, tezhip, minyatür, hat, ebru ve levha gibi geleneksel sanatlarýmýzýn en güzel örnekleri bulunmaktadýr. TC Kültür ve Turizm Bakanlýðý |
|
|
|
|
|
|
Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi |
|
|
 |
|
Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi
Topkapý Sarayý'nýn 1924'te müze haline getirilmesinden sonra üçüncü avludaki Aðalar Camii onarýma alýnarak kütüphaneye dönüþtürülmüþ, sarayýn çeþitli bölümlerinden toplanan kitaplar daha önce bulunduklarý koðuþ, köþk gibi yerlerin adlanna göre düzenlenmiþtir.
Buna göre; Emanet Hazinesi, Hazine, Revan Köþkü, Baðdat Köþkü, Hýrka-i Saadet, Mehmed Reþad ve Tiryal Haným, Medine, Koðuþlar, Isfendiyaroðullarý, Halil Han Arda, III. Ahmed ve Gayri Ýslami Yazmalar bölümler oluþturulmuþtur.
Daha sonra satýn alma ve baðýþ yoluyla gelen kitaplar ise Yeni Yazmalar Bölümü'nde toplanarak, sarayda bulunan III. Ahmed Kütüphanesi'ndeki kitaplar da 1966'da yeni kütüphaneye taþýnmýþtýr.
Kütüphanedeki yaklaþýk 13.450 yazmanýn arasinda Türkçe, Farsça, Arapça eserlerin yaný sýra, Gayri Ýslami yazmalar adý altýnda toplanan Yunanca, Latince, Ermenice, Sýrpça, Ýbranice ve Süryanice bir bölümü minyatürlü kitaplar da bulunur.
Kütüphanede kitaplar dýþýnda ünlü Osmanlý hattatlarýna ait hat örnekleri, bu sanatla ilgili kamýþ kalem, kalemdar, kalem çekmecesi, makas, kalemtraþ gibi araçlar, ahþap Kur'an muhafazalarý, rahle, mühür ve haritalar da bulunmaktadýr.
Kuruluþ yýlý: 1928
Topkapý Sarayý, Sultanahmet (212) 512 04 80
Fax: (212) 522 44 22
Açýk olduðu günler/saatler: Cumartesi, pazar hariç 09.00-17.00 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Mevlana Celaleddin Rumi |
Mevlananýn Eserleri |
|
|
 |
|
Mevlananýn Eserleri
Mesnevi
Mesnevi klasik doðu edebiyatýnda, bir þiir tarzýnýn adýdýr. Edebiyatta ayný vezinde ve her beyti kendi arasýnda ayrý ayrý kafiyeli nazým türüne Mesnevi adý verilmiþtir. Uzun sürecek konular veya hikayeler þiir yoluyla anlatýlmak istendiðinde, kafiye kolaylýðý nedeniyle mesnevi türü tercih edilirdi.
Mesnevi her ne kadar klasik doðu þiirinin bir türü ise de, "Mesnevi" denildiði zaman akla "Mevlâna'nýn Mesnevi'si" gelmektedir.
Mevlâna Mesnevi'yi Hüsameddin Çelebi'nin isteði üzerine yazmýþtýr. Mesnevi'nin dili Farsça'dýr. Halen Mevlâna Müzesi'nde teþhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasýna göre beyit sayýsý 25.618 dir. Mevlâna 6 ciltlik Mesnevi'sinde tasavvufi fikir ve düþüncelerini, birbirine ulanmýþ hikayeler halinde anlatmaktadýr.
Dîvân-ý Kebir
Divân þairlerinin þiirlerini topladýklarý deftere denir. "Divân-ý Kebir "Büyük Defter" veya "Büyük Divân" manasýna gelir. Mevlâna'nýn çeþitli konularda söylediði þiirlerin tamamý bu divandadýr. Divân-ý Kebir'in dili Farsça olmakla beraber, içinde Arapça, Türkçe ve Rumca þiire de yer verilmiþtir.
Divân-ý Kebir 21 küçük divân (Bahir) ile rubâî divânýnýn bir araya getirilmesi ile oluþmuþtur. Divân-ý Kebir'in beyit sayýsý 40.000'i aþmaktadýr.
Mevlâna Divân-ý Kebir'deki bazý þiirlerini Þems Mahlasý ile yazdýðý için bu divâna Divân-ý Þems de denmektedir. Divânda yer alan þiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alýnarak düzenlenmiþtir.
Mektûbât
Mevlâna'nýn baþta Selçuklu hükümdarlarýna ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen dini ve ilmi konularda açýklayýcý bilgiler vermek için yazdýðý 147 adet mektuptur.
Mevlâna bu mektuplarýnda, edebi mektup yazma kaidelerine uymamýþ, aynen konuþtuðu gibi yazmýþtýr.
Hitaplarýnda mevki ve memuriyet adlarý müstesna, mektup yazdýðý kiþinin aklýna, inancýna ve yaptýðý iyi iþlere göre kendisine hangi hitap tarzý yakýþýyorsa, onu kullanmýþtýr.
Fîhi Mâ Fih
Fîhi Mâ Fih "Ne varsa içindedir" manasýna gelmektedir. Bu eser Mevlâna'nýn çeþitli meclislerde yaptýðý sohbetleri içermektedir. Bunlarýn oðlu Sultan Veled tarafýndan bir kitapta toplandýðý sanýlmaktadýr.
Eser 61 bölümden oluþmaktadýr. Bu bölümlerden bir kýsmý, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alýnmýþtýr. Eserde bazý siyasi olaylara da deðinilmiþtir. Bu nedenle bu eser tarihi açýdan da büyük bir önem taþýmaktadýr.
Eserde cennet ve cehennem, dünya ve ahiret mürþid ve mürid, aþk ve sema gibi konular iþlenmiþtir.
Mecâlis-i Seb'a (Yedi Meclis)
Mecâlis-i Seb'a adýndan da anlaþýlacaðý üzere Mevlâna'nýn yedi meclisinin, yedi vaazýnýn toplanmasýndan meydana gelmiþtir. Mevlâna'nýn vaazlarý, Çelebi Hüsameddin veya oðlu Sultan Veled tarafýndan not edilmiþ ancak özüne dokunulmamak kaydý ile eklentiler yapýlmýþtýr. Eserin düzenlenmesi yapýldýktan sonra, Mevlâna'nýn tashihinden geçmiþ olmasý kuvvetle muhtemeldir.
Þiiri amaç deðil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlâna, yedi meclisinde þerh ettiði hadisleri þu konulara ayýrmýþtýr:
1. Doðru yoldan ayrýlmýþ toplumlarýn hangi yolla kurtulacaðý
2. Suçtan kurtuluþ, akýl yolu ile gafletten uyanýþ
3. Ýnanç'daki kudret
4. Tövbe edip doðru yolu bulanlarýn Allah'ýn sevgili kulu olacaklarý
5. Bilginin deðeri
6. Gaflete dalýþ
7. Aklýn önemi
Bu yedi mecliste, asýl þerh edilen hadiselerle beraber 41 hadis daha geçmektedir. Mevlâna tarafýndan seçilen her hadis içtimaidir. Mevlâna, yedi meclisinde her bölüme "hamd-ü sena" ve "münacat" ile baþlamakta, açýklanacak konularý ve tasavvufi görüþlerini hikaye ve þiirlerle cazip hale getirmektedir.
Bu yol Mesnevi'nin yazýlýþýnda da aynen kullanýlmýþtýr. |
|
|
|
|
|
|
Mevlananýn Hayatý |
|
|
 |
|
Mevlâna (1207-1273)
Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh þehrinde doðmuþtur.
Mevlâna'nýn babasý Belh þehrinin ileri gelenlerinden olup saðlýðýnda "Bilginlerin Sultaný" ünvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibî oðlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur.
Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmakta olan Moðol istilasý nedeniyle 1212 veya 1213 yýllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ile birlikte Belh'ten ayrýlmak zorunda kaldý. Bahaeddin Veled 'ýn ilk duraðý Niþâbur þehrinde, tanýnmýþ Mutasavvýf Ferîdüddin Attar ile de karþýlaþtýlar.
1222 yýlýnda Karaman'a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 yýl kaldý. Mevlâna 1225 yýlýnda Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adýnda iki oðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna Kerra Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten de iki oðlu ve bir kýzý dünyaya geldi.
Bu yýllarda Anadolu'nun büyük bir kýsmý Selçuklu Devletinin egemenliði altýnda olup Konya bu devletin baþþehridir ve devletin hükümdarý Alâeddin Keykubad’dýr. Konya ise Selçuklu Devleti’nin en parlak devrini yaþadýðý o devirde sanat eserleri ile donatýlmýþ, ilim adamlarý ve sanatkarlarla dolup taþmýþtýr.
Alâeddin Keykubad, Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya yerleþmesini istedi.
Bahaeddin Veled, sultanýn davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayýs 1228 yýlýnda ailesi ve dostlarý ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteþem bir törenle karþýladý ve ona ikametgâh olarak Altunapa (Ýplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.
Bahaeddin Veled, 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayý'nýn Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanýlan Mevlâna Dergâhý'na (bugünkü yerine) defnedildi. Bahaeddin Veled ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar. Mevlâna'yý babasýnýn tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuþ, Ýplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Mevlâna, 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Þems'te "mutlak kemâlin varlýðýný" cemalinde de "Tanrý nurlarýný" görmüþtü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Þems aniden öldü. Mevlâna Þems'in ölümünden sonra uzun yýllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yýllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Þems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalýþtýlar.
Yaþamýný "Hamdým, piþtim, yandým" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralýk 1273 pazar günü vefat etti.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doðuþ günü olarak kabul ediyordu. O öldüðü zaman sevdiðine, yani Allah'ýna kavuþacaktý. Onun için Mevlâna ölüm gününe düðün günü veya gelin gecesi manasýna gelen "Þeb-i Arûs" diyordu.
"Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir" |
|
|
|
|
|
|
|
|
Müzeler |
Londra Victoria - Albert Müzesi |
|
|
 |
|
Victoria ve Albert Müzesi
Londra, Ýngiltere
Victoria ve Albert müzesinin tarihi düþük kaliteli Ýngiliz endüstriyel tasarýmýnýn, devlet destekli uygulamalý sanatlar okulunun kuruluþuna yönlendiði 1830 yýlýna kadar gider. Müzenin baþlangýç kaynaklarý öðrenciler için toplanan malzemelerden oluþur.1851’de Londra’da yapýlan ve Ýngiliz tasarýmýnýn diðer milettlerin ne kadar gerisinden geldiðini ortaya koyan çok baþarýlý büyük sergi etkinliðinden sonra endiþe daha da artmýþtý. Buna karþýn hükümet okulu resmi bir müze olarak yeniden organize etti. 1852’de kurulan müze mevcut yerine 1857’de taþýnarak Güney Kensington müzesi adýný aldý. 1899’da hüküm süren kraliçe ve kocasýnýn(Prens Albert) adýný alarak “Victoria ve Albert müzesi” adýný aldý.
Müzenin kurucularý için, Ýslami Ortadoðu ve Kuzey Afrika sanatlarý,geliþtirmek istedikleri tasarým mükemmelliði prensiplerini somutlaþtýrmýþ ve 150 yýl boyunca müze dünyadaki en önemli islami eserler koleksiyonunu oluþturmuþtu. Bugün müze 10.000’in üzerinde, 8. yüzyýldan 19. yüzyýla ve Fas’tan Orta Asya’ya kadar uzanan eserlerden oluþmaktadýr. Bu istisnai eserler arasýnda M:S. 16. yüzyýl eseri Ýran Ardabil halýsý, M.S. 11 yüzyýl’dan kaya kristal ibrik ve dünyanýn en büyük islami seramik koleksiyonu yer almaktadýr. Müze ayný zamanda milli islamik tekstil koleksiyonunu sergilemektedir.
Müze þu anda ana islami Ortadoðu galerisini “jameel galerisi” olarak adlandýrýlmak üzere yeniden düzenlemekte ve geliþtirmektedir ve 2006 yýlýnda açýlacaktýr. Yeni sergi, islami sanatýn 19. yüzyýlda beðenildiði þekilde görsel özelliklerini vurgulamak üzere tasarlanmýþ ve ayný zamanda objelerin tarihi ve sosyal özelliklerini interaktif ve öðretici biçimde sergilemektedir. Temalara göre bir sergileme yapýlacak ve ayný zamanda Osmanlý imparatorluðu, Safavi Ýran ve Quajar Ýran bölümleri olacaktýr. Bir bölüm geçici sergilere ayrýlacaktýr. |
|
|
|
|
|
|
Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu |
|
|
 |
|
Türk çini sanatýný canlandýrmak, yeni bir yön ve hýz vermek amacýyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafýndan 1891 yýlýnda Yýldýz Sarayý bahçesinde Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuþtur. Hemen üretime baþlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüþ, ayný yýl Ýtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptýrýlmýþtýr.
Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batý ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteði, Anadolu'da yüzyýllar boyunca geliþtirilmiþ olan çini ve seramik sanatýnýn yeniden canlandýrýlmasý düþüncesi, bu Fabrika’nýn yapýmýnda etkili olmuþtur. Fabrika’nýn kuruluþunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalýp, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarýndan getirilmiþtir. Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde, Fabrika’nýn orijinal amblemi olan ay-yýldýz damgasý yer almaktadýr. Damganýn hemen altýnda, eserin hangi yýlda üretildiði yazýlýdýr. Bazýlarýnda bir köþede ya da eserin altýnda sanatçýnýn adý bulunmaktadýr. Eserlerin bazýlarýnda ise, Osmanlý armasý, sultanýn adýnýn baþ harfleri ve tuðrasý bulunur.
Hereke Fabrikasý gibi bir imparatorluk fabrikasý olan Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köþk ve kasýrlarýn dekorasyonunda kullanýlmýþ ve armaðan olarak yabancý hanedanlara sunulmuþtur.
Fabrikada birçok yerli ve yabancý sanatçý çalýþmýþtýr. Bu sanatçýlarýn en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padiþah tarafýndan yetiþtirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikasý'na gönderilmiþtir. Burada çini ressamlýðý öðrenen Naci, Yýldýz Çini Fabrikasý baþ ressamlýðýna atanmýþ, fabrikanýn resim ve süsleme iþlerini uzun yýllar idare etmiþ, birçok esere imzasýný atmýþtýr. Fabrikanýn kurulduðu ilk yýllarda üretilen eserler, form ve bezeme açýsýndan Fransýz porselenlerinin etkisindedir.
Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yýlýnda, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuþtur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüðü'ne baðlanan fabrikanýn yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey giriþimlerde bulunmuþtur. 1910 yýlýnda Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yýldýz Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalýþtýrma hazýrlýklarýna baþlar ve 1911 yýlýnda fabrikada yeniden üretime geçilir. Birinci Dünya Savaþý'nda (1914-1918) ülkenin gereksinim duyduðu telefon ve telgraf izolatörleri için porselen fincanlarýn üretimi yapýlmýþtýr.
Cumhuriyet Dönemi’nde bir süre Sümerbank çatýsý altýnda üretimini sürdüren fabrika, 1994 yýlýnda Milli Saraylar Daire Baþkanlýðý’na baðlanmýþtýr.
Günümüzde müze-fabrika olarak benzerleri arasýnda özel bir konumu olan Yýldýz Porselen Fabrikasý, bir yandan günümüz insanýnýn beðenisine yönelik porselen eþya üretimini sürdürmekte, öte yandan da kuruluþ yýllarýnda yaptýðý ürünlerin replikalarýný üreterek, bir dönem estetiðinin daha geniþ kitlelere ulaþmasýný saðlayacak projeler geliþtirmektedir. Bu ürünler Milli Saraylar bünyesindeki satýþ maðazalarýnda ilgililere sunulmaktadýr.
Fabrikanýn logosu yenilenerek, marka koruma hakkýnýn alýnabilmesi için Türk Patent Enstitüsü’ne (TPE) yapýlan baþvuru kabul edilmiþ ve 28 Aðustos 2009 tarihinden itibaren 10 yýl süreli olmak üzere belge tescili yapýlmýþtýr.
TBMM millisaraylar.gov.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
› Kategorilerden bazıları
|
|